"
Türkiye'nin Yükselişi; Bölgesel Liderliğe" başlığıyla yayımlanan mülakatta, "Çok kutuplu dünyada Türkiye özgün diplomasisiyle dikkatleri üzerine çekiyor" yorumu yapıldı.
Türkiye'nin dış
politikada
hedeflenen yönelimleri ve Orta
doğu'daki "Arap Baharı" ve
demokratikleşme hareketlerini
gazeteye değerlendiren Gül, Türkiye'nin
soğuk savaş döneminde kanat
ülke konumunda olduğunu söyledi.
Haberde, Gül'ün Türkiye'nin coğrafi açıdan doğu,
batı, kuzey ve güneyin kesiştiği noktada yer aldığını belirttiği kaydedilirken, "Çok kutuplu dünyada Türkiye'nin özgün diplomasisi ile dikkatleri üzerine çektiği" değerlendirmesi yapıldı.
Gül'ün Türkiye'nin
bölgesel liderlik olarak da hareket ettiği yönündeki ifadelerinin yer aldığı röportajda, "Tarihi ve coğrafi olarak da bu rolü üstlenecek yapıya sahibiz ve son yıllarda eskiye kıyasla daha aktif roller üstleniyoruz" sözlerine yer verildi.
Haberde ayrıca Gül'ün "Dış politika ve
ekonomik çıkarlar gereği, tüm bölge ve kıtalarla ilişkilerimizi kuvvetlendirmeyi arzu ediyoruz. Bazı gruplar bunu anlayamıyor ya da kabul etmekte zorluk çekiyor gibi görünüyor. Bu yüzden böyle garip suçlamalarda bulunuyorlar" ifadeleri de yer aldı.
ORTA ASYA
Haberde, Kafkaslar ve Orta
Asya bölgesinin istikrarının önemli olduğunu belirten Gül, bölgedeki Türki Cumhuriyetler ile Türkiye'nin bağlarının kuvvetli olduğunu ve bölgenin istikrarının Türkiye'nin menfaatine olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül'ün "Bölgemizde (istikrara yönelik) sorunlar olduğunun bilincindeyiz" sözlerine yer verilen gazetenin haberinde, Türkiye'nin
Ortadoğu,
Balkanlar ve Kafkaslar'da diplomasiyle mevcut sorunları ve gelecekte çıkabilecek sorunların çözümünü amaçladığını kaydetti.
Gazetenin
dış politikada
eksen kayması olup olmadığına yönelik sorusunu da yanıtlayan Gül, bu söylemin doğru olmadığını, Türkiye'de
demokrasi, serbest
pazar ekonomisi,
insan hakları, hukukun üstünlüğünün kuvvetlenmesi gibi unsurlara bakarak, politikasında değişiklik olup olmadığının Türkiye'nin değerlerine bakılarak anlaşılabileceğini söyledi.
AB SÜRECİ
Türkiye'nin AB üyelik süreci ve bazı AB ülkelerinin Türkiye'nin üyelik müzakerelerine tepkileri olduğu yönündeki soruya ise Gül, Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu ve büyük ülkelerin AB üyeliğinin her zaman sancılı olduğunu vurguladı.
Haberde, AB içerisindeki bazı politikacıların dar görüşlü hareket ederek bu konuyu kendi iç politik kararları için kullandığını belirten Gül, Türkiye'nin
Avrupa'nın bir parçası olduğunu ve bütünleşme sürecini tüm gayretiyle devam ettirdiğini kaydetti.
TÜRKİYE MODEL DEĞİL, İLHAM KAYNAĞI
Türkiye'nin Ortadoğu'daki Arap ülkelerinde demokratikleşme alanında
model olup olamayacağının sorulması üzerine Gül, Ortadoğu'nun Türkiye'yi izleyip ilham aldığını ifade ederek, "Ortadoğu'nun tamamı Türkiye'yi izlemektedir ve bizden ilham almaktadır.
Her ülkenin kendi modeli olduğu için, Türkiye'nin Ortadoğu'daki Arap ülkelerine demokratikleşme alanında model olduğunu söylemekten ziyade ilham veren bir varlığı mevcuttur" karşılığını verdi.
Mülakatta Gül, Türkiye'nin
Müslüman bir ülke olmasıyla birlikte, demokrasiyi gerçekleştirmiş, ekonomide başarılı olmuş, güçlü bir orduya sahip ve hukukun üstünlüğünün her geçen gün güçlendiğini kaydetti.
"Sovyetler yıkıldığı zaman bölgenin demokratikleşmesinin başlaması gerekirdi" diyen Gül,
Libya ve
Suriye'de yaşanan olayları da Nikkei'e değerlendirdi.
Gül, mülakatta otokratik devlet yapılarını Batılı güçlerin statükonun korunması için
araç olarak gördüğünü belirterek "Bazı Batılı gelişmiş ülkeler
İslam dünyasındaki demokratikleşmeden korktu. Ancak '
Arap Baharında' halkların devrime liderlik etmesiyle birlikte, bu hareketlere
destek vermekten başka çareleri kalmadı" diye konuştu.
Suriyedeki durumu "çok üzücü" şeklinde nitelendiren Gül, Suriye'de reform gerekliliğinin çok açık olduğunu kaydetti.
Abdullah Gül, gazetedeki mülakatında iktidardaki
Baas partisinin otokratik politikalarının devam edemeyeceğini belirterek, Suriye yönetiminin geçiş şansı olduğunu ama bunu yapmadığını bildirdi.
Gül, Libya ile ilgili olarak da tek bir kişinin otokratik yönetimine dayalı olamayacağını, sonuç olarak halkın ayaklandığını ve ülkenin
iç savaş durumuna düştüğünü belirtti.
Gazetenin mülakatında Türkiye'nin laikliğinin geleceğinin sorulması üzerine Gül, şunları söyledi:
"Daha önce
laiklik amacından ve kavramından büyük ölçüde uzaklaştırılmıştı. Fakat insanlar bu tip tartışmalara itibar etmiyorlar ve bunları tasvip de etmiyorlardı. İç politikada laikliğin zayıfladığını öne süren partiler de bu tip politikaların artık zamanın gerisinde kaldığını fark ettiler.
Kimse onların bu görüşüne inanmıyordu ve bu görüşleri de dikkate almıyordu. Dolayısıyla tüm partiler, gerçek sorunlar ve politikalar üzerinde tartışagelir oldular. Bu, ülkemizin normalleşmesidir."
Gül, Türkiye'de gazetecilerin tutuklanması ile ilgili durumun sorulması üzerine Türkiye'de ifade özgürlüğünün güvence altında olduğunu vurguladı.
"Yakın dönemde tutuklanan gazetecilerin illegal
örgüt üyeliği suçlamasından ötürü tutuklandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, yeni anayasanın oluşturulmasında tüm siyasi partilerin
işbirliği yaparak süreci ilerletmesi gerektiğini ifade etti.
GAZETE'NİN İZLENİMİ
Gazete "Cumhurbaşkanı, AB'den kopuşu şiddetle reddediyor" ara başlığıyla verdiği izlenim bölümünde de Türk basınında yer alan Cumhurbaşkanı Gül'ün dış politikayı dengeye oturtan unsurlardan olduğu yönündeki yorumları yayımladı.
Haberde Gül'ün daha önce üniversitede
öğretim görevliliği yaptığı belirtilirken, Gül'ün sakin anlatımıyla Türkiye'nin özgün tarihini ve konumunu anlattığı kaydedildi.
Türkiye'nin İkinci Dünya
Savaşı sonrasında hem dış politika hem de ekonomi alanında Avrupa ve
Amerika ekseninde yer aldığı yorumu yapılan haberde, "Türkiye için AB üyeliğine ulaşmak uzun yıllara dayanan stratejik bir hedef" ifadelerine yer verildi.
Gazete "Bunun gerçekleşmesine (AB üyeliğine) giden yol engebeli görünse de Cumhurbaşkanı Gül'ün "Türkiye, Avrupa'nın bir parçasıdır" vurgusuyla sonuna kadar AB üyeliğinin hedefleneceğine dair görüş bildirdiği yönünde yorumunu yaptı.
Öte yandan bazı Batı Avrupa ülkelerinin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmasının Batılı ülkelere karşı güvensizliği ortaya koyduğu değerlendirilmesi yapılan haberde, "Türkiye eski
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzlerce yıl Batı Avrupa ile ilişki kurmuş ve defalarca da çatışmış.
İlişkilerin tarihinin uzunluğu nedeniyle Türklerin Batı Avrupa'ya yönelik hisleri de aşk ve nefret ilişkisinin bir karışımı. AB'ye olan "tek taraflı aş" bu hisleri daha da karmaşık hale getiriyor gibi görünüyor" ifadelerine yer verildi.