Ayrıca
pazar günü ÖSS sınavı için büyük gün. Çocuklar kadar anne-babalar da bu sınavlara odaklandı. Unutmayın bu sınavlarda öğrencilerin yarıdan fazlası başarısız olacak.
Sınavagirerken onları ağır
baskı altında bırakmayın. Çocuğunuz başarısız olsa da o sizin 'biricik evladınız' olmaya devam edecek...
Çocuklar sınava giriyor; anne-babalar yarışıyor. Çocuklardan çok anne-babalar telaşlı. Özellikle de haziran ayı içinde pek çok sınav var. Kimilerine göre çocuklarımızın geleceği bu sınavlara bağlı; kimileri ise işin bilincinde, sağlık başarıdan önce gelir, diyor.
Başvuru bir telaş,
hazırlık ayrı bir telaş. Sınava hazırlanma sürecinde yaşanan ve yaşatılan kaygılar ise işin cabası. Haydi diyelim ki, bu süreçleri bir şekilde atlattık. Yani, kazasız belasız bir şekilde çocuğumuz sınava girdi. Ne olur
Allah aşkına, sınava girerken, okulun bahçesinde ona sarıldıktan sonra ağlamayın. Sıkı sıkı sarılıp, "Oğlum/kızım, tek umudumuz bu sınav. Mutlaka başarılı olmalısın!" türünden cümleler kullanmayın. Hatta bu cümleleri o an kullanmak yerine çekin vurun, belki daha az zarar vermiş olursunuz. Diyelim bu süreci de başarıyla atlattık. Sağ salim sınava gireceği salona yolcu ettik. İşinizin bittiğini sanmayın. Asıl iş burada başlıyor.
Anne-babanın çocuklarla ilgili olduktan sonra işleri hiç mi hiç bitmez. Anne ve babalar sınav öncesinde ve sınav sonrasında öğrencilere mutlaka ve mutlaka
psikolojik destek sağlamalıdır. Onların bu sıkıntılı dönemlerinde yanlarında olduklarını hissettirmeli ve olumlu yönlendirme yaparak çocuklarının başarılarına katkıda bulunmalıdır.
Kaygı düzeyini son sınıra getirmeden. Sınavı bir
ölüm kalım meselesi olarak göstermeden... "Başarılı olmazsan olmaz!" olmamalı.
UNUTMAYIN! BAŞARISIZ DA OLSA, O SİZİN ÇOCUĞUNUZ
Çocuğunuzu ve kendinizi her türlü sınav sonucuna hazırlayın! Unutmayın; sınava gönderdiğiniz çocuğunuz içeride ne yapmış olursa olsun, yani ister sınavda ful çeksin, isterse çok başarısız olsun, o hâlâ sizin çocuğunuz... Ve siz hâlâ anne-babasınız. Bunu değiştiremezsiniz.
Sınav salonundan gülerek çıkan başka bir çocuğu kucaklayıp; "Hadi
aslan oğlum/kızım bizim eve gidelim. Sen çok başarılısın. Artık bugünden sonra bizim çocuğumuz sen ol. Biz, bizim haylaz ve başarısız çocuğumuzu artık evimize koymuyoruz!" diyemezsiniz. Bu nedenle sınav sonucunun çocuğunuzla olan ilişkinizi belirlemesine müsaade etmeyin.
Siz siz olun çocuğunuzla ilk karşılaştığınızda, bu büyük sınavdan (ona göre savaştan) çıkan 'gazi'ye gülümseyin, hafifçe sarılın ve "geçmiş olsun!" deyin.
"İnanıyorum ki elinden geleni yaptın. Bundan sonrası Allah'a kalmış. Sonuç ne gelirse gelsin, ama hayırlısı olsun! Unutma! Biz, sınavı ve alacağın başarıyı değil, seni seviyoruz!" nevinden cümleleri, sadece dil ve dudağınızla değil, tüm içtenliğinizle, yani taaa yüreğinizden gelerek söyleyin. Ve farklı bir aktivite yapın. Mesela sinemaya gidin. Yemeğe gidin. Şehir turu yapın. Pikniğe gidin... Ya da yüzmeye gidin.
Hiçbirini istemiyorsa lütfen rahat bırakın. Zorlamayın. "Bak saat üçte, ya da falan saatte sınav sorularının çözümleri açıklanacak haydi beraber seyredelim!" gibi bir teklifte bulunmayın. O zaten bunu çok iyi biliyordur ve sınavı iyi geçtiyse çözümleri siz söylemeden, televizyonun başına geçerek izlemeye başlar.
Başarısızlık hayatın sonu değil
Sınavda kaybedenlerin çoğunlukta olduğunu düşünerek çocuğunuzun başarısız olabileceğini kabullenin. Her insanın hayatında çeşitli başarısızlıklar yaşayacağını unutmayın. Yüz binlerce, belki milyonlarca
genç bu sınavlara girecek ve sadece dörtte birine yakını başarılı kabul edilecek.
Hayat ve sınav birbirinden çok farklı şeyleri içermektedir. Sınavda başarısız olan çocuğun hayatında hep başarısızlıklar yaşayacağını sanmayın. Unutmayın, herkes doktor olsaydı, hemşire ya da ekmeklerimizi yapan
fırıncı olmazdı. Çocuğunuz, sınavda beklenen başarıyı gösterememişse çalışma isteği varsa ve başarılı olacağına inanıyorsa tekrar hazırlanmasını önerin, ama zorlamayın. Tekrar sınava hazırlanmayı düşünmüyorsa bir an önce hayata atılmasına yardımcı olun.