Anadolu Ajansı'nın, hem Türk basın dünyasının, hem de ekonomi camiasının çok önemli kuruluşlarından bir tanesi olduğunun altını çizen
Babacan, Anadolu Ajansı'nın, görev tanımı gereği bir basın kuruluşu olduğunu, ama diğer basın kuruluşlarından çok farklı, çok ayrı bir yerinin bulunduğunu vurguladı.
Haberlerdeki tarafsızlığın önemini vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
''Anadolu Ajansı'nın öncelikle tarafsızlığı, altı çizilmesi gereken önemli bir konu. Bu diğer kuruluşlarda belki öne çıkan bir özellik değil, yani başka bir kuruluş başka bir ajans haber ve yorum yaparken, ortanın sağına, soluna doğru kayabilir, yorumlarını yönledirebilir, bu belki biraz
doğal da karşılanabilir, ancak Anadolu Ajansı'nın, tarafsız ve doğru haber yapıyor olması, belki de onu ayıran en önemli özellik...
Tarafsız, doğru yayın, doğru haber diyoruz ama bunu yaparken de gazetecilik mesleğinin gereğini mutlaka yerine getirmek gerekiyor. Olayların farklı yönlerini yakalayarak, gelişmeler içinde hangisi önemli, hangisi değil bunu ayırt edebilmek, gelişmeleri mümkün olan en hızlı bir şekilde kitlelere ulaştırabilmek. Bu hız da Anadolu Ajansı'nın en önemli özelliklerinden birisi.
Bir yandan doğru haber ile hızı da aynı anda dengeleyebilmek önemli, çünkü haberin doğruluğunu teyit ederken, dönem, dönem, zaman konusunda biraz gecikmeler olabilir, bunun da farkındayız. İkisi arasındaki dengeyi kurabilmek, herhalde Anadolu Ajansı'nın en önemli becerisi.''
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, gelişmiş büyük ekonomilerin hepsinin birden bu kadar ağır borç yüküyle karşı karşıya kalmasının, dünya ekonomi tarihinde çok rastlanmayan bir durum olduğunu belirterek, ''Bu da önümüzdeki dönemle ilgili ciddi kaygı duyulması gereken bir gerçek'' dedi.
Babacan,
ülkelerin
kriz sürecinde borç yüklerinin çok arttığını ve geri ödemede sıkıntılar yaşanacağını kaydederek, ''Gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşayacağız, önümüzdeki yıllarda'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AA'da düzenlenen
Ekonomi Seminerine katılarak, ''
Küresel Ekonomi ve
Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler'' konusunda bir sunum yaptı.
Dünya ekonomisinin ''çok enteresan'' bir dönemden geçtiğini, bunun daha önce yaşananlarla karşılaştırılmasının güç olduğunu vurgulayan Babacan, sürecin 1929 Büyük Buhranı ve
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemle mukayese edildiğine işaret etti. Babacan, ''Ancak hangi açıdan bakarsanız bakın,
modern ekonomi tarihine en derin kriz olarak geçecek boyutta bir kriz yaşıyor dünya'' dedi.
Babacan, 1929'da da bir
finans krizi yaşandığını ancak boyutlarının bu kadar büyük olmadığını ifade ederek, bu kadar çok sayıda, bu kadar farklı ülkeden bankanın batma noktasına gelmediğine vurgu yaptı. Dünyanın toplam
ekonomik büyümesine açısından da İkinci Dünya Savaşından sonraki ilk daralmanın 2009'da meydana geldiğini kaydeden Babacan, küresel ekonomide son dönemde toparlanma sinyallerinin görüldüğünü, farklı ülkelerde yavaş yavaş artı büyümenin gözlenmeye başladığını söyledi. Bu büyümenin ciddi riskleri de içinde barındırdığını belirten Babacan, şöyle devam etti:
''
Bankacılık sektörüyle ilgili problemler pek çok ülkede henüz çözülmüş değil. Geçici tedbirlerle bankalar ayakta tutuluyor ancak bu tedbirlerin geri çekilmesi şu anda mümkün değil. Geri çektiğiniz anda pek çok bankanın ertesi gün ayakta kalması mümkün değil. Hükümetlerin,
Merkez Bankalarının çok ciddi desteğiyle bu bankalar bugün ayakta.
İşsizliğin çok yükselmiş olması, ekonomik toparlanmanın hızını engelliyor. Pek çok ülkede işsizlik sadece yükselmekle kalmadı, hala yükselmeye devam ediyor. Böyle bir ortamda tabii iç tüketimle ilgili sıkıntılar oluyor. Vatandaşlar işini kaybettiyse, zaten
alışveriş, harcama konusunda çok çok zor durumdalar. İşi varsa, hala
maaş alıyorsa dahi 'acaba yarın benim işim olacak mı, maaş alabilecek miyim?' endişesiyle alışverişlerini azaltıyorlar. Dolayısıyla ne kadar yoğun, olağanüstü tedbirler alınırsa alınsın, bu, büyümenin önünde ciddi engel olmaya devam edecek gelişmiş ekonomilerde.''
''ÇOK OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEM YAŞAYACAĞIZ''-
Ali Babacan, ülkelerin bu süreçte aldığı olağanüstü önlemlerin yan etkilerine de dikkati çekerek, ülkelerin finans piyasasına, finans kuruluşlarına yardımcı olmak ya da iç piyasayı canlandırmak için
bütçe açıklarını artırmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Borç stoklarının çok hızlı bir artış eğilimine girdiğini kaydeden Babacan, G-7 ülkelerinin durumuna işaret etti. Japonya'da borcun milli gelire oranının yüzde 250'lere doğru gittiğini, diğer üye ülkelerde de yüzde 100'e doğru hızlı bir şekilde borçlanmanın arttığını ifade eden Babacan, ''Bu borçların geri ödenmesi 10 yıllar alacak. Bundan sonra pek çok ülke bu borcun bırakın geri ödenmesini ödenmesi, 'acaba sabit tutabilir miyim, sabit tuttuğum zaman bu borçlar üzerinden çıkacak faizi bütçeme nasıl sığdıracağım' bunun derdine düşecek. Gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşayacağız önümüzdeki yıllarda'' diye konuştu.
Gelişmiş büyük ekonomilerin hepsinin birden bu kadar ağır bir borç yüküyle karşı karşıya kalmasının, dünya ekonomi tarihinde çok rastlanmayan bir durum olduğunu ifade eden Babacan, ''Bu da önümüzdeki dönemle ilgili ciddi kaygı duyulması gereken bir başka gerçek'' dedi.
-''KAYGILAR DIŞARDAN GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA FAZLA''-
Babacan, AB'ye üye olan, hatta Avro bölgesinde yer alan kendini en sağlam çıpalarla garantiye almış ülkelerin bu süreçte sürekli dünya gündeminde yer aldığını ifade ederek, Yunanistan'dan İrlanda'ya pek çok ülkenin durumunu örnek gösterdi, dün Portekiz'in
kredi notunun düşürüldüğünü anımsattı.
Brüksel'deki temaslarına da değinen Babacan, üst düzey ekonomi yetkilileriyle görüştüğünü kaydetti ve ''
Kaygılar dışardan göründüğünden daha fazla. Şöyle oturup baş başa konuştuğunuzda, o kaygıyı muhataplarınızın gözünden okuyorsunuz. Zor bir dönem'' dedi.
AB ülkelerinin demografik yapısının hızla bozulduğuna da dikkati çeken Babacan, bunun, ileriye dönük yüklerin azalmayacağını, tam tersine giderek artacağını gösterdiğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Finans piyasasıyla ilgili alınmış ciddi bir yük, ciddi bir borç ve bunun üzerine demografik
baskı da hızla çoğalacak pek çok ülkede'' diye konuştu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
Anayasa değişiklik paketini değerlendirirken, bu paketin Türkiye'yi
demokrasi ve yargı konusunda daha iyi standartlara yükseltmenin çabası olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AA'da düzenlenen Ekonomi Seminerine katılarak, ''Küresel Ekonomi ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler'' konusunda bir sunum yaptı.
İyi işleyen bir demokrasinin uluslararası standartlara ulaşmış bir yargı sistemiyle mümkün olduğuna işaret eden Babacan, bir ülkenin yargı sisteminin uluslararası standartları yakalayamamış olması, yargıyla ilgili problemlerin bulunmasının o ülkedeki öngörülebilirliği çok olumsuz şekilde etkileyeceğini ifade etti. Babacan, ''Bugün bir şey yaparsınız ama yarın onun devamlılığıyla ilgili şüpheler olabilir'' dedi.
Türkiye'nin demokrasisiyle, yargı sistemiyle ilgili nerede olduğunu kendi içinde değerlendirip ''ya bu bize yeter niye değişiklik yapılıyor'' diyenler olabileceğini belirten Babacan, ama ülkenin gerçek konumunu ancak uluslararası mukayeselerle anlayabileceğini söyledi.
Anayasa değişiklik paketinin de Türkiye'yi demokrasi konusunda, yargı konusunda daha iyi standartlara yükseltmenin çabası olduğunu dile getiren Babacan, ülkelerin anayasalarını inceleyerek uluslararası standartlarda olup olmadıklarını değerlendiren
Venedik Komisyonu'nun raporlarına atıfta bulundu.
Venedik Komisyonu'nun AK Parti'nin kapatılmasına yönelik açılan davanın ardından yayımladığı raporda, ''Bu Anayasa
Avrupa standartlarında, uluslararası standartlarda değil'' dediğini hatırlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Ama siz diyemezsiniz ki (Bizim kendimize özel bir durumumuz var bunu istemiyoruz.) Nedir kendinize özel durum? (Bazı ayrıcalıklar, yıllardır kullanılan bazı imtiyazlar,
vesayet devam etsin bu iyidir) diyorsanız kusura bakmayın bu yanlıştır.
Türkiye'de er ya da geç zaten bunun yapılması lazımdı ve biz bu süreci başlattık. Geniş bir tartışmaya da açtık. Arkadaşlarımız
sivil toplum kuruluşlarını, siyasi partileri, meslek örgütlerini ziyaret ediyorlar, (Görüşe açığız) diyorlar ama detaylarla ilgili hiçbir şey söylemeden (Biz bunu istemeyiz) dediğinizde bu çok samimi olmuyor. Varsa görüşünüz söyleyin. Detayları konuşun. Bugüne kadar yapılan açıklamalarda detaylara ilişkin hiçbir şey yok. Sadece (Pakete komple karşıyız). Biz hala açığız. Sayın Başbakanımız (Şu tarihlere kadar görüşlerinizi bekliyoruz) dedi. Türkiye'nin artık beklemeye de tahammülü yok.'' -''BU BİR BAKIMA SAMİMİYET TESTİ''-
Muhalefet partilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının da yıllardır Türkiye'nin yeni bir anayasa ihtiyacı olduğunu söylediklerini belirten Babacan, paketi istemediklerini dile getiren siyasi partilerin de bu konuda
taslak hazırlıkları olduğunu kaydetti.
''(Madem bu anayasanın değişmesi konusunda ortak bir kanaat var, nasıl değişmesi konusunda da beraber çalışalım) demenize karşılık (Yok biz bunu istemeyiz) dediklerinde tabii bu bir bakıma bir samimiyet testi'' diyen Babacan, biraz daha
vakit bulunduğunu ondan sonra Türkiye için en iyi anayasal çerçeve neyse bu çerçevenin oluşturulmasını umduklarını söyledi.
''Bunu yapamazsak ben açık söylüyorum; Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik istikrarından ben şüphe duyarım'' diyen Başbakan Yardımcısı, dünyada 'Türkiye artık reform yapamayan, ilerleyemeyen bir ülkedir' kanaati oluştuğu anda ülkenin düşüşe geçeceğini belirtti. Babacan, ''Dünyada her ülke reform peşinde böyle bir ortamda biz reformlar noktasında duramayız durmak düşmek demektir. Buna hiçbirimizin hakkı yok. Gelecek nesillerin Türkiyesi için reformlar noktasında durma, yavaşlama lüksümüz yok. Mutlaka daha hızlı gitmemiz gerekiyor ki Türkiye o arzu ettiğimiz müreffeh, uluslararası standartları yakalamış ülke olabilsin'' diye konuştu.