Geçen cuma tam Türkiye’nin bütün ilgisi kendi Kürt meselesiyle ilgili önemli gelişmelerin üzerindeyken sürpriz Beyaz Saray’dan geldi. Hep son aşamada kapısından dönülen o özrün perde arkasında ne var?
Aslında çoktandır gündemdeydi. Sanıyorum iki ülke de bir şekilde bu yanlış anlamayı bitirmek ve eski iyi ilişkilere dönmek istedi. Türkiye Müslüman dünyada İsrail’i ilk tanıyan devlettir. İlişkilerin tarihi çok daha gerilere gider. Türkler, 15. yüzyıldan itibaren Yahudilere koruma ve barınma imkânı sağlamıştır. Türkiye ile İsrail’in dost olması için 1000 tane neden sayabilirim. Tarihsel ve coğrafi yakınlıklar var. Türkiye Müslüman dünya içinde modern ve bilimsel olabilen de ilk ülkedir. Türkiye’nin son dönemde teknolojiye bu kadar önem vermesini takdirle karşılıyorum. Bilim küreselleşmeyi getirmiştir. Küreselleşme ise ırkçılığı reddeder, dinler arasında farkları da reddeder. Bütün bunlara bakınca beraber çalışmak için çok neden olduğu ortada.
HATIRLAMAK YERİNE TERCİHİM, DÜŞÜNMEK
İki ülkenin iyi ilişkilere sahip olması için 1000 tane neden sayabileceğinizi söylediniz. Madem öyle o nedenler son 3 yıldır neredeydi?
Yeterince yaşlıyım. Geçmişe dönecek zamanım yok. Geçmişi dikkate almamanın basit bir nedeni var; geçmiş ölüdür ve onu değiştiremezsiniz. Eğer öğrenmeye ve araştırmaya vaktim varsa bunu gelecek için kullanmak isterim.
Bu söyledikleriniz 2009 yılında Davos’ta Başbakan Erdoğan ile yaşadığınız meşhur ‘one-minute’ gerilimini de unuttuğunuz, geçmişte bıraktığınız anlamına mı geliyor?
Geçmiş geçmiştir ve geçmişi değiştiremezsiniz.
O günden hatrınızda kalan nedir?
Ben vaktimi geleceğe bakarak geçiyorum. Çoğumuz düşünmek yerine hatırlamayı tercih eder. Bense hatırlamak yerine düşünmeyi tercih ediyorum. Bunlarla zaman kaybetmek için bir neden göremiyorum. Bana ait olan anılarım var ancak bugün artık geleceğe doğru yol alalım.
Biliyoruz ki ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin, yakınlaşmanın çeşitli aşamaları olacak. Bu söyledikleriniz bugün Başbakan Erdoğan ile karşılaşırsanız, bu sizin için tamamen yeni bir sayfa olacak anlamına mı geliyor?
Mesele yakınlaşma meselesi değildir. Ondan çok daha fazlasıdır. Unutmayın ki bizler çocuklarımızın geleceği için yolu açmak durumundayız. Ortadoğu açlığın, terörün, kan banyosunun ve pek çok sorunun beşiği. Türkiye de, İsrail de Ortadoğu’nun özgürce yaşanabilir bir coğrafya olması için çabalamalı. Geçmişe dair hatıralarım var elbette ama onları kendi zihnimin bir köşesinde saklarım.
Türkiye Mavi Marmara olayının yaşandığı ilk günden beri aynı 3 koşulda ısrar ediyor. Uzlaşmanın eşiğinden dönen genelde hep İsrail oldu. Bugün İsrail’in özrü kabul etmesinin arkasında ne var? Anlaşma için İsrail’in koşulu neydi?
Gazze’nin İsrail’i vurmayı sonlandırması. İsrail, Gazze’deki yerleşimlerden kendi isteğiyle çekildi. Gazze Şeridi’nin özgürlüğü için 2 milyar dolar harcadık. Peki bütün bunlar varken neden bize hâlâ roket attıklarını açıklayabilir misiniz? Amaç nedir? Atılan roket sayısı 7000. Eğer Gazze barış içinde yaşamak istiyorsa, bu kendi elindedir. Roket atmayı bırakmalı. Biz Gazze’nin içine girmiyoruz ama silah kaçakçılığını önlemeye çalışıyoruz.
Bu sözleriniz Türkiye’nin Hamas’ın İsrail’i vurmayacağı konusunda garantör olduğu anlamına mı geliyor?
Türkiye Filistinlilere yardım etmek isterse, biz buna varız.