St.
Petersburg Devlet
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Uzmanı Aleksandr Sotniçenko,
Rusya ve
Avrasya coğrafyasının
Türkçe yayınlanan haber portalı www.haberrus.com için Orta
doğu'daki gelişmeler ve Rusya'yı karşılaştıran bir
makale kaleme aldı. İşte Rus uzmanın yorumuyla Rusya'da
Orta Doğu senaryosu:
Son zamanlarda birçok Rus ve
yabancı uzman, devrimlerden etkilenen Orta Doğu'nun senaryosunun hayata geçirilmesinin Rusya'da mümkün olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Bu soru anlamsız görünebilir. Gerçekten Rusya Orta Doğu'ya uzak ve politik hayatı
Mısır ve
Tunus'taki durumdan farklı. Ancak Rusya ve bugün devrimlerle sarsılan Orta Doğu ülkelerinin gelişmesinde yer alan eğilimler birbirine benziyor.
Birincisi bu ülkelerde sınırlı demokrasinin unsurları v
e devletin
yönetiminin otoriter üslubu uygulanıyor. Rusya'da bir süre önce Mısır ve Tunus'ta gibi
iktidar tekeline sahip bir parti, popüler devlet liderleri ve iktidar iddiası olmayan muhalefet var. Hem de Rusya'da iktidarın devri ile ilgili sistemin iyi çalıştığını dikkate almak gerekiyor. Birçok Orta Doğu ülkesinin ekonomileri gibi Rus ekonominin petrol bağımlılığını da hesaba katmak gerekiyor. Bu faktör, elitin
halktan kopukluğu, toplumsal tabakalaşma, ihracat bağımlılığı, gelir seviyesinde
finans merkezleri ile taşra arasında fark gibi sonuçlara yol açıyor.
Bir benzerlik daha var. Bunu sıkça unutuyorlar ama bizce bu benzerlik en önemlisi. Hem Rusya'da hem Orta Doğu ülkelerinde elitlerin dünya görüşü halkın dünya görüşünden çok farklı. Örneğin Mısır ile Libya'da laik anlayıştaki elit ve dine büyük önem veren halk arasındaki anlaşmazlık devrimin ciddi nedenlerinden biri.
Tahrir Meydanı'nda gösteri düzenleyen Mısırlılar, ABD ve
İsrail ile
işbirliği yapan Mübarek'i eleştiriyordu. Halk hiç bir zaman Mübarek'in oğlunu dua ederken görmedi, bunun için o popüler değildi.
Rusya'da da elit ile halk arasında ideolojik görüş ayrılıkları derin. Bunun kökenlerini 18. yüzyılda bulmak mümkün. 200 yıl önce ünlü Rus şairi Aleksander Puşkin, Rusya'daki tek
Avrupalının, devlet olduğunu yazmıştır. Yüzyıllarca süren batılılaşma sürecine rağmen istatistiğe göre vatandaşların yalnız %15'i Rusya'nın Avrupa uygarlığına ait olduğu görüşünü savundu. Ankete katılanların %70'i ise, Rusya'yı kendine özgü Avrasya ülkesi olarak değerlendirerek hükümetin liberal reformlarını kabul etmek istemiyor.
Batılılaşmış
modern elitin politik,
ekonomik, sosyal, dış
politika ve tarih görüşleri, halkın görüşlerinden çok farklı. Bugün tarihi konular sıklıkla tartışmaya neden oluyor. Herşeyden önce ülkenin komünist dönemi söz konusu. Yönetim bu dönemin karanlık, barbarca olduğunu açıklayarak ülkenin tarihinden bu dönemi silmeye çalışıyor. Halk ise Stalin posterleri için
gönüllü olarak para topluyor.
Türkiye Cumhuriyet'nde de aynı çelişkiler yaşandı. 20. yüzyılın otuzlu yıllarında çıkan
ders kitaplarında Sultan II.
Abdülhamit şeytanla karşılaştırılırken; halk mezarını ziyaret etmek için
kuyruk bekliyordu.
Ama Rusya ile Orta Doğu arasındaki benzerlikler burada bitiyor. Şimdi farklılıklardan söz etme sırası geldi.
Devrimler her zaman başkentlerde yapılıyor. Orta Doğu'da yönetim ile halk arasındaki ihtilafın sembolü, tüm
yoksulların çıktıkları
Tahrir Meydanı oldu. Moskova'da bu, mümkün değil. Çünkü Moskova'da işsizlik ve
açlık, yoksul semtler yok. Moskova'da kişi başına gelir seviyesi Avrupa'daki gelir seviyesi kadar yüksek ve taşradaki gelir seviyesinden 10 kat büyük, bunun için insanlar yoksul taşra bölgelerinden Moskova'ya taşınmak istiyor. Moskova'da gerçekleştirilebilecek tek
isyan, Moskovalıların
Kafkasya ve Orta Asya'dan gelen işçilere karşı isyandır. Tek politik alternatif, çarpık milliyetçiliktir. 11
Aralık 2010 tarihinde Manejnaya meydanındaki gelişmeler bunu açıkça gösterdi.
Moskova'da, 2004 yılında Kiyev'de yaşanan olayların Rusya'da yaşanmasını isteyen liberaller var. Ama sayısı
küçük. Yaydıkları batıcılık fikirlerine toplumda sıcak bakılmıyor. Bu
muhaliflerin şimdiki politik rejime karşı eleştirilerine rağmen dünya görüşleri Kremlin'in görüşlerinden pek farklı değil. Hem muhalifler, hem de Kremlin'in modern Batı'dan örnek almasını gerektiğini düşünüyorlar.
Politik istikrarı sağlayan başka önemli faktör de var. Mısır,
İran, Tunus, Fas ve Cezayir'de nüfusun ortalama yaşı 20, Rusya'da ise 40'tır. Devrim
gençler tarafından desteklenmeli, Rusya'da ise gençlerin başka problemleri var. Taşra bölgelerinden Moskova'ya gelen gençler herşeyden önce başkentte yerleşmek, kökleşmek istiyor, devletin politik sorunlarına pek ilgi göstermiyor.
Ama Rusya'da devrimin olamacağının başlıca sebebi ise; muhalefetin, birleştirip sağlamlaştırabilecek ortak programı yok. Başında ihtiyar generalin bulunduğu Tunus,
Yemen, Mısır, Cezayir'den farklı olarak Rusya'da devlet başkanlığını genç üniversite öğretmeni Dmitri
Medvedev yapıyor. Eski Rusya lideri Vladmir Putin, devlet başkanlığı koltuğunda uzun zaman kalmakla suçlanan karizmatik lider olabilirdi ama vaktinde bu koltuktan vaz geçti.
Bunun dolayısıyla Rusya muhalefetinin, protestolar içeren, tüm muhalifleri birleştiren programı yok. Hiç kimse, Rusya'yı Avrasya ülkesi olarak nitelendiren vatandaşları, ilgili ulusal program yardımıyla birleştirmek niyetinde değil. Birincisi Vladimir Putin'le ilgili ideolojinin tezlerini sunuyor ama bazen bu tezleri hayata geçirmiyor. İkincisi çok sayıdaki ama sessiz muhalif gücü birleştirebilecek temel fikri belli değil. Rusya'da Orta Doğu ülkelerine kıyasla din, herşeyden önce Ortodoks Hristiyanlığı kastediyoruz- çok güçlü ve politikada çok aktif değil. Komünizm alternatif bir proje olarak öldü. Yeni politik projeler de henüz yok.