TİSK,
Türkiye'nin AB karşısındaki pozisyonunun 2000 yılına göre,
büyüme hızı, enflasyon oranı, sanayi
üretim artışı, kamu gelir-gider dengesi,ar-ge harcamaları,
patent sayısı ve turizm gelirleri gibi göstergelerde ilerleme yönünde değişim gösterdiğini bildirdi.
TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler ''AB'ye Üyelik Sürecinde AB Ülkeleri ve Diğer Aday Ülkeler Karşısında Türkiye'nin Durumu'' başlıklı TİSK Kıyaslama Raporunu açıkladı.
TİSK'in bundan önce de kıyaslama raporları yayınladığını, AB konusunda ise ilk raporu 2000 yılında açıkladığını ve bunun 80 göstergeyi kapsadığını anlatan Pirler, bugün açıklanan Kıyaslama Raporunun, 145 göstergeye çıkarılarak genişletildiğini kaydetti.
-TÜRKİYE, 6 YILDA HANGİ ALANLARDA İLERLEDİ?-
Pirler'in açıkladığı 2. raporda, 2000 tarihli 1. kıyaslama raporu ile karşılaştırıldığında Türkiye'nin AB karşısındaki pozisyonu ve 2000 yılına göre geldiği durum ortaya konuyor.
Buna göre, büyüme hızı, enflasyon oranı,
sanayi üretim artışı, kamu gelir-gider dengesi, ar-ge harcamaları, patent sayısı, sağlık harcamalarının artışı,
dış ticaret hacmi artışı, mal ihracatı değeri, turizm gelirleri, orman alanları ve kişi başına otomobil göstergelerinde ilerleme yönünde değişim gözlendi.
-YERİNDE SAYAN GÖSTERGELER-
Aynı dönemde, Türkiye'nin,
GSYH (Gayrisafi
yurtiçi hasıla) büyüklüğü, toplam nüfus, nüfus artış hızı, dış ticaret dengesi, çocuk
ölüm oranı, 65+ yaş grubunun nüfus içindeki payı, doğuştaki hayat beklentisi, tarımsal istihdamın payı,
işsizlik oranı gibi bazı göstergelerde ise AB karşısındaki konumunun aynı kaldığı belirlendi.
Türkiye, çalışma hayatının katılığı, bilgisayar sahipliği, mal ithalatı değeri, doğrudan
yabancı yatırım girişi, kişi başına enerji kullanımı,
nükleer enerji ve karbondioksit emisyonu gibi göstergelerde de 2000 yılı ile aynı pozisyonu sahip bulunuyor.
-GERİLEDİĞİMİZ ALANLAR-
Rapora göre Türkiye, AB karşısındaki pozisyonunda, kişi başına GSYH,
rekabet gücü, sanayinin katma değeri,
cari işlemler dengesi, tasarruf oranı, kişi başına özel
tüketim harcaması artışı gibi göstergelerde ise gerileme yaşadı.
Bunun yanında, birim
işgücü maliyeti artışı, istihdam üzerindeki
vergi yükü, toplam istihdam oranı, araştırmacı sayısı,
ekonomik özgürlükler endeksi, doktor sayısı ve
trafikte ölüm oranı gibi göstergelerde de Türkiye'nin pozisyonunda gerileme görüldü.
-GÜÇLÜ YÖNLERİMİZ-
Raporda, Türkiye'nin AB karşısındaki güçlü olduğu alanlar, GSYH büyüklüğü, kısa dönem GSYH büyüme hızı ve kişi başına GSYH artışı, sınai üretim artışı,
fiyat düzeyi, 65+ yaş grubunun nüfus içindeki payı, uzun vadeli işsizlik oranı, turizm gelirleri, bilgi ve işlem teknolojisi harcamalarının GSYH'ya oranı ve borsada işlem hacmi olarak sıralandı.
-TÜRKİYE, AB'NİN 6. BÜYÜK EKONOMİSİ-
Rapora göre Türkiye, 2005 yılındaki satınalmagücü paritesine göre 569,2 milyar dolarlık GSYH ile Avrupa'nın en büyük 6. ekonomisi konumunda bulunuyor.
Bir başka deyişle, Türkiye ekonomisi tek başına sıralamanın en altında bulunan, yeni üye olacak
Hırvatistan ve Bulgaristan'ın da aralarında yer aldığı 10
ülke ekonomisinin toplamında yaratılan katma değerden daha fazlasını yaratıyor.
Bunun yanında Türkiye, 2002-2005 döneminde yıllık ortalama yüzde 7,1 büyüyerek AB ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. Aynı dönemde Türkiye'yi yüzde 5'lik ortalama büyüme ile
Slovakya ve
İrlanda takip etti.
Türkiye, 2001-2005 döneminde sanayi üretimini de en fazla artıran 6. ülke oldu. Türkiye'nin önünde yer alan ülkelerden İrlanda dışındakiler birliği yeni üye olurken, bunların aldıkları sübvansiyonlarla Türkiye'nin önünde yer alabildiklerine dikkat çekiliyor.
Türkiye, Polonya'nın ardından
OECD'nin ikinci en
ucuz ülkesi konumunda da yer alıyor.
-TÜRKİYE'NİN ''ZAYIF KARNI''-
Raporda, Türkiye'nin AB karşısında zayıf olduğu alanlar ise uluslararası rekabet gücü, enflasyon oranı, kamu gelir gider dengesi, dış ticaret ve cari işlemler dengesi, tasarruf hacmi, özel tüketim harcaması artışı, işsizlik oranı,
genç işsizliği oranı,
ücret-verimlilik dengesi olarak sıralanıyor.
Zayıf olunan alanlar arasında da işverenin istihdamla ilgili mali yükümlülük oranı, işe alma zorluğu, istihdamın katılığı, fen bilimleri mezunu oranı,
yaşam boyu öğrenme, ar-ge harcamaları, patent sayısı, sağlık harcamaları,
özelleştirme gelirleri ve yabancı yatırımlar da sayılıyor.
İşletmeye yönelik toplam vergide OECD ortalaması yüzde 45,4 iken Türkiye'de yüzde 51,1 olarak hesaplanıyor.
Dünya eğitimi yaşam boyu öğrenme konsepti içinde ele alırken, Türkiye'de yaşam boyu öğrenme oranı yüzde 2 ile oldukça düşük bir seviyede bulunuyor.
Türkiye, bilgi ve
iletişim teknolojisi ürünleri ihracatı açısından ise AB ülkeleri arasında sondan 5. sırada yer alıyor.
-EN ZAYIF ALANLAR-
Türkiye'nin AB karşısında en zayıf olduğu alanlar arasında ise kişi başına gelir, yurt içi yatırım düzeyi,
faiz oranları, nüfus artış hız, doğuşta hayat beklentisi, toplam istihdam oranı sayılıyor.
Brüt ücretten
kesinti oranı, çalışma mevzutanının katılığı, işe başlama maliyeti,
kayıtdışı ekonomi, üniversite öğrenim oranı, bilgisayar sahipliği ve
internet kullanımı ile yenilikçilik, elektrik fiyatı, benzin fiyatı, nükleer enerji ve kişi başına otomobil de en zayıf alanlardan bazıları olarak öne çıkıyor.
Örneğin, Türkiye'nin kişi başına yatırım açısından en iyi durumda olan Lüksemburg'a oranla 23 kata varan açığı bulunuyor.
Bebek ölüm oranı Avrupa'ya göre halen yaklaşık 6 kat fazla durumda. Türkiye, Brüt ücretten devlete yapılan vergi ve sosyal güvenlik kesintilerinin en yüksek olduğu ülke konumunda da bulunuyor.
Bilgisayar sahipliği, araştırmacı sayısı, yenilikçilik alanlarında AB'nin en dibinde yer alan Türkiye, trafik kazalarında en fazla ölümle ise ilk sırada yer alıyor.
-NE YAPMALI?-
Bu arada, TİSK Genel Sekreteri Pirler, Türkiye'nin bu verilerden yılmaması gerektiğine vurgu yaparak, AB ülkeleri ile ortak büyük projelere girilmesini ve siyasi popülizme sapılmaması gerektiğini bildirdi.
AB müzakere sürecinde uygulanacak temel strateji ve ülke pozisyonlarının sosyal
diyalog ve uzlaşmayla belirlenmesi çağrısında da bulunan Pirler, başta işveren ve
işçi olmak üzere
toplum kesimleri ile birlikte çalışılmasını önerdi.