Sorun çözülmediği halde
Rumlara üyeliği garanti eden AB, 24
Nisan 2004’te
Annan Planı’na “
evet” diyen Türklerin tecridine son verme girişimlerinde de art arda fiyaskolar yaşıyor. Annan Planı’na “hayır” dedikten bir hafta sonra bütün adayı temsilen üye olan
Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkleri tecritten kurtaracak bütün teşebbüsleri veto etmeye devam ediyor. Son olarak AB Komisyonu’nun bir
deklarasyon yayınlayarak Rumların veto ettiği doğrudan ticaret tüzüğünü hayata geçirme planları da hem Rum Yönetimi’nin hem de
KKTC’nin şiddetli itirazlarına yol açtı.
Brüksel’deki diplomatik kaynaklar, her iki tarafın da onay vermeyeceği bir beyanın işe yaramayacağını vurgulayarak, teşebbüsün bir fiyaskoya dönüşme ihtimaline işaret ediyor. AB kaynakları, Komisyon’un bir deklarasyon yayınlayarak
Gazi Magosa Limanı’nın doğrudan ticarete açılması karşılığında Maraş’ın yerleşime açılması ve hem Kuzey’de Rumlara ait hem de Güney’de Türklere ait malların satılmasında moratoryum ilan edilmesi üzerinde çalıştığını doğruladı. Kaynaklar, Gazi Magosa Limanı’nın ve Maraş’ın idaresinin kime devredileceği konusunun hâlâ tartışıldığını, yetkinin KKTC makamlarına, Kıbrıs Türk
Ticaret Odası (KTTO)’na ya da geçici bir düzenlemeye tabi tutulabileceğini kaydediyor. Deklarasyonun ne zaman, nasıl yayınlanacağı belli olmadığı gibi, Rum ve Türk tarafının ‘olur’ vermemeleri durumunda hiç yayınlanmaması da mümkün. Komisyon’un geçen yıl hazırladığı doğrudan ticaret tüzüğünde bu tür şartlar bulunmuyordu. Sürekli Türk tarafından tavizler istendiği eleştirilerine ise Rumların Kıbrıs’taki bütün önerileri bloke ettikleri, başka çıkış yolu bulunamadığı cevabı veriliyor. Deklarasyonu Komisyon’un yapmasının düşünülmesine sebep olarak ise üye ülkelerden müteşekkil Konsey’de böyle bir deklarasyon konusunda mutabakat sağlanmasının mümkün olmayacağı cevabı veriliyor.
Komisyon, hazırlama çalışmalarını sürdürdüğü deklarasyon için geçen haziran ayında dönem başkanı Lüksemburg’un masaya getirdiği tekliflerden ilham aldı. AB kaynakları, mali
yardım ile doğrudan ticaret tüzüklerinin galip ihtimalle ayrı zamanlarda onaylanacağını, ancak 259 milyon Euro’luk mali yardımın sadece “para” olarak görülmemesi gerektiğini savunuyor. Mezkur meblağın KKTC’nin altyapısı, kurumsal yapıların oluşturulması, AB müktesebatının uygulanması, AB projelerinin koordinasyonu ve Brüksel ile ilişki ağı geliştirilmesi için kullanılacağına işaret ediliyor.
Mali yardım tüzüğünün onaylanmaması durumunda ise 2006’da KKTC’nin tam bir tecride gireceği iddia ediliyor. Mali yardım tüzüğünün yıl sonuna kadar onaylanmaması durumunda 120 milyon Euro’luk bölümü kullanılamayacak.