'
Soykırımı inkar cezalandırılması' girişiminin 'Oy arttırmak' niyeti ile yapılmadığını,
Sarkozy'nin hedefinde
Türkiye ve Erdoğan olduğunu belirten
Zaman Gazetesi yazarı
İhsan Dağı, "Sarkozy, Türkiye'den gelecek şiddetli, irrasyonel ve aşırı tepkileri uluslararası kamuoyunda Türkiye'yi yalnızlaştırmak için kullanmak niyetinde" dedi.
İşte köşe yazısının ilgili bölümü...
Sarkozy'nin yaklaşan seçimlerde
Fransa'ya yerleşik 400 bin
Ermeni seçmenin oyunu almaya çalıştığı söyleniyor. Olabilir... Her
siyaset adamı gibi Sarkozy de oyunu artırmak ister. Ancak ben, 'soykırımı inkârın cezalandırılması' girişiminin bu kadar basit olmadığı kanaatindeyim. Bana kalırsa Sarkozy'nin hedefinde Türkiye ve
Başbakan Erdoğan var.
Görünen o ki, Sarkozy ile Erdoğan'ın kimyası hiç uyuşmadı. Bu iki siyaset adamının birbiri hakkında pek de iyi kanaatlere sahip olmadığı gün gibi aşikâr. Erdoğan'ın ismi, imajı ve başarısı karşısında Sarkozy'nin ezildiği seziliyor. Bu psikoloji içinde damarına basıp Erdoğan'ı kızdırmak, abartılı tepki göstererek hata yapmasını sağlamak istiyor Sarkozy. Yani Erdoğan'ı
tahrik etmeye çalışıyor.
Ne
Ermeni meselesi umurunda bence Sarkozy'nin ne de Fransa'nın
ifade özgürlüğü sicili. Adam, Erdoğan'la oynuyor. Cumhurbaşkanı Gül'ün telefonlarına çıkmayışında bile amacı Erdoğan'ı kızdırmak. Neyse ki Başbakan şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda oldukça sakin, dengeli ve kararlı bir görüntü veriyor, kontrolünü kaybetmiyor. Bu sevindirici... Haklıyken haksız duruma düşecek tepkilerden kaçınmak şart.
Sarkozy, Türkiye'den gelecek şiddetli, irrasyonel ve aşırı tepkileri uluslararası kamuoyunda Türkiye'yi yalnızlaştırmak için kullanmak niyetinde. Derdi sadece Türkiye de değil;
Avrupa'da 'hegemonya' peşinde De Gaullist bir milliyetçilik yapıyor.
Türkiye'siz bir Avrupa bunun şartlarından biri. Soykırım yasasıyla da konuyu bir Avrupa-Türkiye meselesi haline getirmek peşinde. Böylece bizim kamuoyunu Avrupa'ya küstürerek Türkiye'yi AB sürecinden iyice uzaklaştırmak istiyor. Zaten süreç önemli ölçüde Fransa'nın gayretkeşliği sonucu tıkanmış vaziyette. Şimdi Sarkozy tabuta son çiviyi, öfkeyle tepki göstermemizi bekleyerek bize çaktırmaya çalışıyor. Böylece Avrupa'nın üzerine tek başına (olmadı, Merkel'le) oturacak.
Zaten son
ekonomik krizin yarattığı imkânla İngiltere'yi AB'den önemli ölçüde dışlamayı başardı. Hoş, İngilizler de öteden beri 'derin AB'ye kuşkuyla baktılar. Her durumda Sarkozy Avrupa işlerinde İngiltere'nin geri çekilmesi ve alanı
Almanya ile kendilerine bırakmasından memnun. Böylece Avrupa'da başını ağrıtacak, gücünü sorgulayacak ve sınırlayacak kimse kalmamış oluyor. Dolayısıyla bu tezgâha düşmeyelim derim. Olayı hemen 'Haçlı seferleri' bağlamına oturtup topyekûn bir Avrupa karşıtlığına yeltenmenin alemi yok. Sarkozy'nin de niyeti zaten bu. Tam tersini yapmak doğru olur; Fransa'nın bu yaptığıyla Avrupa değerlerinden ve ideallerinden koptuğunu ortaya koymak, ifade özgürlüğü sefaletini gözler önüne sermek, Avrupa'da Fransa'yı utandırmak, Avrupa değerleriyle sorgulamak...
Sarkozy'nin diğer derdi de Ortadoğu'da Türkiye ile daldığı
rekabet. Tunus'tan Mısır'a, Libya'dan Suriye'ye Fransa kendini Ortadoğu'da yeni bir aktör, Türkiye'yi de
rakip olarak görüyor. Anlamadığı şu; Ortadoğu'daki 'yeni dalga', post-kolonyal dönemi
tasfiye ediyor. Post-kolonyal rejimler çökerken Fransa gibi kolonyal bir gücün kendini bu 'yeni Ortadoğu'da taze bir güç olarak görmesi zaten abes.
Her neyse;
Sarkozy, bölgede Türkiye'nin yükselen sivil ve diplomatik gücüne darbe vurmayı amaçlıyor. Bunu da İsrail'in Mavi
Marmara saldırısıyla denediği gibi Türkiye'nin imajına zarar vererek ve Erdoğan'ın karizmasını çizerek yapmaya kalkışıyor. Beyhude bir iş!