Ve 11
Eylül 2001’den bu yana
Washington’da özellikle seçimler yaklaşırken pompalanması moda olan
terör korkusunun iç siyasi boyutunu irdeledi.
Belki Olbermann kadar şüpheci ve sorgulayıcı bir dille olmasa da,
New York Times ve
Washington Post gibi önde gelen gazeteler de aynı konuyu işliyordu. Çünkü kasımda yapılacak kritik ara seçimlerde savaş ve terör konusunun yine sonucu belirleyici unsurlardan biri olması bekleniyor.
Nitekim Başkan
Bush, Wisconsin’de “Bu
ülke İslami (
Müslüman) faşistlerle savaşta.” derken, belli ki yaklaşan seçimlerde partisine, başta Hıristiyan ve
Yahudi faşistlerden olmak üzere, maddi manevi desteği pekiştirme gayreti içerisindeydi…
Amerikan kamuoyunun önemli bir kesimi boşuna
Londra operasyonunun zamanlamasını tartışmıyor.
Irak Savaşı’na verdiği sadıkane destekten dolayı Bush’un öpücüğüne mazhar olan demokrat Senatör Joe
Lieberman, salı günkü parti içi ön seçimleri savaş karşıtı Ned Lamont’a kaptırmıştı. Sonrasında cumhuriyetçilerin bazı üst düzey ağızlarından gelen açıklamalar, adeta Londra operasyonuna da endeksliymiş gibi bir izlenim uyandırdı. Mesela Başkan Yardımcısı
Dick Cheney, demokratları
milli güvenlik konularında zafiyetle suçluyor ve Lamont’un seçilmesinin
El-Kaide tiplileri güçlendireceğini söylüyordu.
Sözcüleri, Cheney’nin o beyanatı verirken Londra’daki operasyondan haberdar olmadığını iddia etti.
İngiltere, ABD ve
Pakistan istihbaratlarının 2005’ten beri adım adım takip ettiği anlaşılan bir büyük terör
eylemi hazırlığına ilişkin son gelişmelerin ‘teröre karşı savaş’ta başkomutan Bush’un yardımcısı Cheney tarafından bilinmediğine inanmamız bekleniyor.
Cumhuriyetçiler,
11 Eylül’den sonraki iki seçimde olduğu gibi “Amerika’yı terörden en iyi biz koruruz” tezini işleyecek. Ancak Irak Savaşı’ndan bezen halkın buna eskisi kadar kanıp kanmayacağı
şüpheli. Washington Post’un geçen hafta yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasına göre, Bush’un terörle mücadelesini tasvip edenler geçen yılın aynı dönemine göre 10 puan azaldı. Diğer yandan Amerikalıların terör denizine her düştüklerinde Bush simidine sarıldığı da bir gerçek. Dolayısıyla terörün eskisi kadar Cumhuriyetçiler lehinde işleyip işlemeyeceğini asıl Londra operasyonundan sonraki anketler gösterecek.
MSNBC’den Olbermann, neticede “sadece iki hükümetten gelen bilgilere dayanarak” medyanın meselenin üstüne atlamasını eleştiriyordu. Hele Irak’a saldırmak için kitle
imha silahları olduğunu uydurmakla suçlanan dezenformasyon ustası Bush ve Blair hükümetleri söz konusu ise, şüphe kapısını kapatmamak faydalı.
Londra’daki terör deşifre operasyonunun, Lübnan’da yürütülen kanlı savaştan dolayı ABD,
İsrail ve
İngiliz hükümetlerine iç ve dış kamuoyunda tepkilerin arttığı bir döneme denk gelmesi de enteresan. İsrail’in en çok bel bağladığı Amerikan kamuoyu desteği bile son zamanlarda yeterince iç açıcı görünmüyordu. Pazartesi günü açıklanan ABC Haber-Washington Post anketine göre, Amerikalıların yüzde 46’sı ihtilaftan
Hizbullah ve İsrail’i eşit derecede sorumlu tutuyor. İsrail bombardımanlarını haksız bulanların oranı yüzde 48. İsrail sözcüleri, Hizbullah ile
El Kaide arasında paralellikler kurarak sempati toplamaya çalışıyor. ABD ve İsrail’in ‘terörden ortak mağduriyeti’nden dem vuruluyor. Kısacası, herkes terörden kendi siyasi çıkarları doğrultusunda istifade etmeye çalışıyor…
[HABER ANALİZ]
ALİ H. ASLAN / WASHINGTON - Zaman