Şimşek, Forum
İstanbul'da yaptığı konuşmada, siyasi istikrarın önemine işaret ederek, geçmişte makro
ekonomik istikrarsızlığın nedenlerinin siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığını söyledi.
Türkiye ekonomisinin son bir kaç yıldır dünya ekonomisiyle hızlı entegrasyon döneminden geçtiğinin altını çizen Şimşek, duvarların çok daha fazla yıkıldığı, ilişkilerin daha da sıkı olduğu noktaya doğru giden dünyanın, biraz daha düzleşeceğini ve daha fazla dümdüz hale geleceğini ifade etti.
Şimşek, dünyanın son 9-10 aydır çok sıkıntılı dönemden geçtiğini belirterek, "Biz hala bu sıkıntıların ortasındayız. Bu sıkıntıların bizlere yansıması gerek ticaret ve daha ağırlıklı olarak finansman kanalıyla oluyor, olacak. Bu tür inişler, çıkışlar Türkiye'de de dünyada da yaşanıyor, bundan sonra da yaşanacak" diye konuştu.
Özellikle bu dönemlerde daha orta ve uzun dönemli perspektifleri sunmakta büyük fayda olduğunu vurgulayan Şimşek, Forum İstanbul'un
hedef noktasının da zaten
2023 olduğunu aktardı. Şimşek, dolayısıyla böyle bir perspektiften bakıldığında son birkaç yıldır Türkiye'nin özellikle 2023 hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik aldığı mesafeyi hatırlatmakta fayda olduğunu söyledi.
Türkiye'nin geçmişe göre neden daha az kırılgan olduğunu anlatmak istediğini dile getiren Şimşek, son birkaç yıldır
bütçe açıklarını çok ciddi biçimde düşüren Türkiye'nin, bütçe açığının milli gelire oranı itibarıyla son 3 yıldır Maastricht kriterlerini tutturduğunu belirtti.
Bakan Şimşek, şöyle devam etti:
"Faiz dışı fazla perspektifiyle bakıldığında son 4-5 yıldaki durum son derece açık, Türkiye gerçekten evini düzene sokma konusunda büyük adımlar attı. Özelleştirmede yine büyük başarılar sağladı. Bunun sonucunda kamu borçlanma gereği son birkaç yıldır aslında sıfır veya eksi. Dolayısıyla aslında Türkiye yavaş yavaş borçlarını azaltma sürecine girmiştir. Net borç stokunun milli gelire oranına baktığımız zaman Türkiye'de çok büyük iyileşmeler yaşandı, artık borç bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Bence bu çok önemli bir kazanım."
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin son 4 yıldır Maastrciht kriterlerini tutturmuş olduğuna işaret ederek, "Bunlar önemli...Türkiye'nin şoklara karşı duyarlılığında da çok ciddi azalmalar söz konusu. Özellikle bir döviz kurunda yaşanacak şoka duyarlılıkta geçmişe oranla, 2001'e oranla çok çok iyi konumdayız" şeklinde konuştu.
-BANKACILIK SEKTÖRÜ...-
Konuşmasında bankacılık sektörüne de değinen Şimşek, geçmişte sektörün dışarıda yaşanan şokları Türkiye'ye yansımalarını büyüttüğünü, bankacılık sektörünün zayıf olması nedeniyle yansımaların çok daha derin hale geldiğini ifade etti.
Mehmet Şimşek, son birkaç yıldır bu konuda da çok önemli kazanımlar sağlandığını vurgulayarak, Türk bankalarının
sermaye yapılarının güçlü olduğunu, problemli
kredilere bakıldığında çok iyi noktada olduğunu kaydetti.
Özellikle net problemli kredilere bakıldığında, bunun toplam kredilere olan 0,5'lik oranın son derece iyi bir oran olduğunu anlatan Şimşek, Türk bankacılık sektörünün son yıllarda oldukça karlı hale geldiğini, sermaye karlılığı oranlarına bakıldığında geçtiğimiz yıl dışarıda yaşanan çok ciddi sorunlara rağmen, 2007'de bu oranların aslında Türk bankacılık
sisteminin bir bütün olarak ne kadar iyi bir noktaya geldiğinin göstergesi olduğunu vurguladı.
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, dünyanın zor bir dönemden geçtiğini belirterek, "Türkiye finansman kanalı itibariyle bu yaşanan potansiyel kredi daralması riskine tabii ki duyarlı, tabii ki hassas... Bunun Türkiye'deki yansımaları tabii ki olacak. Türkiye bundan bir miktar etkilenecektir" dedi.
Forum İstanbul 2008'in açılışında konuşan Bakan Şimşek, Türkiye'nin yüksek cari açığa rağmen son 5-6 yıldır 50 milyar dolarlık bir
rezerv birikimine sahip olduğunu kaydetti.
Şimşek, Türkiye'nin geçmişe oranla dışarıdaki ve içerdeki güvenilirliğinin arttığını,
yabancı doğrudan yatırım girişinin çok önemli boyutlara ulaştığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bunları neden anlatıyorum? Bunları şunun için anlatıyorum; tabii ki dünya zor bir dönemden geçiyor. Türkiye finansman kanalı itibariyle bu yaşanan potansiyel kredi daralması riskine tabii ki duyarlı, tabii ki hassas. Bunun Türkiye'deki yansımaları tabii ki olacak. Türkiye bundan bir miktar etkilenecektir. Ama gerek bütçe açıklarının azaltılması, gerek bankacılık sisteminin daha sağlam yapıda olması, gerek rezervlerin düzeyi ve gerekse içerde, dışarda yaratılan güven ortamı vasıtasıyla geçmişe oranla Türkiye'nin daha az etkilenmesi olasılığı son derece yüksek."
Bakan Şimşek, Türkiye'nin 2023 yılı hedeflerini gerçekleştirmek için neler yapıldığını anlatırken de yüksek sürdürülebilir
büyüme için Türkiye'nin bütün girdilere sahip olduğunu söyledi.
Türkiye'nin nüfus yapısının son derece elverişli olduğunu, 2040 yılına kadar çalışma çağındaki nüfusun artmaya devam edeceğini dile getiren Şimşek, "Şu anda çalışma çağındaki nüfus yüzde 1,8-1,9 civarında artıyor. 2040 yılına kadar ortalama artış 0,6 civarında olacak" dedi.
Şimşek,
Avrupa'da çalışma çağındaki nüfusun azalmaya başladığını, uzun dönemde kişi başına milli geliri belirleyen iki önemli faktörün
işgücünün kullanımı ve verimlilik olduğunu aktardı.
İstihdamı ve işgücüne katılımı artırmak için neler yapıldığı konusuna da değinen Bakan Şimşek, "Her şeyden önce Türkiye son 6-7 yıldır çok ciddi bir değişimden ve dönüşümden geçmektedir ve çok önemli kazanımlar olmuştur. Bir dereceye kadar makro ekonomik istikrar sağlanmıştır. Ama bunun ötesine geçmemiz lazım" diye konuştu.
-ENERJİ PİYASASI-
Bakan Şimşek, Türkiye'nin çok ciddi bir atılım içerisinde olduğunu belirterek, gerçekleştirilen reformlar hakkında bilgi verdi.
Enerji piyasası
reformu kapsamında enerji kaynaklarının çeşitlenmesine gidildiğini dile getiren Şimşek,
rüzgar,
nükleer enerji ve hidroelektrik santrali kaynaklarının daha fazla kullanılması yönünde önemli adımlar atıldığını kaydetti.
Şimşek, "Öyle
ümit ediyorum ki önümüzdeki 1-2 yıllık süreç içinde Türkiye elektrik
üretiminin yüzde 10'una yakınını
yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edecektir" dedi.
Nükleer enerji konusundan da bahseden Bakan Şimşek, bunun uzun dönemli bir proje olduğunu, özel sektörün santral inşa etmesi ve işletmesine izin veren bütün altyapının oluşturulduğunu anlattı.
Şubat ayı itibariyle Türkiye'nin 12 aylık cari açığının 39 milyar dolar, enerji ithalatının ise 37 milyar dolar olduğuna işaret eden Bakan Şimşek, "Zaten enerji de
rekabet gücü açısından en önemli girdilerden biridir. Ve birtakım iddiaların aksine aslında enerjide bizim şirketler çok da kötü bir durumda değiller" diye konuştu.
Şimşek, bu konuda yapılan iyileştirmelerin nasıl kalıcı hale getirileceğinin önemli olduğunu ifade ederek, özelleştirmenin enerji piyasası reformunun üçüncü ayağı olduğunu söyledi.
Elektrik üretim santrallerinin özelleştirilmeye başladığını dile getiren Şimşek, "Dağıtım şebekeleri ve üretim santrallerini de özelleştireceğiz veya sürecine başlayacağız. Bu uzun soluklu bir şey" dedi.
Bakan Şimşek, işgücü piyasası reformuna da değindiği konuşmasında, reforma son şeklinin verildiğini ve yakında Meclis'e sunulacağını kaydetti. Şimşek, "Öyle ümit ediyorum ki önümüzdeki 1-2 ay içerisinde işgücü piyasası reformu da tamamlanmış olacak. Bu hem sürdürülebilir büyüme hem de rekabet gücü açısından son derece önemli bir reform" dedi.
Türkiye'deki yapısal problemlerden bir tanesinin işgücü piyasasının çok katı olması olduğunu dile getiren Şimşek, bu alanda idari ve mali yükleri azaltacak adımlar attıklarını anlattı.
Şimşek, özel istihdam büroları vasıtasıyla part-time çalışmaya etkinlik sağlamak yoluyla daha esnek bir piyasa modeline geçileceğini belirterek, bunun yanında kalifiye
eleman açığını gidermek üzere birtakım aktif işgücü politikaları uygulanacağını söyledi.
-"TÜRKİYE EKONOMİSİ DÜNYADA 15, AVRUPA'DA 6. SIRADA"-
Mehmet Şimşek, sosyal güvenlik reformu konusunda çok ciddi adımlar atıldığını ve yapılan reformun son derece sağlıklı ve kaliteli bir reform olduğunu dile getirerek, "2075 yılı perspektifiyle yapılmış bir reform. Türkiye'nin her yönü itibariyle daha iyi, daha sürdürülebilir bir konuma geleceğine inanıyorum" dedi.
Reformun yakında uygulamaya konulacağını kaydeden Şimşek, "Sadece sistem, 3 ayrı sistemi birleştiriyor. Onların birbirleriyle
diyalog kuracakları bilgisayar sistemlerini oturtana kadar, yani Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı'nın birleşmesinden çıkacak sorunları gidermek için 6 aylık bir sürece ihtiyacımız var. Ama
yaşam ve aylık bağlanmaya ilişkin diğer bütün parametrik unsurlar hemen uygulamaya konulacak. Bu Türkiye'de uzun dönemde tasarrufların sağlanmasına, büyümenin sağlanmasına katkıda bulunacak" diye konuştu.
Bakan Şimşek, eskiden sadece makroekonomik istikrarı sağlamak, borcu bir endişe kaynağı olmaktan çıkarmaya yönelik adımlar atıldığını ifade ederek, bu ikinci dönemde çok açık bir şekilde Türkiye'nin rekabet gücünü artırmaya, rekabet ortamını iyileştirmeye yönelik adımlar atıldığını bildirdi.
Programlarının hedefinin istihdam verimliliğini, bunun sonunda da
refah seviyesini artırmak olduğunu vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefinin gerçekleştirilmesi için gereken adımların atıldığını söyledi.
Şimşek, şunları kaydetti:
"Türkiye bu sene itibariyle satın alma gücü paritesiyle neredeyse 950 milyar dolarlık bir ekonomiye sahip olacak ve muhtemelen bu da Türkiye'yi dünyada 15, Avrupa'da 6. sıraya koyuyor. Türkiye Avrupa için çok önemli bir varlık. Ben Avrupa'nın Türkiye'siz yoluna devam edeceğine hiç inanmıyorum. Türkiye eğer bu reform programını uygulamaya devam eder, ki edecek ve bahsettiği içerikteki uygulamaları başaracak, AB müzakerelerinin şartlarını yerine getirecek olursa, ki ben ona canı gönülden inanıyorum, birinci
sınıf üye olarak AB'ye katılacak. 2040-2050 yıllarında Türkiye yapılan birçok araştırmaya göre şu an hayal edemeyeceğiniz ekonomileri geçebilecek kapasiteye sahiptir. Sadece yüzde 5,1'lik büyümeyle önümüzdeki 40 yılda Türkiye Kanada'yı, Kore'yi ve şu anda G-7 içerisindeki bazı ülkeleri çok rahat bir şekilde geçebilecek kapasiteye sahiptir."