Türkiye altın ithalatı için yılda 7 milyar dolar para ödüyor. Birileri, ‘Türkiye kendi potansiyelini kullanmasın, altın alsın döviz ödesin’ istiyor. Bunun
lobisi yapılıyor.
Sanayide toplam 300 bin ton
siyanür kullanılıyor. Bu miktarın sadece yüzde 1’i altın madenciliğine ait. Bazıları sadece bu yüzde 1’le uğraşıyor. Bunu sormak lazım.
Altın madenciliği,
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu almak zorunda. 20’nin üzerinde üye ikna olmuşsa ve mevzuatlarında sakınca yoksa bu
rapor veriliyor.
Türkiye’nin en önemli yer altı zenginliklerinden biri olan altın madeniyle ilgili tartışmalara uzmanlar son noktayı koydu. Kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini belirten uzmanlar altınla ilgili olarak yanlış iddiaları aydınlattı. Uzmanlar altın aramaları konusunda başka hesapların olduğunun altını çizdi.
SİYANÜRLE ARANMIYOR İŞLENİYOR
Altın
Madencileri Derneği Genel Koordinatörü Dr. Muhterem Köse, siyanür konusunda kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğine dikkat çekti. Altının topraktan değil kayadan çıkarıldığını ifade eden Köse, siyanürün burada devreye girdiğini, kayadaki altının ayrıştırılması işleminde siyanürün kullanıldığını kaydetti.
Köse şu bilgileri verdi: “Dolayısıyla maden sahasındaki topraklar siyanürle zehirlenmiyor. Altının ayrışma işleminde kullanılan siyanür daha sonra arıtılarak açık havuzlara aktarılıyor. Yüz yıla yakın bir süredir altın ayrıştırma işleminde siyanür kullanılıyor. Bu süre içerisinde siyanür sonucu kimsenin zarar görmediği ise bir gerçek. Dünyada altın çıkarılan 800 madenin tamamında bu yöntem kullanılıyor.”
Köse, Türkiye’de sanayi
sektöründe 300 bin ton siyanürün kullanıldığını, bunun sadece yüzde 1’inin altın madenlerine ait olduğunu ifade etti. Köse, bu kadar az bir kısmın neden
gündeme geldiğini anlamanın zor olduğunu söyledi.
ÇED RAPORU ALMAK KOLAY DEĞİL
Altın madeni işletmeciliği için sanıldığı kadar kolay izin alınmıyor. 10 ayrı bakanlıktan yüzlerce
imza alınması şart. Bu izin sürecinin ilk aşaması olan Çevre Etkileri Değerlendirme (ÇED) raporu almak için ise kapsamlı bir çalışmanın ardından 20’nin üzerinde üyenin bulunduğu
komisyonun ikna olması gerekiyor. ÇED ve Planlama Genel Müdürü Fevzi İşbilir, komisyon üyelerinin kendi mevzuatları açısından bir sakınca görmemeleri halinde ÇED raporunun imzaya sunulduğunu anlattı.
‘Biz altın arayacağız’ diyen herkesin elini kolunu sallaya sallaya bu işe girişemeyeceğini belirten İşbilir, “Raporla her şey bitmiyor. Maden alanının işletmeye açılmasının ardın da düzenli olarak
denetleme yapılıyor” şeklinde konuştu.
LOBİLER BİRİLERİNİ KULLANIYOR
Türkiye dünyada en fazla altın ithal eden
ülkelerden biri. Yılda yaklaşık 6.5-7 milyar dolar altın ithalatı gerçekleştiriliyor. Altın Madencileri Derneği Genel Koordinatörü Dr. Köse, böyle bir
ekonomik faaliyetin olduğu yerde birilerinin Türkiye’nin kendi potansiyelini kullanmasını istemeyeceğini belirtti.
Bu kesimlerin lobi faaliyeti olarak Türkiye’nin
yurtdışından altın ithal etmesini isteyeceğini ifade eden Köse, lobilerin birilerine bu işi yaptırmamak için gayret göstermeleri telkininde bulunduğunu ifade etti. Çevreciliğin ‘bir şeyin yapılmamasını istemek’ olmadığına dikkat çeken Köse, asıl çevreciliğin bir faaliyetin sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri doğrultusunda çözüm aramak olduğunu anlattı.
SİGARA KADAR ZEHİRİ YOK. GERÇEKLERİ UZMANINA SORUN
Altın Madencileri Genel Koordinatörü Dr. Muhterem Köse, altın madeni üreticilerini eliştirenlere ”Madenlerimizi görmeden fikir yürütmeyin” çağrısı yaptı. Türkiye’de altın madenciliği faaliyeti yapan 2 yerin bulunduğuna dikkat çeken Köse şöyle devam etti:
“Bunlar
Bergama ve
Uşak. Buralarda ne havaya ne suya bir zarar veriliyor. Derelere
atık su bırakılmıyor. Üstelik arıtma tesisleri var. Dünya standartlarında
üretim yapılıyor. Eğer medya doğruyu bulmak istiyorsa, uzmanını bulur ve gerçeği ortaya çıkartır. Maalesef
reyting uğruna bir
kaos yaratılıyor.”
2010’DA 30 TON ÇIKARILACAK
Dünyada 800 madende yıllık 2 bin 500 ton altın çıkarıldığını, Türkiye’de ise sadece 12 ton olduğunu ifade eden Köse, 2010’da bu rakamın 30 tona çıkacağını bildirdi. Dünyada 100 yıldır siyanür yöntemi ile altın çıkarıldığını ve bugüne kadar bu nedenle bir kişinin dahi ölmediğinin altını çizen Köse, “Neden; çünkü, bizim çalıştığımız şartlarda siyanürün insana, çevreye herhangi bir zararlı etkisi olması mümkün değil. Buna rağmen Türkiye’de her türlü arıtma tesisi kuruluyor. Burada dedektörler vardır. Bizim çalıştığımız ortamlardaki siyanür oranı, bir sigara dumanındakinden daha azdır” diye konuştu.
2007’de dünyada altın aramaları için 4 milyar 200 milyon dolar harcandığını ifade eden Köse, Türkiye’de ise bu rakamın sadece 30 milyon dolarda kaldığını bildirdi.
50 MİLYAR DOLAR UÇUYOR
Köse, “Bizim süratle madencilik sektörüne
yabancı sermaye çekmemiz lazım.
Yatırım miktarının en kısa sürede 300 milyon dolara, daha sonra 500 milyon dolara çıkarmamız lazım.
Rusya’nın 2006 yılında ihracatı 318 milyar dolardı. Bunun yüzde 80’i petrol,
doğalgaz ve maden. Rusya, kendi doğal kaynaklarını ekonomik değerlerini çıkartarak ayakta kalıyor. Şimdi biz de diyoruz ki maden aramadığımız için her yıl 50 milyar dolardan fazla parayı dışarı ödüyoruz” dedi.
UZMANLAR MİLLİ SERVETİ TARTIŞTI
Kanaltürk televizyonunda yayınlanan ‘
Gündem Özel’ pr ogramında altın ve siyanür gerçeği bütün boyutlarıyla masaya yatırıldı. Konusunda söz sahibi 5 uzmanın katıldığı programda kamuoyuna kasıtlı olarak yanlış aktarılan siyanür gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya kondu. Pr ograma, Maden Tetkik
Araştırma Genel Müdürü Mehmet Üzer, ÇED ve Planlama Genel Müdürü Fevzi İşbilir, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Pr of. Dr.
Güven Önal, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Prof. Dr. Caner
Zambak ve Altın Madencileri Genel Koordinatörü Dr. Muhterem Köse katıldı.
Maden üretiminde bu miktar bize yakışmıyor
MTA Genel Müdürü Mehmet Üzer: Dünyada madencilikte ismi geçen 132 ülke var. Ticareti yapılan maden sayısı ise 90. Türkiye’de 77 maden çeşidi bulunuyor. Ülkemizde 50 maden çeşidinde kendimize yeter durumdayız. 419 milyon ton doğaltaş maden rezervimiz var. Türkiye madencilik sektörünün milli gelirdeki payı sadece yüzde 1.5. Bu bize yakışmıyor. Bu payı yüzde 3’e çıkarmalıyız.
Madencilik zor ama maden çeşitliliği çok fazla.
Hep söyleriz, çeşitlilik bakımından 10. sırada üretim bakımından 28. sıradayız.
Bilimadamları altın potansiyelimizin bu coğrafyada jeolojik yapıya bakarak 6 bin 500 ton olduğunu tahmin ediyor. 600 ton civarında da görünür hale getirdiğimiz maden var. Yani Türkiye
özel sektör ve MTA dahil 600 ton işletmeye hazır hale getirdiğimiz bir bölüm var. Ayrıca 6 bin 500 ton da potansiyelimizin olduğunu düşünüyoruz.
AB’nin ÇED kriteri ne ise bizde de o
ÇED ve Planlama Genel Müdürü Fevzi İşbilir: Biz fanatik veya romantik çevreci anlayışla devam edemeyiz. Devlet sorumluluğuna sahip bir kuruluşuz. Biz bilimsel ve rasyonel çevrecilik anlayışıyla hareket etmek zorundayız. Bu nedenle bizi kimse görevimizi yapmamakla eleştiremez. Konuyla ilgili gerekirse yerine gider denetim çalışması yaparız.
Her vatandaşımızı mutlak surette bilgilendiririz. Sürdürülebilir kalkınma ilkesini gerçekleştirebileceğimiz en önemli sektörlerden biri madenciliktir. Bu nedenle madencilik sektörü bizim koyduğunuz mevzuat doğrultusunda hareket ettiği müddetçe biz bu sektörün geliştirilmesi taraftarıyız. Türkiye’de yapılan maden üretimi bizim kriterlerimize tamamen uygun. Çünkü AB ÇED kriteri neyse bizim ÇED kriterimiz de o. Bu nedenle vatandaşımız kuşkuya kapılmasın.
Kaynakları işletmeden asla kalkınamayız
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal: Türk kamuoyunun yer altı kaynaklarının işletilmesinin zorunlu olduğunu algılaması gerekiyor. Çünkü yer altı kaynaklarımızı işletmeden ve bunları ülke ekonomisine kazandırmadan Türkiye’nin gerçekten kalkınabileceğini hiçbir zaman düşünmemeliyiz. Aynı durumu Türkiye’nin enerji sekötrü için de söylemek isterim.
Bugün Türkiye’nin enerjisinin yüzde 75 ithal yolla karşılıyor.
Enerji ihtiyacımızın yüzde 50’sinden fazlasını karşılayabileceği kömür kaynaklarımızın olmasına rağmen, elektrik üretiminin yüzde 50’si doğalgazdan gerçekleştiriyor.
Doğalgaz Türkiye’de bulunmayan tamamen ithal edilen bir kaynak. Bugün doğalgaz fiyatlarını etkileyen petrol fiyatları düşüyor ama kısa zamanda yeniden artacaktır. Türkiye
vakit geçirmeden kendi kaynağını enerjiye dönüştürmesi gerekiyor.
Yanlış bilgiyle halk korkutuluyor
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Prof. Dr. Caner Zambak: Bergama belirli bir aşama kaydetti. 10 yıla yakındır verimli işletme çalışmaları içinde. Çevre açısından da hiçbir sorun da görülmüyor. Dolayısıyla çevre açısından alınamayacak önlem yok.
Bulgaristan’daki bir gazeteciyle yaptığım röportajda bana şu soruldu: ‘Türkiye’de şu anda çok büyük bir çevre faciası olduğunu ve siyanürden herkesin zehirlendiğini biliyor musunuz? Bir işletmede...’ Bunun hangi işletmede olduğunu sordum. Karşıma Bergama çıktı.
Yani bilginin yanlış aktarılması
toplumu çok korkutmakta. Bu işin yapılamayacağı kanısını toplumda yerleştirmekte. Çok yanlış bir şey. Toplum hak etmediği bir şekilde korkuya sokuluyor. Denetlemenin sonuçlarının topluma iletilmesi durumunda toplum rahatlayacaktır.
ALTIN TALEBİ REKOR KIRDI
Dünya Altın Konseyi’nden yapılan açıklamaya göre, yatırımcıların global krizden kaçış yolları aradığı 2008 yılının üçüncü çeyreğinde altın talebi, dolar bazında tüm zamanların çeyrek
rekorunu kırarak 32 milyar dolara ulaştı. 2008’in üçüncü çeyreğinde altın talebi dolar bazında 2008’in ikinci çeyreğine kıyasla yüzde 45, tonaj olarak ise bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 18 artış gösterdi.
Dünya Altın Konseyi Türkiye Genel Müdürü Murat Akman, üçüncü çeyrekte Türkiye’de altın talebinin, bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 15 artarak toplamda 99 tona ulaştığını bildirdi.Bugün