Kuraklık nedeniyle yaklaşık 12 milyon insan
açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle risk altında bulunuyor.
Son aylarda
Somali'nin Bakool ve Aşağı Shabelle
bölgelerini etkileyen
gıda krizi 10 milyon nüfuslu
ülkenin yarısını tehdit ediyor ve bu bölgeler kitlesel göç hareketlerine sahne oluyor.
Zamanında müdahale edilmemesi halinde açlık krizinin önümüzdeki iki ayda Somali'nin tamamını ve
Kenya'nın kuzeyi ile
Etiyopya'nın
doğu bölgelerini etkisi altına alması bekleniyor.
SUYA ZORLU YOLCULUK
Kenya'nın başkenti Nairobi'nden Kenya-Somali sınırına doğru bir
arazi aracıyla yola çıkan AA ekibi, sınırda bulunan Dadaab
Mülteci Kampına giden yol üzerindeki
kasaba ve köylerde yaşayan
halkın suya ulaşma mücadelesini görüntüledi.
Su sağladıkları
kuyuları kuruyan bölge sakinleri güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, eşeklere yükledikleri bidon ve kaplarla su satışı yapılan ''su istasyonlarının'' bulundukları noktalara doğru zorlu bir yolculuğa çıkıyor.
Güneşin altında onlarca kilometre yürümek zorunda kalan yetişkinler, istasyonlardan su almaya gidiyor. Su kaplarını 400
kuruş ila 1 lira arasında bir ücretle dolduran Kenyalı ve Somaliler,
Ramazan ayında iftarlarını aldıkları sularla açmak üzere dönüş yolculuğuna başlıyor.
Av safarileriyle ünlü bölgede yaşanan kuraklığın
doğal yaşamı da olumsuz etkilediği görülüyor. Suya ulaşmaya çalışırken telef olan farklı türlerdeki
hayvanların yanı sıra suya ve yiyeceğe ulaşmak amacıyla yerleşim alanlarının olduğu bölgelere giden yüzlerce
geyik ve
ceylan da
susuzluk ve karayollarında
araç çarpmaları sonucu telef oluyor.
90 BİN KİŞİLİK KAMPTA YAKLAŞIK 600 BİN KİŞİ YAŞIYOR
Giyecek ve su bulabilmek amacıyla binlerce insanın aç ve susuz günlerce yürüdükten sonra ulaştığı mülteci
kamplarından birisi Kenya sınırındaki Dadaab Mülteci Kampı.
Kamp, açlık ve susuzlukla mücadele eden insanların kendi imkanlarıyla oluşturdukları binlerce derme çatma çadırdan oluşuyor. Kampta yaşayan çocukların bir bölümü özellikle yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklara nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Kamptaki insanların bir bölümünün kampa ulaşıncaya kadar
ağaç yaprakları ve kabuklarını yiyerek hayatta kaldıkları öğrenildi.
Bölgeye ulaşan
yardım ekipleri, sağlık sorunları nedeniyle hayati
tehlike noktasına gelen çocukları öncelikle bölgedeki hastanelere nakletmeye çalışıyor.
Yetişkinlerin büyük bir bölümü olumsuz yaşam şartları ve sıcak havaya rağmen Ramazan ayında oruç tutmaya çalışıyor. Büyük bir bölümü sahura kalkmadan oruç tutan kamp sakinleri iftarlarını yardım ekiplerinin getirdiği gıda maddeleriyle açıyor.
Kamptakiler kötü şartlarda yaşam mücadelesi veriyor. Yaklaşık 20 yıl önce 90 bin kişi kapasiteli olarak kurulan ve bugün yaklaşık 600 bin kişinin yaşadığı Dadaab kampının sakinlerinin acil yardıma ihtiyacı bulunuyor.
Kampa günde yaklaşık 1600 kişi geliyor, özellikle kadın ve çocukların yoğun bir şekilde bulunduğu göze çarpıyor.
60 YILIN EN BÜYÜK KURAKLIĞI YAŞANIYOR
Bölgeye yaptıkları yardımlarla gündeme gelen İHH İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin
Oruç, Kenya'ya gidecek olan yardım ekipleri yola çıkmadan önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, Doğu
Afrika'da ''Afrika Boynuzu'' diye tabir edilen bölgede yer alan Somali, Kenya, Etiyopya ve
Cibuti'nin son 60 yılın en büyük kuraklık krizine sahne olduğuna işaret ederek, ''Kuraklık nedeniyle bu bölgede yaşayan yaklaşık 12 milyon insan açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle risk altındadır.
Son aylarda Somali'nin Bakool ve Aşağı Shabelle bölgelerini etkileyen gıda krizi 10 milyon nüfuslu Somali;nin yarısını tehdit etmekte ve bu bölgeler kitlesel göç hareketlerine sahne olmaktadır'' dedi.
Oruç, zamanında müdahale edilememesi halinde açlık krizinin önümüzdeki iki ayda Somali'nin tamamını ve Kenya'nın kuzeyi ile Etiyopya'nın doğu bölgelerini etkisi altına almasının beklendiğini belirterek, ''BM Genel Sekreteri
Ban Ki-mun, yaptığı açıklamada, krizin çözümü için 1,6 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir.
Biz uzun yıllardır Doğu Afrika'dayız. Bizimde gördüğümüz en büyük sıkıntı bu. Afrika insanı bir lokma ekmeğe, bir yudum suya ulaşmak için kilometrelerce yol katediyor.
Toplama kampları diye adlandıracağımız kamplara ulaşan insanlar ise derme çatma çadırlarda, çalı ve çırpı ile yaptıkları barınaklarda yaşam mücadelesi veriyor. 12 milyon insan kuraklıktan birinci derecede etkileniyor'' diye konuştu.
6 ÇOCUKTAN 1'İ YAŞAM MÜCADELESİNİ KAYBEDİYOR
Bölgeye insani müdahalenin geç kaldığını kaydeden Oruç, ''Bundan birkaç ay önce bölgeye müdahale edilmiş olsaydı, ölen 13 bin çocuk ölmemiş olacaktı.
Bundan sonra daha da geç kalınırsa bir milyona yakın insanın hayatını kaybetme riski söz konusu. Bölgede yaşam mücadelesi veren 6 çocuktan 1'i yaşamını kaybediyor.
Hiçbir temizliğin ve hijyenin olmadığı toplama kamplarında çok ciddi salgınlarla karşı karşıya kalma ihtimalimiz çok yüksek. Özellikle çok ciddi sağlı problemleri ve çok sayıda insanın hayatını kaybedeceği bir
senaryo ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz söz konusu'' dedi.
Oruç, 1991 yılında
iç savaşın patlak verdiği Somali'nin o tarihten bu yana iç çekişmelere, kabile savaşlarına, siyasi ve
ekonomik istikrarsızlığa ve dış göçlere maruz kaldığını anlatarak, şu bilgileri verdi:
''Ülke, günümüze dek halen aynı mağduriyetini korumaya devam etmektedir. Ülkede yaşanan silahlı çatışmalar ve iç savaş tarım ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkilerken belli noktalardaki kamplarda toplanan halkı da her türlü olumsuz etkiye açık bırakmaktadır.
Ancak bugün gelinen aşamada Somali'nin güney kesimlerinde yaşanan şiddetli açlık felaketi nedeniyle 3,5 milyon insan acil gıda yardımına ihtiyaç duymakta olup bu sayı gün geçtikçe artmaktadır.
Bölgede açlığa ve yetersiz beslenmeye dayalı çocuk ve yetişkin ölümleri de yaşanmaktadır.
Son 60 yılın en büyük felaketini yaşayan Somali'de insanlar açlıktan ölme noktasına gelirken hayvan sürüleri de telef olmaktadır. Geçimini tarım ve hayvancılık ile sağlayan halk
yiyecek bulma umuduyla günlerce aç ve susuz yürüyerek diğer şehir ve kasabalara göç etmektedir.
Sayısı her geçen gün artan binlerce insan başkent
Mogadişu ile sınıra yakın Kenya ve Etiyopya'daki mülteci kamplarına sığınmaktadır.
Günlük 1600 kişi Kenya sınırındaki Dadaab mülteci kampına sığınıyor. Etiyopya sınırındaki Dolo Ado mülteci kampı da bundan farksızdır.
Somali'deki hükümet ve
muhalif silahlı gruplar insani yardım çağrısında bulunarak yaşanan krize çözüm bulunmasını dünya kamuoyundan istemişlerdir.''
SİLAHLANMAYA AYRILAN BÜTÇE
Bölgede açılan su kuyularının hayati öneme sahip olduğunu anlatan Oruç, ''Kuraklığın en üst düzeyde yaşandığı günlerde bile su kuyularında su var ve insanlar suya oradan ulaşabiliyorlar.
Bir kuyu açtığınız zaman 500-600 aileye su ulaştırmış oluyorsunuz. Bölgede yaşayan aileler genellikle 7-8 kişiden oluşuyor. Demek ki bir kuyu açtırdığınızda yaklaşık 5 bin insan sizin açtırdığınız kuyu sayesinde suya ulaşmış oluyor'' diye kaydetti.
Somali, Kenya, Etiyopya ve Cibuti coğrafyasının ''gücün hakim olduğu bir coğrafya'' olduğunu ifade eden Oruç, ''Kimin silahları güçlüyse onun sözünün geçtiği bir bölge. Somali gelirlerinin yüzde 85'i, Etiyopya'nın
bütçesinin yüzde 25'i silahlanmaya ayrılıyor.
Somali'de elde edilen gelirin neredeyse tamamı silahlanmaya gidiyor. Silahlanmaya ayrılan bütçenin çok az bir kısmı bile kullanılsa binlerce çocuk ölmeyecekti.''
TÜRKİYE'NİN SOMALİ'YE YARDIMLARI
Oruç,
Türkiye'nin Somali'ye yardımlarının ve sergilenen siyasi iradenin sevindirici olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''Türkiye bu konuda üzerine düşeni en iyi şekilde yapıyor. Bütün dünyanın sorumlu olduğu bir insanlık krizinde yardımlarıyla liderlik yapıyor. Sayın
Başbakan (Recep Tayyip) Erdoğan ile
Dışişleri Bakanımız (Ahmet) Davutoğlu'nun aileleriyle beraber bölgeye gideceklerini açıklamaları ve bölge şartlarını görecek olmaları Türkiye'nin bu konuda hareket geçtiğinin en iyi göstergesi.
Biz Türkiye'nin o bölgede daha fazla aktif rol oynayacağına inanıyoruz. Bir ülkenin ekonomisini kurtarmak için yüz milyarlarca dolar bulunup, bütçelendirilip
küçük küçük ülkelere verilirken Afrika'da 1 milyar dolar bulamayan dünya kesinlikle kendisini sorgulamalı''