KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali
Talat, AB tartışmaları ,kıbrıs görüşmeleri ve Limanların açılması fikrini
Milliyet Gazetesi'nde
Derya Sazak'a değerlendirdi .
DERYA SAZAK:
Türkiye'nin
sürpriz '
liman' formülü Brüksel'de bu hafta yapılacak zirvede çözüm olacak mı?
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 'resmi devlet görüşünden sapma' olarak nitelediği
önerinin kendilerine sorulmadığını açıkladı.
Olli Rehn ile görüştünüz. Brüksel'deki hava nedir?
MEHMET ALİ TALAT:
Kıbrıs'la ilgili açılımlar 2006 Ocak -
Şubat aylarında Türkiye'nin ortaya koyduğu
eylem planıyla başladı.
Gümrük Birliği'nin 10 yeni üyeye genişletilmesiyle birlikte limanların da açılmasıyla ilgili bir beklenti AB'de yaygınlaştı. Aslına Türkiye'nin bu konuda doğrudan bir taahhüdü yok.
Türkiye sıkboğaz ediliyor
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın imzaladığı bir mutabakat belgesi ya da mektubu yok mu?
O limanların açılmasıyla ilgili değil.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın 10 yeni üyeye teşmil edileceğine ilişkin. Limanların açılması
taşımacılığa giriyor. O da
hizmet sektörüne girer ve
Ankara Anlaşması'na dahil değildir. Nitekim
Avusturya,
Hollanda Türkiye taşıma araçlarına
kota uyguluyor. Eğer dahil olsaydı bunu yapabilirler miydi? Bu da gösteriyor ki taşımacılık Gümrük Birliği'nin dışındadır. Niye ille Türkiye sıkboğaz ediliyor?
Limanlar
Güney Kıbrıs'a 1997- 98'e dek açık değil miydi?
Tümüyle değil. Bazı kısıtlamalar vardı. Ama 1997'den itibaren tamamen kapatıldı.
Böyle işler adım adım olur
Neden kapatıldı?
O günlerde Kıbrıs Rum kesiminin Kıbrıslı Türklere karşı çok yoğun ve koyu izolasyon çabası nedeniyle Türkiye limanlarla ilgili kararı aldı.
Limanların açılması 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınması anlamına gelecek diye mi Türkiye, AB ile müzakerelerinin askıya alınması pahasına Gümrük Birliği Anlaşması'nı Rum tarafına uygulamakta direniyor? Bu denli yaşamsal bir sorun mudur?
Ben o kanaatte değilim. Limanların açılması Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımak anlamına gelmez. Ama buna rağmen o yolda bir adım teşkil eder. Kıbrıs Rum tarafı bunun arkasından ticaret yapıyoruz niye o zaman Ankara'da havaalanının olduğu yerde veya Mersin'de
deniz limanının olduğu yerde bir temsilciliğimiz yok diyebilir. Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan'ın taktiklerini yakından izleyenler bilirler. Böyle işler adım adım olur.
Salam taktiği.
Öyle. Limanla başlar sonra niye tanımıyorsunuza kadar gelir. Diplomatik temsilcilik açma noktasına gider.
Limanlar meselesi 'Fin planı'yla daha da içinden çıkılmaz hale mi geldi?
Aslında bu
baskı, Türkiye'nin eylem planını açıkladığı günlerde, 2006 başından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştı.
Bana haber verildi
Fin formülü, '
Maraş'ın BM, Mağusa'nın AB denetimine' verilmesini öngörüyor. Bu mümkün mü?
Maraş nereden çıktı? Maraş tamamen sınır ayarlamalarının çerçevesinde ele alınabilecek bir konuydu. Eski zamanlarda
Denktaş'ın Cumhurbaşkanı olduğu sırada sınır ayarlamaları en sona alınması istenen husustu. Biz öyle yapmadık. Ama birdenbire Maraş gündeme getirildi. Niye Maraş'ın eklendiğini sonradan öğrendik.
Kıbrıs Rum tarafı ısrar etti bu konuda 2004 Eylül'ünde Papadopulos BM'ye Mağusa limanının Türk ve
Rumların ortak çalıştırılması koşuluyla doğrudan ticaret tüzüğünün geçirilmesini önerdi.
Buradan çıktı. Maraş'ın bu öneri paketine girmesi tuhaf bir şeydi. Rum tarafının ısrarıyla oldu. Maalesef AB de bu yola girdi. Maraş ile Türkiye'nin havaalanlarını açmasının ne alakası var?
Mağusa limanı açılırsa KKTC de ihracat yapabilecek.
Evet, ama bizim için Ercan Havaalanı'nın açılması hepsinden önemli.
Ankara'nın liman sürprizi nereden çıktı. Sizin bundan haberiniz var mıydı? Genelkurmay ve
Çankaya, Dışişleri'nce bilgilendirildiklerini reddediyorlar.
Benim haberim vardı. Sayın Gül ile
telefonda görüşmüştük. Sayın Apakan da bilgi verdi. Nereden çıktı derseniz bir son dakika
açılımı. Biz kabul etmesek de, AB limanların açılmasında ısrarlı.
Muhalefetteyken uyardık
Güney Kıbrıs'ın AB'ye tek başına kabulüne fırsat verilmemesi Türkiye açısından yığınakta yapılan bir hata mıydı? Rumlar AB'ye girdiğinde bunların olacağı bilinmiyor muydu?
Biliniyordu. O zaman muhalefetteydik. Sürekli uyarıyorduk. Nitekim dediğimiz oldu. Keşke olmasaydı. 24
Nisan 2004'te vardığımız sonuca çok daha önceden ulaşmalıydık.
1999'da Türkiye Helsinki'de AB adayı olduğu andan itibaren
Kıbrıs sorununun Kıbrıs'ın AB'ye üye olacağı güne kadar çözülmesi gerektiği bizim çabalarımıza rağmen bir türlü algılanmadı. Bunu yapabilseydik bugün durum çok farklı olurdu.
İki ihtimal vardı: Ya Kıbrıs Rum tarafı da AB'ye giremezdi. Ya da Kıbrıs sorunu çözülerek girerdi. Ya birlikte girerdik, ya da Rumlar da giremezdi.
Lahey bunun son tarihiydi.
Denktaş Lahey'e gitti ama reddetti. Süre çökünce artık yapacak bir şey kalmadı. 16 Nisan 2003'te bütün Kıbrıs adına Papadopulos AB'ye giriş anlaşmasını imzaladı. Biz referandumu yaptığımızda Kıbrıs üyeydi.
AB şartları değiştirdi
Muhalefette yada başbakanlığınız döneminde savunduğunuz şeyleri bugün Cumhurbaşkanı olarak yapamıyor musunuz?
AB'den sonra şartlar çok değişti. Bazen 'kaybedilmiş bir davayı yeniden oluşturmaya çalışıyorum' diyorum. Bunda samimiyim.
Ne zaman kaybedildi?
Kıbrıs'ın AB'ye girişiyle. O günün Kıbrıs sorunu farklı bir iklim içerisinde değerlendiriliyordu. AB dışında tamamen 'Al ve ver' üzerine kurulu bir pazarlık konusuydu. AB'deki çıkarların, hakların nasıl biçimleneceğiyle ilgisi yoktu.
Sorun Kıbrıs değil
Yunanistan'dan sonra Kıbrıs'ın da üyeliği ve 'veto' kozuyla Türkiye henüz üye olmadığı AB'de geriye düşmüş durumda.
Bunları söylemiştik. Arşivler yalan söylemez! Bugün toplumsal barışı sağlama uğruna kimseyi eleştirmiyoruz. Olan oldu. Bugün yapılacaklara ve geleceğe bakmalıyız.
Liman sürprizine
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt sert tepki gösterdi. 'Kıbrıs'ta 40 bin askeri bulunan kuruluşa sorulmaz mı?' diye serzenişte bulunuyor. Kıbrıs'ta çözümün AB'de değil BM'de aranması gerektiğini savunmuş.
Sayın Genelkurmay Başkanı'na benim
cevap vermem söz konusu değil.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, kurumlar arasında görüş farkları neyse onları çözmek durumunda. Burada önemli olan nokta şu: Türkiye'nin ortaya koyduğu öneri Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili bir öneri değil.
Sadece AB müzakere sürecinde çıkan sorunun aşılmasını öngörüyor. Kıbrıs sorununun yeni bir mecraya taşınması söz konusu değil. Kıbrıs'ta istediğimiz çözüm parametrelerinin dışında değil Türk hükümetinin önerileri. AB müzakerelerinin
kesintiye uğramaması için geliştirilmiş bir son dakika girişimidir. Çok fazla endişe edecek bir durum yok.
Resmi devlet
politikasından yada ulusal çıkarlardan bir sapma yok, diyorsunuz?
Ben öyle görmüyorum. Nitekim BM çerçevesinde bütünlükçü çözüm görüşünde değişiklik yok.
Büyükanıt'a haber verilse iyi olurdu.
O başka. Bir
iletişim sorunu olmuş. Bu da rahatsız etmiş.
AB'den yeterince ilgi gördü mü öneri?
Gördü ama Rum tarafının şiddetle reddetmesi nedeniyle bir çıkış yolu olamayacağı görüşü seslendiriliyor.
AİHM'nin kararı olumlu
Yazılı, sözlü tartışması var. AB bağlayıcı metin istiyor.
Finlandiya önerileri neydi? Onlar da sözlüydü.
Bu paketin çerçevesi nedir? Önce Türkiye bir liman ve havaalanını Kıbrıs Cumhuriyeti'ne açacak.
Mağusa ve Ercan da açılacak. 2007 yılı içinde BM çerçevesinde bütünlüklü çözüme gidilecek Kıbrıs'ta. Bu öneriler şimdilik sözlü. İlerleme olursa yazılı mutabakata da dönüşür. Beşir Atalay'ın imzaladığı gibi bir metin de ortaya çıkabilir. Kıbrıs Rum tarafının çığlık çığlığa engelleme çabaları nedeniyle ülkeler doğrudan uçuş izni bize vermiyor.
Limanlarımızda kullanılan evrakların yasal, geçerli evraklar olduğunu kabul etmiyor. Mesele bundan kaynaklanıyor. Bir de AB Adalet Divanı'nın aleyhimizde bir kararı var.
AİHM'nin bir kararı var, KKTC'nin Taşınmaz Mal Komisyonu'nu ihtilafını 'iç hukuk yolu' olarak gördüğü sonucuna vardı.
Çok olumlu bir karar. Biz mülkiyet sorununu Kıbrıs'ta bütünlükçü çözümün bir parçası olarak gördüğümüzü söylemiştik.
Eğer acil ihtiyacı olan insanlar varsa iç hukuk yolu oluşturduk, komisyona getirin burada çözelim dedik. AİHM şimdi bu yolu tanıdı. Bu da bizim tutumumuzu teyit ediyor. Son zamanların önemli bir
dış politika başarısı sayabiliriz.
Bir iletişim kazası olmuş
Kıbrıs'ta siyasi bir çözümü Papadopulos ile baş başa kalsanız sağlayabilir misiniz?
Kıbrıs Rum tarafı çok ciddi milliyetçi bir yükseliş içinde. En şovenist bir
yönetim şu anda iktidarda. Papadopulos son derece maksimalist bir politika izliyor. Zaten Papadopulos BM Genel Kurulu'nda açıkladı: Kıbrıs'ı 'ozmosiz' yoluyla birleştireceğiz.
'Ozmosiz' yöntemi nedir?
Teknik bir terimdir. Az yoğundan çok yoğuna yarı geçirgen bir zardan geçişi anlatır. Fiziksel bir olaydır. Bir eriyikten öte taraftaki suya bir akış olur. Papadopulos diyor ki, böyle bir akışla iki taraf dengelenecek. Demek istiyor ki Kıbrıs Türklerinin asimile edeceğiz!
BM Genel Kurulu'nda herkesin gözü önünde bunu söylüyor. Papadopulos'un politikasıyla bizim bir yere gitmemiz mümkün değil. Kıbrıs'ta istediğimiz iki bölgeli, iki tarafın siyasi eşitliğine dayalı, bütünlükçü bir çözüm.
O halde Genelkurmay'ın kaygılandığı ölçüde bir ödünden söz edilemez...
Hayır. Çözüm BM zemininde olacak.
Büyükanıt'a keşke siz bilgi verseydiniz.
Türkiye'nin içişlerine karışmam. Bir iletişim kazası olmuş anlaşılan ama köklü diplomasi v
e devlet geleneği olan Türkiye bunu aşar. Türk tarafının Kıbrıs sorununa ilişkin politikasında bir değişiklik yok. Öneriler Türkiye'nin AB sürecinde bir açılımdır.
Kamuoyunda hep şöyle bir kuşku var: 'Kıbrıs'ı verecekler!'
Bizde öyle bir şey yok: Kıbrıs'ı vermeyiz! Kendi vatanını verebilir mi insan?
Bizi
Annan görüştürdü
İzolasyonların kalkması yönünde hiçbir şey yapılmıyor. Rum tarafının rahatlığı bu yüzden.
Rumlar izolasyonlar sürdükçe Türklerin teslim olacağını düşünüyorlar.
Kıbrıslı Türkler de bireysel olarak AB vatandaşı değil mi? Etkisi olmuyor mu?
Elbette olabilir. Vatandaşlığı esas alarak bazı politik girişimler de yapılabilir. Papadopulos benimle görüşmüyor. Kofi Annan'ın 'on dakika uzaklıktasınız ve birbirinizle görüşmüyorsunuz' eleştirisi olmasa benimle hiç görüşmeyecekti. Aramızda özel bir
telefon hattı olmalı. Rumlar Yunanistan'ı da kullanarak Türkiye'nin AB üyeliğini engellemeye çalışıyor.
2007 Türkiye'de
seçim yılı. Fransa'da da
cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Merkel- Chirac zirvesinde ortaya atılacak 2009 takvimi, Kıbrıs'ın iç politika malzemesi yapılacağının göstergesi sayılabilir mi?
AB'nin Kıbrıs nedeniyle Türkiye'nin üyeliğini engellemeye çalışacağını sanmıyorum. Doğrudur bir iç politika malzemesi olarak kullanıyorlar sorunu.
Kıbrıs nedeniyle
tren kazası olmaz mı?
Tren kazası üyeliğin durması veya tamamen unutulması anlamına geliyorsa tabii ki olmaz! Kıbrıs ile Türkiye arasında karşılıklı
bağımlılık ilişkisi var. 'Yoktur' diyerek geçmişteki hatalar tekrarlanmamalı. 'Çözüm olmadan G. Kıbrıs AB'ye giremez' deniyordu. Şimdi Türkiye'nin AB sürecini Kıbrıs engelliyor.
Kıbrıs kesinti nedeni olmaz
Ya Kıbrıs ya AB ikilemine mi sürükleniyor Türkiye?
Türkiye'nin Kıbrıs'ta hem görevleri hem Kıbrıs'lı Türklerle ilgili taahhütleri var. Garantili ikili anlaşmalardan gelen... Kıbrıs sorunundan kurtularak AB'ye üye olması söz konusu olmayacağına göre Türkiye'nin sadece Kıbrıs'ta yapacakları AB yolunu açmaz.
Türkiye'de seçim olsun ya da olmasın hele demokratik yollardan iktidarı yürüten bir hükümet var olduğu sürece ama - öyle olmasa bile - 'askeri rejim' bile olsa Kıbrıs'taki taahhütlerinden Türkiye kurtulamaz. Sadece tarihi ve kardeşlik bağları değil uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri de var.
Kıbrıs için savaşmış bir ordunun hassasiyetini de anlamak gerekiyor.
Tabii. Büyükanıt 'Kıbrıs verilecek' gibi bir yaklaşımla tepki göstermedi. İletişim kopukluğu nedeniyle öyle konuşmuş olabilir. Türkiye'deki hassasiyetler, bir kısmı iç politika nedeniyle Batılıların Chirac'ın Merkel'in ya da Fransa'daki muhalefet liderlerinin yaklaşımlarına benzer nedenlerle olmuyorsa, durumun açık ve ayrıntılı biçimde anlatılması gerekiyor ki sıkıntı yaşanmasın. Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını hiç kimse gözden çıkarmaz.
Asker de
sivil de.
Hiç kimse.
AB zirvesinden ne bekliyorsunuz?
Dramatik bir gelişme beklemiyorum.
Müzakerelerin dondurulması anlamında mı, yoksa liman önerisi konusunda mı?
Her anlamda! Önemli bir değişiklik beklemiyorum.
Kıbrıs nedeniyle bir kesinti olmaz.
Evet.
DERYA SAZAK-MİLLİYET