Eğitim Sistemimizin problemleri - 1
ÖĞRETMENİN İTİBARI
Bu konuda yazdığım bir yazıda, eğitim sistemimizin temel probleminin, “gençleri
tek tip yapma ideolojisi” olduğunu dile getirmiştim.
Eğitim sistemimizin, bunun dışında da bir çok problemi olduğu su götürmez bir vakıa. İşte bu problemlerin en başında geleni ise “Türkiye’de öğretmenlerin itibar(sızlığ)ı” meselesi.
İnsan ilişkilerinde “saygı” en başta gelmesi gereken bir mefhum. Eşler arasında bile saygı olmazsa, saygısız bir sevgi zamanla cıvıklaşıp yerini nefrete bırakabilir. Yine insan, özellikle gençler, saygı duyduğu insanlara alıcılarını bir başka açıp, onlara ayrı bir değer verirler. İcra ettiği kutsi vazife icabı saygıyı hak eden, hak etmesi gereken en önemli kişiler ise öğretmenlerdir. Evet, bir öğrenci öğretmenini sevip sayacak ki; böylece onun tavsiyelerini bile emir telakki edip hayatına uygulayacak. Bunun neticesinde de öğretmenler, bilgileri öğretmekle kalmayıp, eğitime dönüştürmenin tarifi imkansız hazzını yaşayabilecekler.
Peki saygı duyulur mu? Yoksa duydurulur mu? Aslında, detayları gençler kadar iyi keşfedebilen bir başka grup yoktur.
Öğretmen, anlattıklarını uyguluyor mu? Tavsiyelerinde ne kadar samimi? Dersine hazırlanmış mı?
Öğrencisine değer veriyor mu? Kişisel bakımına özen gösteriyor mu? Kendisini sürekli yenileyebiliyor mu?.. Bütün bu soruların cevabını öğretmen anlatarak veremez; öğrenci onun lisan-ı halinden rahatlıkla çıkarır bu ve bunun gibi soruların cevabını.
İnsanı etkileyen “söz”den ziyade “hal dili” dir. Söz, maddeye hitap ettiği için çok kalıcı olmaz. Hal dili, diğer bir anlamda “samimiyet” ise, insanın mahiyet-i asliyesi olan ruhuna hitap ettiği için, kalpleri
direk etkileyip, insanı tesiri altına alabilen en önemli iksirdir.
İşte öğretmenliğin en zor tarafı. Karşılarında cansız bir madde olsa işleri bu kadar zor olmaz. Ancak; öğretmenlerimizin mesleklerini icra ettikleri alan, karşılarında “her biri okunmayı bekleyen ayrı birer alem” olan, “insan” olunca,işleri çok zorlaşıyor.Fakat Yaradan, “dağına göre kar yükler” imiş. “Kader” de yazılmışsa bu kutsi vazifeyi icra etmek kim ne diyebilir ki. Bundan sonrası “kadere iman edip kederden emin olmak”. Bakış açısı bu olunca mesleğin zorluklarıyla başa çıkmak bir anda kolaylaşacaktır öğretmenlerimiz için.
Bakış açısı dedim de. Aslında
öğretmenlik, bir meslek değil, bir mefkuredir. Eğer, bu kutsal vazifeye, bir meslek veya para kazanma vasıtası nokta-i nazarından bakılırsa taşınması çok zor bir kambur oluverir insanın sırtında.
Yüce kitabımız “bir topluluğun kendini değiştirmedikçe Allah’ın onların durumunu değiştirmeyeceğini” buyurmakta.
Aslında 500.000 küsur nüfuslu “dev” eğitim kadromuz, bu mesleğin hakkını bihakkın ifa edebilseler, kendi dışlarındaki, özlük haklarından,
ekonomik durumlarına, itibar probleminden,mesleğin zorluklarına bir çok mesele kendiliğinden hallolacaktır vesselam. Ne dersiniz?
Taha ÜNAL
Din Sosyolojisi Uzmanı
[email protected]