Babacan, bu kadar dünyaya açılmış açık bir ekonomi, açık bir toplum, açık bir ülke haline gelen Türkiye'nin başka bir seçeneği olmadığını belirterek "Başka bir seçenek Türkiye için bir seçenek değildir." diye konuştu. Türk- Alman Ekonomi Kongresi'nin gala yemeğine katılan Babacan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son yıllarda ekonomide meydana gelen değişimi anlattı. İktidara gelmeden önce çok detaylı bir ekonomik program hazırladıklarını dile getiren Babacan, kamu net borç stoğunun GSMH'nın yüzde 91'inden yüzde 45'inne inmesinin bu disiplinle başarıldığını ifade etti. Babacan, Almanya'nın,Amerika'nın Japonya'nın borç stokuna bakakıldığında Türkiye ile aynı ya da daha yüksek rakamlar görüldüğünü belirterek, "Biz borç stokunda da Maastricht kriterini tutturmuş durumdayız." dedi. "TÜRKİYE İÇİN NELER YAPABİLECEĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ." Türkiye'nin artık global sermayenin ilgi odağı olduğunu, bundan sonraki dönemde çok yüksek bir ekonomik performansı sağlayacak ekonomik güce, potansiyele sahip bir ülke konumuna geldiğini dile getiren Bakan Babacan, "Türkiye'nin büyüme potansiyeli uluslararası kuruluşların yaptığı projeksiyonlarının çok çok ilerisindedir. Niye derseniz, dışarıdan bakanlar Türkiye'nin geleceği ile ilgili soru işaretlerine sahip olabilir. Ancak biz şuanda iktidar partisi olarak, 22 Temmuz'daki seçimlerden sonra da yeniden iktidar olması en kuvvetli ihtimale sahip olan parti olarak aynı zamanda, Türkiye için neler yapabileceğimizi çok iyi biliyoruz." diye konuştu. "AB KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN DİYEMEZ." AB yolunda çok önemli adımlar atılarak, müzakere sürecine girildiğini hatırlatan Babacan, ancak son iki yılın kendilerine çok farklı tecrübeler yaşattığını ifade etti. Babacan, "Gördük ki Türkiye'nin AB üyelik süreci başka hiçbir yeni üye ülkenin sürecine benzemeyecek. Türkiye'ni AB'ye üyelik süreci kendine has bir durum." dedi. "AB Küçük olsun benim olsun diyemez." İfadelerini kullanan Babacan, birliğin ancak genişlemeyle, ancak çok seslilikle, ancak gerçek bir temsil diliyle küresel bir aktör olabileceğini söyledi. Babacan, "AB herhangi bir coğrafyanın, kültürün, dinin temsilcisi olarak algılanmaya başladığı andan itibaren AB'nin bırakın genişlemeyi, gerileme süreci başlamış demektir. Türkiye gibi nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin AB'ye üye olması AB'nin gerçek anlamda temsil gücü yüksek, gerçek anlamda bir küresel aktör olmaya götürecektir." şeklinde konuştu. Türkiye'nin önünde uzunca bir müzakere süreci olduğunu belirten Babacan, tüm fasıllarda 2012 yılına kadar neler yapabileceği konusunda çok detaylı bir takvim hazırladıklarını aktararak, Türkiye'nin kendi ortaya koyduğu bir takvimle AB müktesebatının her bir faslında ne zaman ne yapacağını nisan sonu itibariyle ilan edeceğini ifade etti. Babacan, şöyle devam etti: Türkiye müzakere süreci içerisinde daha zengin bir ülke olacak. Daha müreffeh bir ülke olacak. Demokratik standartları daha yükseliş bir ülke olacak. Diyeceksiniz ki demokratik standartlardan, hukuktan bahsediyorsunuz da son 3 aydır Türkiye'de neler oluyor? Bunların hepsi gelip geçer hiç endişeniz olmasın. Hukuk, demokrasi her zaman galip çıkar. Bu kadar dünyaya açılmış açık bir ekonomi, açık bir toplum, açık bir ülke haline gelen Türkiye'nin başka bir seçeneği yoktur. Başka bir seçenek Türkiye için bir seçenek değildir. Onun için ben daima gönlüm rahat bir şekilde Türkiye'nin demokrasisiyle, kurumlarıyla, hukukun üstünlüğü ilkesiyle sapasağlam yoluna devam edeceğini inanıyorum. Aksi halde son birkaç içinde yaşananlarla Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin çok farklı bir yöne sapması gerekiyordu. Niye bir şey olmuyor. Çünkü herkes inanıyor ki aklı selim galip gelecek, demokrasi kazanacak." Babacan'ın bu sözleri misafirlerden alkış aldı. Cihan