Cumhurbaşkanı
Wulff, 2010 yılında, 3
Ekim Almanya'nın Birleşme Bayramı'nda, "
İslam Almanya'ya aittir" diyerek tarihi bir adım atmış, devletin en tepesindeki isim olarak
Müslüman göçmenleri de kucaklayarak Alman kamuoyunun bu yönde hazırlanmasına önemli katkı yapmıştı. Wulff hakkında, "düşük faizli
kredi",
işadamı arkadaşları sayesinde "bedava
tatil" gibi iddialarla, başta
Bild gazetesi olmak üzere Alman basınının çoğunluğunun yaptığı yayınlar akıllara, "Cumhurbaşkanı Wulff, 'İslam Almanya'ya aittir, Almanya'nın parçasıdır' sözünün kurbanı mı oldu?" sorusunu getirdi.
Cumhurbaşkanı Wulff'un
istifasıyla ilgili Cihan'a açıklama yapan Müslüman kuruluşların yöneticileri, Müslümanları da dahil ederek
toplumun tümünü kucaklayan bir Cumhurbaşkanı'nın istifa etmiş olmasından duydukları üzüntüyü dile getirerek, yerine gelecek Cumhurbaşkanı'nın da Müslümanları kucaklamasını beklediklerini bildirdi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (
DİTİB) Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Wulff'un bu topluma ne gibi olumlu
mesaj ve katkıları olduğunu bakılması gerektiğini söyleyerek, "Bize bu toplumun içinde olduğumuzu hissettiren açıklama ve açılımları vardı. Gerek eyalet başbakanlığı, gerek
cumhurbaşkanılığı sürecinde yerlisiyle, göçmeniyle Alman toplumun bir bütünlük oluşturması çabası içindeydi. Bunun göçmen toplumlarının da katılımı ve
demokrasinin güçlendirilmesiyle mümkün olduğunu, eşitlik ilkesini ön planda tuttuğunu görüyoruz. Gerek İslam ve Müslümanlarla ilgili açıklaması, gerek aşırı sağ terörle ilgili duruşu; gerçekten bunlar bir çizgi" dedi.
Ali Dere, "Eğer Sayın Wulff, İslam'la ilgili açıklaması ve
Neonazi terörüne karşı duruşu bazı mekanizmaları harekete geçirdi ve görevinden gitmesine sebep olduysa bu gerçekten sadece kendisi açısından değil, Almanya açısından bir problemdir. Böyle olduğuna inanmak istemiyorum" dedi. Dere, yeni Cumhurbaşkanı'nın da aynı çizgiyi sürdürmesi gerektiğinin altını çizdi.
Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) dönem sözcüsü Bekir Alboğa, "Toplumu bir arada tutacak, Almanya'da yaşayan herkes için din özgürlüğü,
adalet ve şans eşitliğini arttıracak mesajlar şu dönemde en önemli konulardır. Demokrasi kültürü ki, bu değerler için garantördür, geleceğe ışık tutar, yol gösterir. Demokrasi kültürü konusunda Almanya'da
politika, ekonomi, toplum ve medyada sorumluluk taşıyan, sorumluluk sahibi herkes desteklenmeli ve korunmalıdır. Biz
Cumhurbaşkanlığı makamının, yine temel değer ve prensipleri savunan, makamının verdiği gücüyle bunlar için angaje olan bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmesini diliyoruz" dedi.
Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya ise, "Cumhurbaşkanı Wulff'un istifasını üzüntüyle karşıladık. Çünkü Almanya'da ilk defa, cesur bir çıkış yaparak Almanya'daki Müslümanların da, İslam'ın da Almanya'ya dahil, Almanya'nın bir parçası olduğunu açık bir şekilde devletin zirvesi olarak açıklaması, Almanya'daki Müslümanlara adeta 50. yıl hediyesi gibi gelmişti. Bu açıklamalar gelecek ve
ümit açısından güven vermeye başlamıştı. Bu açıdan böyle bir siyasi açılımın sahibinin gitmesi üzücü olmuştur" ifadelerini kullandı.
Wulff'un Müslümanlar açısından umut ışığı yaktığını hatırlatan Kızılkaya, "Ümit edilir ki; yeni Cumhurbaşkanı olacak kişi en azından bu
siyaseti devam ettirir ve Müslümanları toplumun her kesimini kucaklayan bir
aday bulunur. İslam Almanya'ya aittir dediği için bir yerlerden düğmeye basılıp basılmadığını ben bilemem. Ancak eleştirilere göğüs gererek söylediği sözlerin arkasında durmuştu. Ama tabi siyaset çok çeşitli boyutlarıyla değerlendirildiği için üzücü bir şekilde gitmesi gerçekten teessüfle karşılanacak bir şey" dedi.
İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü ise yaptığı açıklamada, Wulff'un istifa konuşmasında bile büyük bir iz bıraktığını bildirerek, "Cumhurbaşkanı son konuşmasında da uygun kelimeleri bulmuş ve gelecek için doğru bir
hedef koymuştur" ifadelerini kullandı.