Ancak bugüne kadar bu sahada sadece
yurt dışına öğrenci gönderilmesi üzerine yoğunlaşıldı. Peki,
Türkiye nasıl yurt dışından öğrenci çekebilir?
Dünya çapında eğitime ayrılan şahsi harcamalar toplamının yıllık 40 milyar doları bulduğu söyleniyor. Devletler bazındaysa meblağ çok daha yüksek. Özellikle
yabancı öğrencilerden elde edilen gelir,
Amerika Birleşik Devletleri (ABD),
İngiltere,
Kanada ve
Malezya gibi ülkelerin ekonomisine artı değer katıyor. Her ne kadar pedagoglar eğitime ticari gözle bakılmasını eleştirse de kaliteli çalışmaların sağladığı katkılar da göz ardı edilemiyor. Türkiye'nin bu alandaki varlığıysa yok denecek düzeyde. Fakat yeni yeni atılan bazı adımlar gelecek adına umut veriyor.
Akare Yurt Dışı Eğitim Fuarları Koordinatörü Aslıhan Özenç de aynı heyecanı taşıyanlardan: “Geç kaldığımız ortada. Ancak bölgemiz açısından hâlâ avantajlıyız. Çünkü
İran ve
Suriye gibi ülkelere açılmak isteyen ABD ve çoğu
Avrupa ülkesi şimdiye değin amacına ulaşamadı. Açığı biz doldurabiliriz. Yeter ki doğru planlama yapılsın.”
Yurt dışı eğitime talep her geçen yıl artıyor. Sadece son 7 yıldaki artış yüzde 158 düzeyinde. Tabii söz konusu tablo yurt dışı eğitim sektörünü de hızla büyütüyor. Lakin 2001'de faaliyetlerine başlayan Akare Fuarcılık'ın genel koordinatörü Aslıhan Özenç başka bir noktaya dikkatleri çekiyor. Türkiye diğer ülkelere yoğun oranda öğrenci gönderirken kendine çekebildiği oran
ölçüm skalasının çok gerilerinde. Bunun başlıca sebebiyse
tanıtım eksiği: “
Üniversitelerimizin kendi içinde ve dünya çapında sıralaması yok. Belirli dönemlerde açıklanan ilk 200'lere, 500'lere giren kurumlarımız var ama listelere bakınca ‘Türkiye'den daha çok üniversitenin girmesi lazım.' diyorsunuz.”
Peki, ne yapılmalı? Özenç'e göre bir defa eğitim sadece Millî Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) meselesi gibi görülmemeli.
Dışişleri Bakanlığı,
Kültür ve
Turizm Bakanlığı ile ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı ve
sivil toplum kuruluşları hepsi taşın altına elini koymalı. “4-11
Kasım arası
İzmir,
İstanbul,
Ankara ve Eskişehir'de düzenlediğimiz yurt dışı eğitim fuarına
İtalya Milano'dan 3 üniversite katılıyor. Çokları İtalya Eğitim Bakanlığı'nın ön ayak olduğunu zanneder ama hayır. Milano
Ticaret Odası
destek veriyor onlara. Bu misal dahi mevzuyu açıklar herhâlde.”
Giden öğrenci-gelen öğrenci konusuna da farklı yaklaşıyor, Akare Fuarcılık Genel Koordinatörü. Bir defa Türkiye'den eğitim için yurt dışına çıkanların ülkenin tanıtımına sağladığı katkılar düşünüldüğünde harcanan paralar boşa gitmiş gibi görülmüyor. Çünkü fertlerin tesis ettiği Türkiye imajı milyonlarca dolar dökülerek hazırlanan reklamlardan, tanıtım çalışmalarından katbekat daha önemli ve etkili. Tabii Türk üniversiteleri tanındıkça gidenlerin eğitim aldıkları üniversitelerden burs alma ihtimalleri de artacağından zamanla yurt dışı eğitime sarf edilen paranın miktarı da düşecek.
Türkiye'de eğitim gören yabancı öğrenciler meselesine gelince… Bu noktada da avantajlarımız çok. Bir defa MEB ve özel teşebbüs eliyle yurt dışında açılan Türk okullarından
mezun öğrenciler Türk üniversiteleri için önemli bir potansiyel teşkil ediyor. Çünkü
Türkçe biliyorlar, Türk kültürüne aşinalar, Türk üniversiteleri hakkında az çok malumatları var, Türkiye'de öğrenim görmenin artılarına inanıyorlar, çoğu ülkeye göre
ekonomik yönden daha makul ve yabancılık çekme durumları yok… Sonra İran, Suriye,
Ürdün gibi ülkelerde dışarıya öğrenci göndermek isteyen ancak farklı sebeplerle çekingen davrananlar var. Türkiye yakın kültürler itibarıyla bu devletler için de birinci
tercih sebebi olabilir.
Bir de uyarıda bulunuyor Aslıhan Özenç: “Eğer ilk andan Amerika ve Avrupa'dan öğrenci çekmeye çalışırsak bence bu yanlış olur. Onun yerine evvela bölgemizde, sonra buralarda elde edilen başarıların göstergesiyle dünya genelinde
açılım sağlanmalı. Tabii bunun sağlanabilmesi için de üniversitelerin tek tek kendini tanıtmaya çalışma yerine birlikte hareket etmesi lazım ki kısa vadede başarı yakalansın.”
Bir Bilene Sorun Programında konu enine boyuna tartışılmıştı: