22
örgüt, ordunun siyasi tansiyonu kullanarak ve birtakım
kozmetik değişiklikler yaparak devrik lider Hüsnü Mübarek'in yolunda gitmeye başladığını öne sürdü. Mübarek rejimi karşıtı
gösteriler sırasında izlediği tarafsız
politika ile
halkın gönlünde taht kuran ordu, sık sık yaptığı açıklamalarla
ülkenin bir an önce demokrasiye geçerek yetkilerini devretmek istediğini belirtiyor. Ancak bazı
insan hakları örgütleri ve liberal partiler, son günlerde hem ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 30'unu elinde bulunduran ve hem de ABD'den her yıl yaklaşık 1,5 milyar dolarlık
yardım alan ordunun mevcut imtiyazlarını terk etmek istemeyeceği ve giderek cuntalaşma yoluna gidebileceği yönünde endişeler dile getiriyor.
Ordunun cuntalaşmaya başladığı yönündeki endişelere
delil olarak ise ordunun giderek daha fazla
Tahrir Meydanı'ndaki gösterilere müdahale etmesi ve yavaş yavaş
uygulamaya koyduğu öne sürülen
olağanüstü hal yasaları gösteriliyor. Son günlerde
İsrail Büyükelçiliği'ne yönelik gerçekleştirilen saldırılar üzerine ordu, 1981 yılından beri yürürlükte olan olağanüstü hal yasalarını tekrar uygulama tehdidinde bulunmuştu. Ordu, ülkede düzeni tesis etmek için bu yönde kararlar almak gerektiğini öne sürmüş, ancak özellikle yalan haberlere yönelik sert tedbirler alacağını duyurması, insan hakları örgütleri tarafından 'gerçek niyetin cuntalaşma olduğu' şeklinde yorumlanmıştı. Ülkede hâlâ güvenlik zafiyeti üst düzeyde bulunuyor ve pek çok yerde
hırsızlık,
gasp,
yol kesme, haneye
tecavüz olayları sıklıkla yaşanıyor.
Askeri Konsey hafta sonu merakla beklenen parlamento
seçim takvimini açıklamış, halk ve şûra meclisleri seçiminin üç aşamada kasım-mart ayları arasında yapılmasına karar vermişti. Ordu daha önce cumhurbaşkanlığı seçiminin ise parlamento seçimlerinden sonra yapılacağına karar vermişti. Ancak yeni
seçim kanunu özellikle insan hakları örgütleri ve liberal partilerin sert tepkisini çekmiş, bu
düzenleme ile Mübarek dönemi isimlerinin tekrar parlamentoya girmelerinin yolunun açıldığı iddia edilmişti.