Tarihi bir değişim sürecinden geçen
Ortadoğu'nun, 2011'de olduğu gibi bu yıl da dünya gündemini işgal eden bölgelerin başında gelmesi bekleniyor. Dokunulamaz zannedilen bazı rejimlerin devrilmesiyle büyük bir deprem yaşayan Ortadoğu'da çok güçlü artçı şoklar, hatta yeni depremlerin olması kuvvetle muhtemel. Diktatörlerin koltuklarını kaybettiği
Kuzey Afrika ülkeleri
Mısır,
Tunus ve Libya'nın
yeni yıl boyunca da demokrasiye geçiş sürecinin sıkıntılarını fazlasıyla hissetmesi bekleniyor. Mısır ve Tunus'ta kurucu meclis seçimleri yapılırken, iktidara gelen ya da gelecek olan dini referanslı partilerin özellikle Batı'nın yakından takip ettiği konularda nasıl bir
politika izleyecekleri yakından izleniyor. Her iki ülkede de kurucu meclisler yıl içinde yeni anayasayı hazırlayacak. Anayasalardan sonra Mısır'da haziran ayında, Tunus'ta da yıl içinde
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması planlanıyor. Çok kanlı çatışmalara sahne olan Libya'da ise öncelik silahlı grupların
kontrol altına alınmasına verilecek. Tanınmış hiçbir siyasi parti ya da önemli bir siyasi figürün olmadığı ülkede haziran ayında yapılması planlanan parlamento seçimleri ile ilgili olarak ise pek çok soru işareti bulunuyor.
Arap Yarımadası'nın gözü
İran, kulağı
Yemen'de
Devrim fırtınasını verdiği birtakım siyasi tavizlerle şimdilik geçiştirmeyi başaran Fas'ta da zaman zaman düzenlenen gösterilerin büyüyebileceği yorumları yapılıyor. Muazzam doğalgaz kaynaklarından elde ettiği paraların bir kısmını halka dağıtarak devrimi geciktiren diğer
Kuzey Afrika ülkesi Cezayir'in ise bu durumu daha ne kadar muhafaza edeceği bilinmiyor.
Mart ayında yapılacak olan parlamento seçimlerinin gidişatı, rejimin demokrasiye ne kadar izin vereceği konusunda da önemli bir ölçü olacak. Bölgede yeniden şekillenen güç dengeleri için
kilit konumda bulunan
Suriye'de tüm dünya Beşşar Esed rejiminin yıl içinde devrilip devrilmeyeceğine odaklanacak. Gittikçe kan kaybetmesine rağmen rejimin daha da sertleşeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Şubat ayında yapılacağı duyurulan parlamento seçimlerinin ise tıpkı geçtiğimiz aralıkta yapılan yerel seçimler gibi göz boyamadan öte bir anlam ifade etmesi beklenmiyor. Suriye ile birlikte bölgenin yeniden şekillenen denkleminde önemli bir aktör olmaya başlayan Nuri el Maliki yönetimindeki Irak'ın ise bahar yaşayan bölgenin kışı olmasından korkuluyor. Maliki'nin izlediği
Saddam benzeri politikaların ülkeyi parçalamasından endişe ediliyor.
Devrimin
Bahreyn'le yokladığı, Yemen'le sert bir
mesaj verdiği Arap Yarımadası'nda ise İran'la yaşanan güç mücadelesini bahane ederek bölgeye yerleşen ABD'nin bizzat rejimlerin yanında yer alarak süreci engellemeye çalışacağı belirtiliyor. Suudi Arabistan'dan
Kuveyt'e, Bahreyn'den Umman'a 6
Körfez ülkesinin de en yumuşak karnını Şii nüfus oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan'da gösteri düzenleyen Şiiler, rejimin gözdağından sonra şimdilik sakin görünüyor. Ancak
küçük bir kıvılcım ya da Suudi kraliyet ailesi üyeleri arasında yaşanacak bir güç mücadelesi, ülkede tüm taşların yerinden oynamasına sebep olabilir.
Yemen ise artık Ali Abdullah Salih'in görevini bırakmasını bekliyor. Ocak ayında beklenen bu gelişmeden bir ay sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak.
Katar ve
Birleşik Arap Emirlikleri, şimdilik herhangi bir risk taşımazken, Bahreyn, Kuveyt ve Umman ise ağabey konumundaki Suudi Arabistan'ın çıkabilecek gösterileri hemen bastırabilecek potansiyeline güveniyor. Mart ayında yapılacak parlamento seçimleri öncesi yeni iç gerginliklerin yaşanması beklenen İran ise komşuları ya da ABD ile girişeceği askerî ve diplomatik restleşmelerle iç çekişmeleri gölgelemeye çalışacak.
Zaman