'Önsöz' kısmında bir mektuba yer verilen
kitapçıkta, öğretmenlere önemli
tavsiyelerde bulunuluyor. İşte onlardan bazıları: "Sabırlı olmalısın... Çevreni tanıdıkça sıkıntılarının azaldığını göreceksin. Yeter ki insanlara karşı samimi ol. Köyde, köy halkına rağmen başarılı olamazsın, onları yanına çekmelisin. Bazı bölgelerde öğrenciler
Türkçeyi düzgün konuşamıyor olabilir. Ailelerini ziyaret et. Sen de o yörenin dilini öğrenmek için çabala."
Kitapçıkta öğretmenler,
protokol kurallarından kılık-
kıyafete, karşılaşabilecekleri sorunlardan çevreleriyle kuracakları ilişkilere kadar pek çok konuda bilgilendiriliyor.
MEB'in hazırladığı kitapçığın önsöz kısmı, öğretmenlere '
mektup' ile başlıyor. Mektupta, yeni öğretmenlere şöyle sesleniliyor: "Şu an göreve yeni atanan her öğretmen gibi, sen de belirsizliklerden kaynaklanan bir huzursuzluk yaşıyor olabilirsin. Sabırlı olmalısın... Çevreni tanıdıkça kaygılarının, sıkıntılarının günbegün azaldığını göreceksin. Yeter ki insanlara karşı
doğal ve samimi ol. Ancak tüm bunları yaparken öğretmen kimliğini unutma... Aksi halde çevreyi geliştirme misyonundan uzaklaşır, çevreye olması gerekenden daha fazla uyum sağlar ve kendini bile tanıyamaz hale gelebilirsin... Köye gittiğinde öncelikle köy muhtarıyla
diyalog kurman senin yararına olur, ne de olsa ikiniz de kamu görevi yapıyorsunuz. Şunu asla unutmamanı tavsiye ederim; köyde, köy halkına rağmen başarıya ulaşman neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden ne yapıp edip onları eğitim-
öğretim mücadeleni
desteklemeye çekmelisin, aksi halde düşünemeyeceğin derecede yıpranır, tükenmişlik duygularına kapılır, zamanını heba etmiş olursun. Bahçesinde çalışan bir köylüye
selam vermek, kolay gelsin demek, sırtında ot taşıyan bir teyzeye 'teyzeciğim, sana nasıl
yardım edebilirim?' demek onların gönüllerinde önemli bir yere sahip olmanı sağlayabilir. Gerek özel, gerekse meslek yaşamında elinden geldiğince tevazu içinde olmak seni manevi anlamda da güçlü kılacaktır."
O YÖRENİN DİLİ ÖĞRENİLEBİLİR
Kitapçıkta, Türkçe konuşma sorunu yaşanan bölgelerde neler yapılabileceği konusu da ayrı bir başlıkta yer alıyor. Öğrencilerin Türkçe konuşamama sorununun öğretmenin görev yaptığı yerde yaşadığı en önemli sorunlardan biri olduğu aktarılıyor. Türkçe bilmeyen çocuklara
okuma-yazma öğretmenin oldukça uğraş gerektiren ancak öğretmeninin misyonunu gerçekleştirebilmesi açısından önemli bir süreç olduğu dile getiriliyor.
Türkçe bilmeyen öğrencilere yönelik çalışmalar kapsamında ailenin ziyaret edilebileceği, köy muhtarından ve yörenin diğer ileri gelenlerinden destek alınabileceği, köy imamı ile irtibat kurulabileceği gibi tavsiyelerde bulunulan kitapçıkta, "
Öğretmen yaşadığı yörenin bir üyesi olarak konuşulan yerel dili öğrenme çabası içine de girebilir. Ayrıca ebeveynlere yönelik
okuma-yazma kursları da öğrencilerin aileleri ile evde Türkçe konuşmalarını sağlayabilir.'' önerilerine yer veriliyor.
Kitapçıkta, insan kaynaklarının etkili ve verimli kullanımına ilişkin bilgiler de yer alıyor. Öğretmenlerin asla taraf olmaması gerektiği aktarılıyor: "Öğretmen hiçbir zaman köy halkının kendi içinde yaşadığı bu sorunun tarafı olmamalıdır." Kitapçıkta, öğretmenlere protokol kuralları ile kılık-kıyafet konuları da hatırlatılıyor.