Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Ali
Babacan'la birlikte düzenlenen
basın toplantısında konuşan Wolfowitz, Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan ve Bakan Babacan'la yaptıkları görüşmelerin oldukça verimli geçtiğini söyledi.
Türkiye'ye ilk olarak 30 yıl önce, 1976 yılının yine
Aralık ayında geldiğini belirten Wolfowitz, o zamandan bu yana aynı kalan tek şeyin yağan kar olduğunu dile getirdi.
Wolfowitz,
ekonomik gelişmenin özellikle son 5-6 yılda çok etkili olduğunu kaydederek, ''Türkiye ile
Dünya Bankası arasındaki
ortaklık ilişkisinin bu kadar kuvvetli olduğunu ve Türkiye'nin Dünya Bankasının en iyi ortaklarından biri olduğunu görmek benim için memnuniyet vesilesi'' diye konuştu.
Wolfowitz, Türkiye ile Dünya Bankası arasındaki işbirliğinin değerinin dolarlarla ifade edilemeyeceğini dile getirerek, bu ilişkinin aynı zamanda sorunlara çözüm üretebilme, uzmanlık ve tecrübeleri bir araya getirerek sorunları çözebilme özelliğine sahip olduğunu vurguladı.
Wolfowitz, bu ilişki çerçevesinde sadece kendi uzmanlıklarını Türkiye'ye getirmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
''Bu, aynı zamanda Türkiye'nin uzmanlığının da diğer
ülkelerce paylaşılmasını sağlamak. Böylelikle herkes birbirinden öğrenebilir. Ama en önemli olan şey, bu gelişme sadece Türkiye'nin faydalanacağı bir şey olmakla kalmıyor, aynı zamanda bütün bölgeye, bütün herkese fayda sağlayacak bir gelişme oluyor.''
Wolfowitz, konuşmasında Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine de değinerek, ''Hem ben hem de meslektaşlarım şuna ikna olduk ki; Türkiye'nin
AB üyeliği yalnızca Türkiye'ye çok şey katmakla kalmayacak, aynı zamanda AB'ye de çok şey katacak'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bugün
Afrika Birliği Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesine katılmak üzere Addis Ababa'ya gideceğini hatırlatan Wolfowitz, Afrika'daki
yoksul ülkelerin Türkiye'nin
girişimci sektöründen ve birikiminden fayda sağlayabilecekleri görüşünü aktardı.
''Sosyal güvenlik
reformu ve özelleştirmelerde yaşanan gecikmelerden Dünya Bankasının endişe duyup duymadığı'' sorulan Wolfowitz, Dünya Bankası olarak kendilerinin ekonomik analizler gerçekleştirdiklerini ve işin kolay kısmını yaptıklarını dile getirdi.
Wolfowitz, işin zor olan kısmının başbakan ve bakanlar tarafından alınması gereken kararlar olduğunu belirterek, bunların siyasi kararlar olacağını ve halkı ikna ederek alınacağını aktardı.
Paul Wolfowitz, ''Bazı kararları aldıklarında bunlar kısa vadede son derece zorlu ve sancılı olabilir. Faydaları ancak uzun vadede gözlemlenebilir. Bu sebepten dolayı takvime karar verecek olan kişiler başbakan ve bakanlar olacaktır'' dedi.
Wolfowitz, hem Başbakan Erdoğan hem de Bakan Babacan'la yaptığı görüşmelerde Türk ekonomisinin gidişi ve yapılması gerekenler konusunda hemfikir olduklarını kaydederek, ''Türk ekonomisinin gidişi de iyi. Dünya Bankası olarak biz Türk hükümetiyle partner olarak çalışmaktan çok mutluyuz'' diye konuştu.
ALİ BABACAN
Ali Babacan da, bu soruya ilişkin olarak, 4 yıldır yapılan reform ve özelleştirmelerin önemine dikkat çekerek, bu süre içinde yapılanların Türkiye için en iyisi neyse onun yapıldığını gösterdiğini dile getirdi.
''Sosyal güvenlik olsun, elektrik özelleştirmeleri olsun, burada karşımıza çıkan sorunlar siyasi iradede herhangi bir farklılaşma, herhangi bir gevşeme, bu işlerden vazgeçme anlamına kesinlikle gelmiyor, gelmemelidir'' diyen Babacan, hükümetin çalışmalarını aynı kararlılıkta sürdüreceğini söyledi.
Babacan, Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu ve yargının bağımsızlığını vurgulayarak, bu yapının güçlü bir şekilde devam etmesinin önem taşıdığını dile getirdi.
Yargıdan kaynaklı takvimde meydana gelecek değişmelerin olgunlukla karşılanması gerektiği görüşünü aktaran Babacan, bunun kısa vadede ekonomik sonuçlarının tartışılabileceğini, ancak bunun uzun vadede iyi işleyen bir devlet yapısının göstergesi olduğunu ifade etti.
IMF-DÜNYA BANKASI BİRLEŞMESİ
Paul Wolfowitz,
İngiltere Başbakanı Tony Blair'in G-8'in
Hindistan ve Çin'i dahil edecek şekilde genişlemesinin söz konusu olabileceği yönündeki açıklamasına ilişkin soru üzerine de G-8'in başlangıçta G-3, G-4 olarak yola çıkan ve gittikçe büyüyen bir
örgüt olduğunu belirtti.
Modernizasyon çerçevesinde ilerleme kaydeden ülkelerin bu kurumlarda yer alması ve kurumların da kendini buna adapte etmesi gerektiğine dikkat çeken Wolfowitz, önde gelen gelişmekte olan ülkelerin son yapılan toplantılara dahil edildiklerini hatırlattı.
Wolfowitz, Blair'in IMF ve Dünya Bankasının birleştirileceğine ilişkin yorumunun sorulması üzerine de daha önce böyle bir yaklaşımla karşılaşmadığını, 2 kurumun birbiriyle yakın ilişki içinde çalıştığını söyledi.
''Bence 2 kurum arasında ayırıcı özellikler, ayırıcı beceri ve kabiliyetler var ki bunları muhafaza etmekte fayda var'' görüşünü aktaran Wolfowitz, Dünya Bankasını yönetmenin zaten başlı başına bir zorluk olduğunu, 2 kurumun birleşmiş haliyle nasıl yönetileceğini düşünmek bile istemeyeceğini dile getirdi.
Bakan Babacan, toplantının ardından
Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait helikopterlerle Lüleburgaz'a hareket eden Paul Wolfowitz ve beraberindeki heyeti helikopterlere kadar geçirdi.