Brunson'ın yanı sıra Türkiye'de ABD Dışişleri Bakanlığı'na bağlı üç çalışanın tutukluluğu unutuluyor. Bu isimler; Hamza Ulucay, Metin Topuz, Nazmi Mete Cantürk...
Lehigh Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Dış İlişkiler Konseyinde Ortadoğu’dan Sorumlu Bilim Kurulu Üyesi olan Henri J. Barkey ve 2003 - 2005 yılları arasında Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi olarak görev yapan Eric Edelman, Washington Post'ta bir yazı kaleme alarak Trump'a "Türkiye’de hapiste tutulan Dışişleri Bakanlığı çalışanları için de mücadele edin" çağrısı yapıyorlar.
WP'deki yazı şöyle:
Başkan Trump, mesnetsiz casusluk ve terör suçlamalarıyla iki yıldır Türkiye’de hapiste tutulan Amerikalı rahip Andrew Branson’un serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla, siyasi sermayesinin önemli bir miktarını harcadı. Trump bunu yapmakta haklı, ancak kendisi de yönetimi de bir ahlaki yükümlülükleri daha olduğunu unutmamalı ve aynı durumla karşı karşıya bulunan üç Dışişleri Bakanlığı çalışanına da yardım etmeliler.
Bu yazıyı Amerika Birleşik Devleri tarafından istihdam edilen ve hem Trump yönetimi hem de basın tarafından büyük ölçüde ihmal edilen yerel personelin içinde bulunduğu zor duruma dikkat çekmek amacıyla yazıyoruz. Söz konusu yerel personel, Amerikan Dışişleri Bakanlığı çalışanlarıdır. Bakanlık Türkiye’de Türkleri, Bulgaristan’da Bulgarları, Arjantin’de Arjantinlileri istihdam eder. Amerika’nın yurtdışındaki diplomatik çalışmalarının ana omurgasını teşkil edenler bu isimsiz yerel çalışanlardır. Onlar olmasa Amerikan büyükelçiliklerinin ve konsolosluklarının hiç birinin işlemesi mümkün olmazdı.
Söz konusu üç kişi Türkiye’de uyduruk suçlamalarla hapiste tutuluyorlar. Bunlardan ikisi cezaevinde, biri ise ev hapsinde bulunuyor. Son yıllarda Türkiyeli yetkililer tarafından hapse atılan onbinlerce kişi gibi, onlara yöneltilen suçlamalar da insanın hayal gücünü zorlayan komplo teorilerinin ürünü.
2017 Şubat’ından bu yana hapiste tutulan Hamza Ulucay Amerikan diplomatik misyonunun 37 yıllık bir emektarı. Türkiyeli yetkililer Ulucay’ın Erdoğan hükümetine karşı yapılmış 15 Temmuz Darbe girişimiyle bağlantılı olduğunun kanıtı olarak, evinde buldukları Dolarları gösteriyorlar. En tuhafı da Ulucay’ın hem Amerika da yaşayan bir din adamı olan ve hükümetin başarısız darbe girişimini organize etmekle suçladığı Fethullah Gülen ağıyla, hem de, Türkiye’nin ve Amerika’nın her ikisinin de terör örgütü olarak gördüğü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı olduğu iddiası. Gülen hareketi PKK ile uzun tarihe sahip hiddetli bir rekabet içindedir ve Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt nüfusun çoğunluğu bu hareketten nefret eder.
(Türk yetkililerin bu çeşit abuk sabuk komplo teorileri üretmeye meyilli olduğunu biz iyi biliriz. Bu makalenin yazarlarından biri, Henri Barkey de 2016 yılındaki başarısız darbe girişimini bir şekilde planlamakla suçlanmış ve gıyabında tutuklama kararı verilmişti.)
Dışişleri Bakanlığının 20 yıllık emektarı Metin Topuz da, Türkiye hükümetini devirmeye çalışmak ve Gülen hareketi ile bağlantılı olmak iddialarıyla hapiste tutuluyor. Her iki vakada da Amerikan yetkilileri bu iki isme tam olarak hangi suçların isnat edildiğini tespit edebilmiş değiller.
Casusluk ve hükümeti devirmeye teşebbüsle suçlanan Nazmi Mete Cantürk ise Ocak ayından beri ev hapsinde tutuluyor.
Erdoğan Türkiye’de iki yıldır yürürlükte olan Olağanüstü Hal’i kaldırdı, ancak Türkiye hükümetinin insanlara suç isnat ederek onları süresiz olarak hapiste tutmaya devam etmekten vazgeçeceğini gösteren herhangi bir belirti yok. Uluçay, Topuz ve Cantürk, fiilen kaderleri Erdoğan’ın elinde olan rehinelere dönüşmüş durumdalar.
Washington’un söz konusu Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının tahliye edilmesi için Türkiye hükümetine kamuoyu önünde baskı uygulamaktan kaçınması, Türkiye’de yerel olarak istihdam edilen diğer Bakanlık çalışanlarına da çok endişe verici bir mesaj yolluyor. Bu çalışanların tamamı Türkiye’li yetkililer tarafından tehdide ve baskıya maruz kalıyorlar, işverenleri ise onları korumuyor. Bu durum Türkiye istihbaratının diplomatik teamülleri altüst ederek, Amerikan operasyonlarının bir kısmı üzerinde fiilen etki sahibi olduğu anlamına geliyor. Söz konusu yerel çalışanların çoğu istifa ettiler. Daha da kötüsü, Amerikan hükümetinin bu kayıtsızlığını gören diğer otoriter devletler de, Türkiye’nin bu tavrını kopya edebilirler.
Erdoğan büyük olasılıkla Branson’u serbest bırakacaktır. NATO üyesi Türkiye, sorunlu ekonomisi çökme noktasına gelirse, pek yakında Amerika’dan yardım isteyebilir. Branson’un tahliyesi olumlu bir gelişme olacaktır, ancak Amerikan hükümetinin haksız tutukluluklar meselesinin çözülmüş olduğu zannına kapılması riskini de beraberinde getirecektir. Bu da Ulucay, Topuz ve Cantürk’ün Türkiye hapishanelerinde yıllar geçirmeye mahkum edilmesi anlamına gelir.
Bu noktada Kongrenin önemli bir rol oynama fırsatı vardır. Türkiye’ye çok yakında yeni bir büyükelçinin atanması muhtemeldir. Senato onay sürecini, yönetimden tüm Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının güvenliği için hesap sormak için kullanmalıdır.
Başkanın misyon şeflerine yazdığı talimat mektubu onlara sorumlulukları altındaki tüm personelin, yani hem Amerikalıların, hem de onların yerel çalışma arkadaşlarının, güvenlikleri için gerekli önlemleri almalarını emrediyor. Büyükelçilerin ve başkonsolosların bundan daha kutsal bir görevleri olamaz. Amerika kendi adamlarının arkasında durduğunu gösteremezse, Dışişleri Bakanlığı’nın Amerika’yı yurtdışında temsil edebilme kabiliyeti büyük yara alır. Yerel personel ya Amerikan takımının oyuncularıdır, ya da değildir.