Cihan, Urumçi olaylarında
Uygurların sembolü haline gelen Uygur kadınına ulaştı. Kocasının Çinli askerler tarafından götürülmesi sırasında Urumçi'de Çin polisi ve zırhlı araçların önünde tek başına durarak Uygurların sembolü olan Tursun Gül, polislere "Özgür olmak ve kocamı geri almak istiyorum" diye haykırmıştı.
Bu sembol kadını 6 yaşındaki kızıyla beraber
tedavi gördüğü Urumçi'deki bir
hastanede buluyoruz. Yanına vardığımızda, dertli hali ve hüzünlü bekleyişi her halinden belli oluyordu. Buna rağmen metanetini kaybetmemiş Tursun Gül. Kendisine yemek getiren komşusuyla hemen dertlerini paylaşıyor sembol kadın. Derken bir ah çekiyor ve hüzünleniyor. Koltuk değneği de yanı başında. Geçmiş olsun dileklerimizi ilettikten sonra sohbete başlıyoruz Gül'le. Dertli kadın, bir ara kendisine yemek getiren komşusuna dönüyor yine kocası ve haber alamadığını oğluyla ilgili.
Hayat nasıl sorumuzla tekrar bize dönüyor. Bu arada yine bir ah çekiyor Gül. Kocam yok, oğlum yok. Ne yapayım." diyor.
Hastane yemek vermeyi kesmiş Tursun Gül'e. Dışarıdan gelen yemeklere de müsaade edilmiyormuş bir ara. Bunun nedenini söylemiyor Gül. Hastanedeki bir çalışan bu durum karşısında evinde yaptığı yemekleri Gül'e getiriyormuş. Ancak şimdi dışarıdan yemek getirilmesine müsaade ediliyor.
20 gündür kocasından haber alamıyor Tursun Gül. "18 gündür de memleketim Kaşgar'da annemin yanında kalan 3 yaşındaki oğlundan haber alamıyorum." diyor Gül. Gül'ün yanındaki kızına da soruyoruz. "Baban nerde? Özledin mi?" Küçük kız da, "Bilmiyorum nerde. Çok özledim." diye yanıtlıyor sorumuzu.
Kendisine yemek getiren komşusuna, "Memleketten
telefon açarlarsa oğlumdan haber alamadığımı kaymakama, polise ve muhtarlığa bildirelim." diyor Gül.
4 kardeşi var Gül'ün . 3'ü erkek biri kız. Nerde olduğunu bilemediği Mehmet
Emin isimli kocasının, annesi, babası ve akrabaları yok. Kocası da karısı Gül'ün hastanede olduğundan haberi yok. "Devlet beni tedavi ettirmeyi bıraksın. Ben kocamı bulmak istiyorum. Kocamı bulursam, o beni bir şekilde tedavi ettirir. Tek isteğim ona ulaşmak." diyerek konuşmasını sürdürüyor Uygur kadın. 5
vakit namaz kıldığını anlatan Gül, namazlarında kocasının geri gelmesi için dua ettiğini söyledi. Dualarında ayrıca
Allah'ın herkese hidayet vermesini ve herkesin barış ve huzur içinde yaşamasını dilediğini kaydeden Gül, kocasının götürülüşünün ardından neler hissettiği şeklindeki sorumuza da, "Her gün ağlıyorum.
Namazlarımda ağlayıp dua ediyorum. Hastanede yanımda kalan diğer bir kadın da kocama kavuşmam için dua ediyor. Ayağım ve kolum
sakat. Büyüklerimin kocamı bulmam için bana
yardımcı olmasını istiyorum. Allah'a dua etmekten başka çarem yok. Büyüklerime Allah hidayet versin."
"Olaylar nasıl oldu?" sorumuza da dertli kadın, "5 Temmuz günü olaylar olduğunda kaldığımız binanın kapısı kapatıldı ve dışarı çıkmamamız istendi. Biz de çıkamadık dışarıya. 6 Temmuz akşamı askerler geldi ve oturduğumuz binanın kapısını açarak 3
yaşlı hariç diğer erkekleri alıp götürdü. Aralarında benim kocam da vardı. Şu ana kadar da kimseden haber yok." diye
cevap veriyor.
"Olaylarda kaça kişi öldü. Kim kimi öldürdü?" şeklindeki sorumuza ise Gül, " Ne kadar kişi öldü bilmiyorum. Han Çinlileri öldürdü desem milliyetçilik olarak algılanır. Devlet öldürdü desem siyasi suç sayılır. O yüzden görmediğim için yorum yapamıyorum." diye cevaplıyor. "Peki kimler yaptı bunları?" sorumuzu soruyoruz Tursun Gül'e, o da " Her iki tarafta iyi, orta ve kötü insanlar var. Zannedersem bu olayları iki taraftan da kötüler yaptı." şeklinde karşılık veriyor. Hastaneden ne zaman çıkacağını bilmeyen Gül, iki gün sonra başka bir hastaneye gideceğini ifade ediyor.
Konuşmasının sonuna doğru ortamın verdiği endişe ve
baskı nedeniyle olduğu söylenen ve
kamera karşısında konuşan diğer Uygurlarda olduğu gibi Tursun'un söylemlerinde de değişmeler oluyor: "Rehberler (Çin Komünist Parti'si yetkilileri) getirdi beni buraya. Onların sayesinde durumum şu an iyi. Onlara teşekkür ediyorum. İki taraf arasında nifak tohumları yoktu. Uygurlar ile Han Çinlileri arasında dostluk vardı. İlişkilerimiz iyiydi."
YAŞADIĞI YER YÜREKLERİ BURKUYOR
Gül'ün yaşadığı yere gittiğimizde fakirliğin Uygurları ne kadar geri bıraktığını görüyoruz. 3 katlı binanın bodrumundaki
küçük bölmelerden birinde kalan Gül'e komşusundan bir kadın şimdilik tek çeşit yemek yapıp götürüyor. İsli tencerede yaptığı tek yemekse sulu mantı.
Çocuklar binanın avlusunda sineklerin arasında dünyadan habersiz oyun oynamaya çalışıyor. 30 yaşındaki Tursun Gül, kocası ve kızıyla birlikte Kaşgar'dan Urumçi'ye geleli 1 yıl olmuş. 33 yaşında ve
kalp hastası olan kocası gündelik
işçi olarak çalışıyordu Urumçi'de.
21 yaşında geçirdiği bir
kaza nedeniyle bir ayağı sakat olan Tursun Gül, 7 Temmuz'da
koltuk değneğine dayanarak ve yumruğunu sallayarak Çinli güvenlik güçlerine doğru yaptığı yürüyüşle bir anda dünya medyasının odağı olmuştu. O anı anlatırken, Gül, "Hiç korkmadım. Beni döver ya da öldürürlerse arkamda yerimi dolduracak başkaları olduğunu biliyordum.
Polise
özgürlük ve barış istediğimizi söyledim."demişti. Gül, Urumçi'de 5 Temmuz Pazar günü Han Çinlileri ile Uygurlar arasında yaşanan çatışmanın ardından hükümetin
yabancı gazetecileri bölgeye getirdiğini öğrenmiş ve 300 kadar Uygur kadınıyla birlikte seslerini duyurmak amacıyla gösteri yapmıştı. Olayların olduğu gün yabancı basına konuşan Tursun Gül, polisin kendilerine müdahale ettiğini ancak kendisinin bir yolunu bulup ilerlemeye devam ettiğini belirterek, "Bir anda yalnız kaldım. Polislere 'Yaşamak istemiyorum. Özgür olmak ve kocamı geri almak istiyorum. Ülkemizde
kanun yok mu? Bize barış içinde bir hayat vermek istemiyor musunuz?' diye haykırdım. Bu haykırışım üzerine nefeslerin tutulduğunu hissettim. Polis üzerime gelmek yerine gerilemeye başladı. Sanırım bana sempati duydular ve kadın olduğum için azami tolerans gösterdiler" diye konuşmuştu.
DUDAK UÇAKLATAN İDDİA: "OLAYLARDA 10 BİNDEN FAZLA UYGUR ÖLDÜ, 100 BİNE YAKIN UYGUR DA GÖTÜRÜLDÜ'
Her ne kadar resmi rakamlara olaylarda 197 kişinin öldüğü açıklansa da Uygurlar bu sayısının çok çok fazla olduğunu savunuyor. Uygurlar Çin'in olayları çarpıttığını ve ölü sayısının çok fazla olduğunu ifade ediyor. İsmini açıklamak istemeyen bazı Uygurlar da "Olaylarda 10 binden fazla Uygur öldü, 100 bine yakını da götürüldü. Urumçi'de olayların olduğu yerdeki Uygurların sayısı 1,5 milyondu. Ama şu an oralardaki sayı çok az. Bu insanlar nereye gitti. Herkes götürülen Uygurları soruyor. Neredeler? Hiçbir haber yok. Kimse
hesap soramıyor. Ayrıca Guangdong'daki fabrikada ölen Uygur sayısı Çin'in açıkladığı gibi 2 değil yüzlerce. Yoksa 2 kişi için Urumçi'de binlerce insan
protesto yürüyüşü yapmaz." şeklinde fikir beyan ediyorlar.
Urumçi'de görüştüğümüz Uygurlar, seslerinin ve görüntülerinin kaydedilmesinde korkuyor. Bazı Uygurların da tek yardım alabileceklerini düşündükleri yabancı gazeteciler. Yabancı gazetecilere telefon açan Uygurlar, "Olaylara karışmadığı halde kardeşimizi götürdüler. Şu ana kadar haber alamıyoruz. Lütfen bize yardım edin, nerde olduğunu nasıl öğrenebiliriz. Çok endişeleniyoruz." Şeklinde isteklerde bulunuyorlar. Kimileri de yabancı basına karşı "Söylediklerimi duyarlarsa hayatımız mahvolur." "Çocuklarımı alıp götürürler. Zaten gidenler geri gelmiyor." derken, bazıları da Çin medyasına konuşan Uygurların korkudan dolayı Çin lehine konuştuklarını belirtiyor.
(CİHAN)