Irak'ta bulunan Türk gazeteci ve Samanyoluhaber.com yazarı Erhan Topal, IŞİD'in ele geçirdiği Telafer'de son yaşanan olayları kaleme aldı. Topal, Türkiye'nin bu coğrafyayı hiç bilmediğini söyleyerek Telafer'de bulunan Türklerin yardım talebinde bulunduğunu hatırlattı. Bölgeyi iyi tanıyan gazeteci Topal, meseleye 'insan boyutuyla' bakılmadığı sürece işin içinden çıkılmaz uyarısında bulundu.
İşte o yazı
TELAFER’DEN YÜKSELEN ÇIĞLIK
Telafer 500 bin nüfuslu Türkmenlerin yaşadığı fakir bir şehir. Musul’a 70 Kilometre uzaklıkta. Genelde bölge erkekleri Erbil başta olmak üzere Irak’ın başka bölgelerinde çalışıyor. Tarımın yapıldığı bölge bahçeleri narı ve inciri ile meşhur.
Musul’a yakın birçok kontrol noktasından geçilerek gidilen şehir şu anda bomboş. IŞİD örgütü, bölgedeki ismi ile DAŞ, bu şehri de kontrolü altına aldı. Şehir kendi savunabildiği kadar savunabildi ama desteksiz kalan ve ağır silahlarla donatılmış IŞİD’e dayanamadılar. Yaşlı, kadın , çocuk ve erkekler güvenli bölgelere kaçtılar. Telafer’den kaçan Hilmi Bayatlı yaşanan dramın korkunç yönlerin şöyle anlatıyor;
‘’Sincar bölgesine sığındık, hava çok sıcak, biz erkekler için değil ama kadınlar ve çocuklar çok zor durumda, yardım bekliyoruz. Bölgede havanın sıcaklığı zaman zaman 50 derece civarına kadar çıkıyor. Herkes kendini bu insanların yerine koysun. Klimalı ortamlarda bile zor yaşanan bölgeye acımanın dışında Türkiye’nin yapması gereken çok şey var. ‘’
Beraber çalıştığımız Telaferli Lokman Bayatlı ise Necef’te mahsur kalmış, ailesinin yanına gidemiyor. Yollar kapalı sadece telefonla bilgi alabiliyor. Babası ve ailesi ile tanışmıştık. Çocuklarını getirmişti mecburen Erbil’e. Erbil’de ekim ayında teröristler tarafından gerçekleştirilen kanlı saldırı sonrasında onun için hayat iyice zorlaşmış, Erbil’e girebilmek için mecburen ailesini getirmek zorunda kalmıştı. Musul düştükten sonra elbette sıra Telafer’e de gelecekti. Dün haberi duyunca ailesi gözümün önüne geldi.
Kahramanmaraş’tan Osmanlı zamanında bu topraklara göç eden Lokman Bayatlı ve ailesi bu topraklarda yaşam mücadelesi veriyordu. Lokman’la görüştüğümde söylediği tek şey “bizim sesimizi duyurun, Türkiye bize yardım etsin demek” oldu.
MESELEYE İNSAN OLARAK BAKMAK LAZIM…
Türkiye maalesef kendine yakın bu coğrafyayı hiç bilmiyor. Sosyal Medyada çok üzücü bazı paylaşımlar görüyorum. Ölen insanlar Şia, Sünni, Türkmen, Kürt, Arap gibi ayrılıyor. Kerkük ile ilgili yorum yapan insanların kaçı Kerkük’ü görmüştür? Türkmenlerin haklarını savunan kaç insan Irak Türkmenlerinden kaçı ile konuşmuştur. Konuştuğumuz Türkmenler’se Türkiye’den şikayetçi. Türkmenlerin dertleri ile ilgilenmek yerine Türkiye buraya hep hayal ihraç etmiş. Türkiye’nin hayalleri ise ne karın doyurmuş, ne de Türkmenleri bir yere getirmiş. Bu coğrafyada geçmişte eğitim düzeyleri üst düzey olan Türkmenler şu anda eski günlerini arar haldeler.
Irak bütün Ortadoğuyu bağrında barından bir ülke çeşitliliği, zengin kültür yapısını müsbet kullanılması bir yana bu çeşitliliği, her daim parçalama unsuru olarak kullanılmış. Maliki gibileri ise bu parçalanmayı artırmış. Meseleye ‘insan boyutu’ ile bakmadığımız sürece ise işin içinden çıkmak mümkün değil. Irk bağlamından sonra mezhep, mezhepten sonra ise…
Bediüzzaman’ın dediği gibi üç büyük düşmanımız var “ Cehalet, zaruret ve ihtilaf” maalesef İslam dünyası bu üç düşmana karşı “Sanat, Marifet ve ittifak” silahı ile donanarak bir gelişme sağlayamadı. Bu düşmanlar yerinde durduğu süreci içimizden daha çok El Kaideler, IŞİD’ler çıkar.
Allah bizi uyandırsın…