Kuruluşun "
Ekmek, Haysiyet ve Sosyal Adalet" adlı raporunda, devrik rejimin özellikle son yıllarında,
Mısır'a
yabancı yatırımların çekilmesi konusunda mesafe aldığına işaret edilirken, bununla birlikte hızlı nüfus artışına paralel olarak geliştirilemeyen altyapı, barınma ve sosyal hizmetlerin "çöküşün eşiğinde" olduğu savunuldu.
Gelir ve sosyal
adaletle ilgili taleplerin devrim sürecinin öne çıkan temaları arasında yer almasının, isyanın "siyasi" niteliğini değiştirmeyeceği savunulan raporda, "
Tahrir Devrimi" sırasında
sınıf ve ideoloji ayrımı gözetmeksizin halkın aynı talepte birleştiğine atıfla şu ifadelere yer verildi:
"Bu raporun da vurguladığı gibi,
ekonomik ve siyasi sorunlar birbirleriyle iç içedir.
Temel politik talep olarak Mübarek'in gitmesinde
işçi sendikaları, orta sınıf profesyonellere katılmıştır. Diğer taraftan Mısır'ın en zenginlerinden bazıları, sosyal adalet kavramına daha fazla önem verilmesi gerektiğini kabul etmiş ve asgari ücretin yükseltilmesini desteklemiştir."
-Yeni siyasi aktörlerin ekonomi programı yok-
Chatham House'un raporunda, Mübarek rejimi sonrasında idareye el koyan askeri konseyin, "ekonomik kalkınmanın sadece güvenlikle sağlanamayacağını", bunun için şeffaf ve
hesap verebilir yönetimin şart olduğunu anlaması gerektiği belirtildi. Kuruluş, siyasi aktörlerin ülkedeki sorunlara ilişkin belirgin bir çözüm önerisi olmamasının da ülkenin geleceğine ilişkin kaygıları arttırdığı yorumunda bulundu.
İş dünyası, hükümet ve henüz denenmemiş siyasi güçlere yönelik güvensizliğin, gelecekteki ekonomi politikalarının geliştirilmesi üzerinde etkileri olacağına dikkat çekilen raporda, devletin ekonomideki rolü,
iş dünyası ve çalışanların hak ve sorumlulukları gibi konularda ciddi bölünmeler yaşanacağı tahmini yer aldı.
Raporda ayrıca, "açık ve kapsayıcı bir ekonomi politikası kısa vadede yatırımcılar için belirsizliğe neden olsa da demokrasiye geçiş sürecinde hayati önem taşımaktadır" denildi.