'İntihal'i bırak, siyasete bak!

Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihallerle çalkalanıyor. Ancak YÖK ve üniversiteler bu acı manzarayı düzeltecek önlemler almak yerine anayasa ve başörtüsü gibi siyasi tartışmalarla uğraşıyor.

'İntihal'i bırak, siyasete bak!

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve rektörler, anayasa ve başörtüsü tartışmalarıyla gündemi meşgul edip gerginlik oluşturadursun, bilim dünyası Türk üniversitelerindeki intihal iddiaları ile çalkalanıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) yaşanan iki intihal olayı üzerine iki hafta önce harekete geçen “uluslararası elektronik kütüphane” konumundaki internet platformu (ArXiv), Türk üniversitelerindeki bazı öğrencilerle aralarında dekanların da bulunduğu toplam 14 öğretim üyesince kaleme alınan 67 makalenin “çalıntı” olduğunu saptadığını açıkladı. ODTÜ’deki iki öğrenci dışında, diğer makalelerin Diyarbakır’daki Dicle, İçel’deki Mersin ve Çanakkale’deki 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı tespit edilirken, bu rakamın sadece “aysbergin görünen yüzü” olduğu belirtiliyor. Olayın duyulmasının ardından Türk bilim adamlarının makaleleri siteden hemen çıkartıldı. Bilim otoriteleri intihaller sebebiyle üniversitelerimizin şahsında Türkiye’ye ağır ithamlarda bulunurken, ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, konuyu “Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya” başlığı ile tüm dünyaya duyurdu. Türk üniversitelerinde bilimsel hırsızlıkların sanılanın aksine çok daha yaygın olduğunu vurgulayan bazı öğretim üyeleri; YÖK ve üniversiteleri, bilim üretmek gibi asıl fonksiyonu olan konuları bir kenara bırakıp ideoloji üretip siyaset yapmakla suçluyor. Geçmiş yıllarda intihal olayları üzerine yapılan bütün baskılara rağmen bu konuda harekete geçmeyen YÖK, Başbakanlık eski Müsteşarı Ömer Dinçer ile ilgili tartışmalarda hemen harekete geçmiş ve bir daha üniversitelerde görev vermemek üzere Dinçer’in akademik titrini geri almıştı. Şimdi tüm dünyadaki bilim adamlarının nazarına kadar çıkan ‘intihal tartışması’ konusunda üniversitelerin sessizliğini koruması düşündürücü bulunuyor. OLAY NASIL ORTAYA ÇIKTI? Bilim dünyasını sarsan intihaller, ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu’nun iki doktora öğrencisinden şüphelenmesi sonucu ortaya çıktı. Geçen yıl kasım ayında ODTÜ’de doktora yapan Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu isimli iki öğrenci sözlü sınava girdiler. Ancak öğrenciler, hocalarının ifadesine göre fiziğin temel yasaları arasında yer alan en basit soruları bile cevaplayamadılar. Oysa her ikisi de çok sayıda bilimsel makale yayımlamıştı. Ve üniversitede herkes onların başarısını konuşuyordu. Durumdan şüphelenen Prof. Dr. Ayşe Karasu ile Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu, yaptıkları incelemelerde iki öğrencinin makalelerinin intihal olduğu sonucuna vardı. ODTÜ yönetimi bir taraftan doktora öğrencileri hakkında soruşturma açarken diğer yandan tüm dünyadaki fizikçilerin baskıdan önce makalelerini gönderdiği elektronik kütüphane konumundaki ‘arXiv’ adlı internet platformuna bildirdi. Amerika’da yayın yapan bilim ve akademik makale sitesi ‘arXiv’ platformu, Saltı ve Aydoğdu’nun 40 makalesini arşiv kayıtlarından düşürdü. Bununla yetinmeyen ‘arXiv’’in yaptığı incelemelerde, intihallerin sadece iki öğrenciyle sınırlı olmadığı da anlaşıldı. Buna göre, ikisi dekan olmak üzere toplam 15 fizikçi daha intihal yapmış. Akademik site arXiv’in kurucusu New York Cornell Üniversitesi’nden fizikçi Paul Ginsparg, konuyu araştırınca Türkiye’den gelen 67 makalenin çalıntı olduğunu tespit ettiklerini belirtirken, bu makalelerin ODTÜ’deki iki öğrenci dışında, Dicle, Mersin ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı belirlendi. Dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature, olayı teşhir ederken “bugüne kadar böyle bir intihal olayı ile karşılaşmadıklarını” vurguladı ve hadisenin arşiv tarihinde bir ilk olduğunu iddia etti. İki sayfalık makalede bazı ülke ve kültürlerinde “hırsızlığın normal karşılandığı” şeklinde küçültücü ifadeler kullanılarak ülkemizle âdeta dalga geçiliyordu. AĞIR VE BULAŞICI BİR HASTALIK Olay sonrası sadece iki öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. İntihali ortaya çıkaran Prof. Dr. Ayşe Karasu, bu olayın, danışman hocadan bağımsız yapılan ilk öğrenci intihali olduğuna dikkat çekiyor. Bu durumu “ağır ve sirayet eden bir hastalık” olarak tanımlayan Karasu, böylesi hadiseleri engellemek için üniversite sisteminin değişmesi gerektiğini vurguluyor: “Bu hastalık çok büyük boyutlarda. Herkes şapkayı önüne koyup düşünmeli, çünkü üniversite sistemi ağır hasta ve hastalık sirayet ediyor. Yasalar yeniden düzenlenmeli, YÖK de olaya el atarak yasal düzenlemeler yapmalı. Ama öncelikle üniversiteler kendi temizliklerini yapmalı ve Telif Hakları Yasası uygulanmalı.” Karasu, intihalin aynı zamanda bir ekonomik hırsızlık olduğuna dikkat çekiyor: “Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ’den para alıyorlar. Ayrıca intihal, bilimsel kariyer için de önemli bir katkı. Başkalarının emekleri üzerinden kolayca bir yerlere gelenler diğerlerini de cesaretlendiriyor.” ULUSLARARASI BAĞLANTISI VAR Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu ise olayın uluslararası bağlantıları olduğunu savunuyor: “Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Bu insanların cebine 37 milyar para girdi. Çünkü makale başı TÜBİTAK ve ODTÜ’den para alıyorlar. Olayın Yunanistan, Romanya, Hindistan, Pakistan gibi uluslararası bağlantıları da var.” 1985 yılından bu yana üniversitelerde yaşanan intihallerle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Aysıt Tansel ise Türkiye’de bu işin çok yaygın olduğunu söylüyor. “Ortaokul ve liselerde ne kadar kopya çekiliyorsa üniversitelerimizde de intihaller yapılıyor.” diyen Tansel, üniversitelerin bazen itibar bazen de adam kayırmacılık yüzünden bunları örtbas ettiğini kaydediyor. İNTİHALLE SUÇLANANLAR: BİZE HAKSIZLIK YAPILDI Üniversiteden uzaklaştırma cezası alan intihalci doktora öğrencilerinden Oktay Aydoğdu ise olayın “kişisel husumet ya da kıskançlıktan” kaynaklandığını ileri sürüyor. Aydoğdu arXiv’in ODTÜ’deki hocaların şikayeti doğrultusunda hareket ettiğini iddia ediyor; ancak dünyanın bu saygın platformunun makalelerini “sebepsizce” yayından kaldırması konusunda bir şey söyleyemiyor. Çünkü web sitesinde yayımlanan bir makalenin daha sonra siteden düşürülmesi kurum için ciddi prestij kaybı anlamına geliyor. Aydoğdu, bu yöndeki ısrarlı sorularımız karşısında “Bilemiyorum, her şey dava sonucunda ortaya çıkar” demekle yetiniyor. Aydoğdu, temyizden sonra Prof. Dr. Ayşe Karasu ve Prof. Dr. Özgür Sarıoğlu başta olmak üzere bu gruptakiler hakkında da yasal işlemler yapacaklarını söylüyor. ArXiv hakkında da yasal süreç başlatacaklarını vurguluyor Oktay Aydoğdu. PROF. DR. AÇIKGÖZ: ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ Makalesi çıkarılan 14 fizikçiden biri olan Dicle Üniversitesi Fizik Bölümü Dekanı ve Öğretim Üyesi Prof. İrfan Açıkgöz de, haksızlığa uğradıklarını düşünüyor. Açıkgöz, arXiv’deki makalelerinin kendilerine herhangi bir gerekçe gösterilmeden birdenbire yayından kaldırıldığını ileri sürüyor: “Süreç başlı başına bir muamma, bize ‘hakkınızda iddialar var, ne diyorsunuz’ diye sormadılar ve aniden ‘intihal nedeniyle geri çekilmiştir’ ibaresini koydular, şaşırdık. Kişisel olarak arXiv’e şikayetimi bildirdim; ama tatmin edici bir cevap alamadım. Prof. Açıkgöz, olayın kaynağında ODTÜ olduğunu, oradaki öğrencilerine adil olmayan bir soruşturma yapıldığını, açılan soruşturma sonucunda öğrencilere ceza verildiğini; ancak insanların savunmalarının dikkate alınmadığını iddia ediyor. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz ise olayın ardından kayıplara karıştı. Dekan Yılmaz’a bütün ısrarlarımıza rağmen ulaşılamazken, üniversite yönetimi Aksiyon’a yaptığı kısa açıklamada konuyla ilgili bir Etik Kurulu’nun oluşturulduğunu, kurulun yapacağı inceleme sonucunda çıkacak neticeye göre hareket edeceklerini belirtmekle yetindi. Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihal olayları ile çalkalanırken, YÖK ve üniversite yönetimleri, bugüne kadar olduğu gibi şu sıralar yine başka konularla meşgul. Gündemlerine hükümetin hazırladığı anayasa taslağı ile başörtüsü konusunu alan bu kurumlar, başlattıkları yersiz tartışmalarla ülkeyi germeye devam ederken, intihal meselesini ufak bir açıklama ile geçiştirdi. YÖK, bunun için bir Etik Kurulu teşkil ettiklerini söylemekle yetindi. Rektörler de bu konuda oldukça sessiz. İdeolojiyi bilimin önüne geçiren tavrından vazgeçmeyen YÖK ve üniversiteler bu suskunluklarını bakalım ne kadar sürdürecek… Prof. Dr. Kayhan Kantarlı (Ege Üni. Öğretim Üyesi):YÖK SİSTEMİ, ÂDETA İNTİHALİ DAYATIYOR Türk bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürüldü. Bu skandalın başlıca sebebi yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir. İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin bilim etiğini ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirdi. Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekanın da bulunmuş olması son derece vahim. Bu bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını da gösteriyor. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki “Kaç yayının var?” anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir. YÖK ve üniversite yöneticileri bunlara seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olması normaldir. Öncelikle bilim adamları, ardından da YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve üniversite yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları, tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalı. Prof. Dr. Rıdvan Karluk (Anadolu Üni. İktisadi ve İdari Bilimler ): İNTİHALE SUÇ DUYURUSU YAPTIM, HAKKIMDA SORUŞTURMA AÇTILAR Aslında dünyada bu konuda çok ciddi cezalar uygulanıyor. Bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyelerinin işlerine son veriliyor. Benzer yasalar bizde de var. Ancak üniversitelerimiz başka konularla uğraştıkları için bu tür olayların üzerine fazla gitmiyor. Mesela Öğretim Üyeleri Disiplin Yönetmeliği’nin 11/a-3 maddesi kapsamında üniversite öğretim mesleğinden uzaklaştırılmak için işlenmesi gereken fiil şudur: Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek. Ancak bizde bu cezalar nerdeyse hiç uygulanmıyor. Örneğin üniversitemizde intihal yaptığı makalelerde benim ismimi kullandığı için bazı öğretim üyeleri hakkında dava açtım ve kazandım. Ancak intihal yapan kişiye bugüne kadar bir ceza verilmiş değil. Eğer üniversiteler “kol kırılır yen içinde kalır” zihniyeti ile sepetteki çürük elmaları atmazlarsa, sağlam elmaların da bir süre sonra çürüdüğüne hep beraber tanık oluruz!” Ben intihal edenlerle ilgili şikâyette bulunduğum için hakkımda üniversite soruşturma açtı. YÖK, Ömer Dinçer olayında şahin kesilmişti, ancak bugün uluslararası boyutlara ulaşan olayla ilgili ses çıkmaması düşündürücü. Hatta çifte standart. Prof. Dr. Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): SKANDAL, AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİNİN SONUCU Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap-çavuş ilişkileriyle yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamaların sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. Doktora, yardımcı doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki sakatlık bilim hırsızlığının önünü açıyor. Önlem alınmazsa Türkiye’nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA): ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR CEZALANDIRILMIYOR İçinde çalıştığımız kurumlar uyguladıkları bilim ve bilim etiği eğitimi, aldıkları önlemler ve oluşturdukları çalışma disiplini ile tüm mensuplarının bilimsel çalışmalarının etik ilkelere uygun olmasını sağlayacak ortamları yaratmaktan sorumludur. Etik dışı davranışlar için belirlenen cezaların titizlikle uygulanması gerekir. Bunun için: Bilim etiği eğitimi, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirilmelidir. Bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kurallar açık seçik ve yazılı olarak belirlenmelidir. Disiplin yönetmelikleri çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemelidir.” AKSİYON
<< Önceki Haber 'İntihal'i bırak, siyasete bak! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER