Haydi kızlar okula ama...

Taraf'tan Ayhan Aktar Mardin'deki katliam'ın bir başka yüzünü gündeme taşıyor. İşte çarpıcı tespitler içeren yazısı:

Haydi kızlar okula ama...

Haydi kızlar, kız lisesine... Mardin'deki katliamdan sonra herkes sosyolog kesildi, örf, töre, gelenek gibi konularda sürekli esip savuruyorlar. Bu arada, Can Dündar ile konuşan Mardin Valisi Hasan Duruer yeni bir tartışma başlattı. Kendisine yöneltilen, "bir daha böyle şeyler olmaması için ne yapmalı" sorusuna Hasan Duruer şu cevabı vermiş: "Olay sosyolojik ve psikolojik açıdan çok iyi değerlendirilmeli. Buradaki aşiret yapısının, töre düzeninin, insanların yapısının iyi analiz edilmesi gerekiyor. Kız çocuklarının okuması konusunda gayret göstermemiz gerekiyor. Yörenin inançları gereği, kız çocuklarının ayrı okullarda okumasının faydalı olacağını düşünüyorum. Erkeklerle aynı okullarda okumaları istenmiyor. Bu çocukları eve mahkûm etmemek için, çok sayıda kız okullarına, yurtlarına ihtiyacımız olacaktır. Okul öncesi eğitimi açısından yüzde 20'ler düzeyindeyiz. Bu çok süratli biçimde yüzde 80'lere yüzde 100'lere çıkartılmalı. Şu anda kızların okuması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını değerlendiriyorum. Kızlarımızı kadınlarımızı eğitirsek, aile ve toplumu eğitmiş oluruz... STK'ları her konuda yardıma, hayırsever işadamlarına okul yapma davetinde bulunuyorum" {Radikal, 7 nisan). Tahmin edileceği gibi, Hasan Duruer'in sözleri bazı çevrelerde kalp çarpıntısına ve ani tansiyon yükselmesine neden oldu. Örneğin, Türk Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü şunları söylemiş: "Kadının seçme özgürlüğü yok, kendi başına karar verebilme yeteneği yok, erkeklerin kadınlar adına karar verdiği bir bölgede yaşıyoruz... 'Kız çocuklarını eğitelim' demek varken hayatın ilk aşamasında erkek çocuklardan ayırırsanız ne olur? Bu gün bu olaya tepki koymazsak yarın diğer valimiz de çıkar bunu söyler" (Radikal, 8 Nisan). CHP Mersin Milletvekili Isa Gök ise hemen Hasan Duruer'in açıklamalarını TBMM gündemine taşımış (Habertürk, 9 nisan). Bu haber ve tartışma beni yıllar öncesine götürdü. 1993-1999 arasında Beylerbeyi'nde oturuyordum. O zamanlar üniversitede doçenttim. Her yıl haziran ayında ÖSS için görevlendirme olurdu. Evime yakın olması nedeniyle, bana genellikle Kandilli Kız Lisesi'nde 'ÖSS Bina Sorumlusu' görevi düşerdi. Üniversite sınavlarında gözetmenlik işini öğretmenler yaptığı için herkes görevini iyi biliyordu. Bina sorumlusunun görevi basitti: Sınıfları dolaşmak ve sınav bittikten sonra kâğıtları sorumlu ekibe teslim etmekten ibaretti. Kalan zamanda ise müdür odasında oturup sohbet ederdik. O dönemde Kandilli Kız Lisesi Müdiresi son derece düzgün, dirayetli bir felsefe öğretmeniydi. Sevilen, sayılan bir yönetici olduğu anlaşılıyordu. Bana Kandilli Kız Lisesi'ne kızlarını kaydettirmek için velilerin ne kadar uğraştıklarını anlatmıştı, İstanbul'un uzak semtlerinden gelen aileler kızlarını Kandilli Kız Lisesi'ne verebilmek için milletvekillerinden torpil arıyorlardı. Ben de safça, "Kandilli mezunları ÖSS'de çok başarılı mı oluyorlar" gibilerden bir soru sormuştum. Müdire Hanım, "diğer devlet okullarından daha iyiyiz ama, bu aileler biraz muhafazakâr. Esas mesele muhafazakârlık! Kızlarının, erkek çocuklarla birlikte okumasını istemiyorlar" demişti. Bu kesimden gelen kız öğrencilerin son derece çalışkan olduklarını söylemişti. Ben üsteleyip, "Peki, siz bu istekleri karşılamayınca ne yapıyorlar" diye sorduğumda, boynunu bükerek "İmam Hatip Okullarına veriyorlar!" demişti. Bende birden jeton düşmüştü. 1960'lann ikinci yarısında İstanbul'un Rumeli yakasındaki kız okullarını düşündüm: Fatih, Nişantaşı, Atatürk ve Beşiktaş Kız Liseleri... Üniversitedeki kız arkadaşlarımın çoğu bu okullardan mezun olmuşlardı. Ankara'dan gelen emirle 1980'lerden itibaren hepsi 'karma' olmuştu. 12 Eylül cuntasının icraatlarından biri olmalıydı. Toplumun taleplerini hiç ciddiye almayan, örf, adet ve gelenek gibi toplumsal dinamikleri yok sayan bazı çağdaş yobazların kararı ile muhafazakâr aile kızları için tek adres İmam Hatip Okulları olmuştu. Çünkü İmam Hatip Okulları'nda kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflarda eğitim görüyorlardı. Kız öğrencilere çoğunlukla kadın öğretmenler ders veriyordu. Tabii ki kız öğrenciler sokağa çıkınca başlarını bağlıyorlardı! İşin garibi, yukarıda isimlerini saydığım kız liselerinin çoğu Atatürk döneminde açılmıştı. Sürekli "Atam! Sen kalk, ben yatarım" edebiyatı yapanların, Kemalist kurumlara bile saygıları yoktu. Ankara'daki çağdaş yobazlar verdikleri bir kararla düşman belledikleri İmam Hatip Okulları'nın ekmeğine yağ sürmüşlerdi. Bu ülkede ecnebi bir yaratık olarak yaşayanlar, yine kendi ayaklarına ateş etmişlerdi! Mardin Valisi Hasan Duruer'in bölgede kız okulları açılması konusunda önerilerini duyunca, kendisinin basiret sahibi bir yönetici olduğunu anladım. Hasan Bey'in teşhisi doğrudur, yurt sathında ve özellikle büyük şehirlerin varoşlarında kız liseleri açmak lazımdır. "Haydi kızlar okula" gibi kampanyaların etkisi sınırlıdır. Bu arada, TKDF Başkanı Canan Güllü'den bir ricam var: TKDF bünyesindeki derneklerde yöneticilik yapan kadınların acaba yüzde kaçı kız liselerinden mezun olmuş? Bir anket yaptırıp, beni bilgilendirirse çok sevineceğim. Günümüzde 40-60 yaş grubundaki eğitimli kadınlarının çoğunun kız liselerinden mezun olduğunu tahmin ediyorum. Ayrıca Sn. Güllüye hatırlatmak isterim, "Baba beni okula gönder" kampanyasını örgütleyen Prof. Türkan Saylan da Kandilli Kız Lisesi mezunudur. "Hayatın ilk aşamasında erkek çocuklardan ayrı olmanın" Türkan Saylan'ı derinden etkilemiş olduğunu hiç sanmıyorum!
<< Önceki Haber Haydi kızlar okula ama... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER