Sınav stresi canına tak etti

İlköğretim 6, 7 ve 8. sınıfların katıldığı sınavların öğrenciler üzerindeki etkisi konusunda en ilginç örneklerden birini Deniz ailesi yaşıyor.

Sınav stresi canına tak etti

Eğitimci anne ve babanın 6'ncı sınıfa giden kızları Betül, sınava az bir süre kala okul-dershane yükünü kaldıramayınca evde eylem başlattı. Yemek yememe ve ders yavaşlatmayla başlayan eylem greve dönüşürken, sorun aile meclisinde çözüldü. Çocuğu ilköğretimi bitiren her ailenin artık her yılı bir sınav yılı gibi geçiyor. Önce SBS, sonra ÖSS... Hele bir de ailede yaşları birbirine yakın çocuklar varsa... Okul-dershane-ev üçgeninde ders-sınav-test-deneme sarhoşuna dönen çocukların bazen pilleri bitebiliyor ve bu maratona isyan bayrağı çekebiliyor. Dersaneler öğrencilere önemli katkılar sağlıyor. Çocukları sınavlara ve hayata hazırlıyor. Ama stresli süreç çocukların da nefes almaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Anne-baba öğretmen olan Deniz ailesinin son dört yılı adeta bir sınav maratonuyla geçmiş. İbrahim 10., Elif 9., Betül 6. sınıfta okurken, Nihal de bu yıl ilkokul 1'inci sınıfa başlayacak. SBS hazırlık sürecinin artık 6'ncı sınıftan başlıyor olması evin havasını tamamen sınav odaklı hale getirmiş. Ağabeyi İbrahim, ablası Elif gibi bu yıl yarışa 6'ncı sınıftan katılan Betül, zaten üç yıldır yaşadığı sınav stresine dayanamamış. 3 yıldır "Sessiz ol, abinin OKS'si var.", "Ablanı rahatsız etme, OKS'ye girecek." sözleri bu yıl "Ders çalış SBS var." stresine dönüşmüş. Sınıf arkadaşlarına göre bir yaş küçük olan Betül, özel bir okula gidiyor. Babası onu sezon başında da hafta sonları için bir dershaneye yazdırır. Bütün günü okulda geçen Betül'ün hafta sonu da dershane serüveni vardır. Hem okula hem dershaneye servisle gitmekte, her gün İstanbul trafiğinde birkaç saati geçmektedir. Bu da minik Betül'ü fazlasıyla yıpratmaktadır. Okulda 40, dershanede ise 15-20 saat ders görür. Okuldaki imtihanlar, dershanedeki tekrarlar, denemeler, check-uplar, tomografiler, MR'lar bitecek gibi değildir! Biri biter, diğeri başlar. Ve bu üç yıl da devam edecektir üstelik. Öğretmenlerini çok seven Betül, bütün derslerini ihmal etmemeye çalışmakta, okul ve dershaneden verilen ödevleri yapmadan asla gitmeye yanaşmamaktadır. Sene başından beri ailesini kırmamak ve güzel bir okul kazanmak için gösterdiği gayreti birkaç isyan hareketi sergilese de devam ettirmeye çalışır. Ama geçen hafta film kopar, artık mızrak çuvala sığmaz. Bir haftalık programa okul ve dershane programı sığmaz hale gelir ve bir şeyler aksamaya başlar. Ya Betül'ün uykusu ya yemek saatleri ya da ödevleri sorun olur. Bütün bu yükün altından kalkamayan Betül, bu gidişe 'yeter!' diyerek greve gider ve evde 'ders yavaşlatma eylemi' başlatır! Önce çok az yemek yiyerek ve bazı öğünler yemeyerek ailesine mesaj vermeye çalışır; ama aile mesajı çok iyi algılamaz. Üzülen Betül, grevde son ve en etkili aşamaya geçer: "Dershaneye gitmiyorum!" Bu çok etkili olur ve çözüm için aile meclisi toplanır. Bu grevi sonlandırmak veya uzlaşarak tatlıya bağlamak için herkes söz alır. Baba son bir ayı aynı şekilde geçirmesini, son bir ayın önemli olduğunu belirtir ve dershaneye devam etmesinin iyi olacağını vurgular. Ancak baba ısrarcı olamaz; çünkü bu seferki eylem çok ciddi sonuçlara gebedir. Sonra evin küçük kızı Nihal söz alır. Ablasının dershaneye devam etmesini, böylelikle aynı odayı kullandıkları için cumartesi-pazar odayı yalnız başına kullanabileceğini düşünür! Ayrıca stresli olduğu için evde kendisine sataştığını ve rahatsız ettiğini düşünerek ablasının dershaneye devam etmesi gerektiği yönünde oy kullanır. DERSANELER GEREKLİ Grev toplantısında annenin sert savunmasından sonra yalnız kalan ve lokavt hakkı buharlaşan baba ve küçük kardeş de sonunda Betül'den yana oy kullanarak 6'ya karşı sıfır oyla, Betül'ün ve tüm çocukların, çocukluklarını yaşamaları gerektiğine, çocukların çocuk olduğunun unutulmayacağına, aileleriyle beraber nitelikli beraberliklere, vakit geçirmelere ihtiyacı olduğuna, kendileriyle ilgili kararlarda mutlaka kendilerinin fikirlerinin de ağırlıklı olmasına oy ve vicdan birliğiyle karar verilir. Betül, bu sınav maratonunun belki de en zahmetli koşucularındandı. Onun hikâyesi sadece en az onun kadar "zor koşucuları" da ilgilendiriyor. Betül'ün okul dersleri gayet iyi, üstelik sıkıştığında yardım edebilecek ağabeyi, ablası ve her ikisi de öğretmen olan anne-babası var. Dershaneden vazgeçmekle elde duran bu şans doğal olarak birçok Betül için geçerli değil. Bu yüzden dershane kapısı bir fırsat olarak öğrenciler için sürekli açık duracak. Anne: 2018'e kadar hafta sonu birlikte olamayacağız Öğretmen olan anne Emine Hanım, aile toplantısında söz alarak, haftalık 60 saatlik yükü Betül ya da onun yaşıtı bir çocuğun kaldıramayacağını, İstanbul gibi stresli ve yoğun bir şehirde yaşamanın çocuklar üzerinde ayrıca bir yük oluşturduğunu belirtir. Çocukları yoran en önemli şeyin hem okula hem de dershaneye servisle gitmek mecburiyeti olduğunu ifade eden anne, hiçbir şey yapmadan arabada otursalar bile motor titreşiminin beyni yorduğunu vurgular ve ekler: "Betül haftanın 7 günü servis yolculuğu yapıyor." Anne Emine Hanım, haftalık 60 saatlik okul-dershane dersleri, ev ödevleri ve sorumluluklarla beraber bu yükün 100 saati geçtiğini belirterek bu yükün kolay kolay kaldırılamayacağını anlatır. Bu durumda kızının ya uykudan ya da diğerlerinden fedakârlık yapması gerektiğini ifade eden anne, kızının dershaneyi bırakması yönünde ısrarla oy kullanır. Ayrıca anne evlerinde beş yüze yakın kitap olduğunu, bunların yüz tanesinin SBS-OKS-ÖSS kitabı olduğunu belirterek, evlerde bir sınav kütüphanesi oluştuğunu, bunun da maalesef kitap okumayı zayıflattığını düşünür. Son dört yıldır tüm çocuklarının birlikte olduğu bir cumartesi-pazar geçiremediklerini, hafta sonu asla "ailecek" bir program yapamadıklarını; böyle giderse 2018'e kadar ortak cumartesi-pazar kullanamayacaklarını belirtir. BETÜL: TESTLERDEN NEFRET EDİYORUM Grevci Betül, fizik kuralları içinde artık bu yükü kaldıramadığını, 3 yıldır evinde sınav stresi yaşadığını, kendisinin de 3 yıl daha sınav stresi altında olacağını, bu yükün kesinlikle hafifletilmesi gerektiğini savunur. Sınavlar-stres-trafik-ödevler, uykusuzluk sarmalından bıktığını; oysa kitap okumayı çok sevdiğini, daha çok kitap okumaya vakit ayırmak istediğini, 'Aşağıdakilerden, yukarıdakilerden değildir, olamaz, çıkarılamaz, hepsi, hiçbiri, değinilmemiştir' gibi kelimelerden tiksindiğini ifade eder. Evin ablası olan Elif, kendisinin bir yıl sınav hazırlığı yaptığını ve geçen yıl OKS'ye girdiğini, 3 yıl üst üste Betül için çok yoğun olacağını, kararın Betül'e bırakılması gerektiğini ve dershaneyi bırakmasının daha iyi olacağını savunur. Ağabey İbrahim de aynı şekilde 2007'de OKS'ye girdiği için 3 yıl üst üste zor olacağını, kardeşinin okul ile birlikte dershaneye gitmesine gerek olmadığını söyler.
<< Önceki Haber Sınav stresi canına tak etti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER