Ali Bulaç'a göre Mısır'daki darbe adım adım geliyorum demesine rağmen Türkiye'nin aklıyla hareket eden İhvan hareketi askeri darbeyle devrildi, üstelik bu terörden uzak, barışçıl hareket terör örgütü ilan edildi. Bulaç'a göre H. Mübarek sonrası sürece temkinle yaklaşmayı planlayan İhvan'ın, Türkiye'den aldığı her tavsiye boş çıktı, hatta ters tepti.
İşte Ali Bulaç'ın yazısı
***
Müslüman Kardeşler’in aklı
Mısır darbesinin üzerinden bir yıl geçti. Hasar büyük: 5 binin üstünde can kaybı, binlerce yaralı ve sakat, tutukluların sayısını kimse bilmiyor, yüzlerce idama mahkum.
Ölenler şehid, yaralılar gazi, zindandakiler Yusuf aleyhisselamın medresesinde tahsillerini tamamlıyor. Sağlam ve sahih İslami referanslara sahip, şiddet ve terörden kaçan 85 yıllık bir hareket “terör örgütü” olarak ilan edildi. İhvan 22 ülkede iktidara en yakın siyasi akımdı, bu ülkelerin tümünde İslamcıların şansı zayıfladı.
Mısır bu noktaya nasıl geldi? Rol oynayan birden fazla faktör var, tek bir sebeple izah edilemez. Türkiye’de İhvan geleneği içinde gözünü açan, İhvan’ın kitaplarını yayınlayan, düşüncelerini önemseyen biri olarak Mısır’da olup bitenler beni derinden üzüyor. 85 yıllık tecrübeye sahip bu hareket nasıl oluyor da, bir anda bu duruma düşer? Müslüman Kardeşler, bu durumu öngöremediler mi? Hiç mi aralarında çok yönlü tartışma ve müzakerelerde bulunmadılar? Hiç mi başkalarına akıl sormadılar?
Hemen söyleyelim: İhvan Tahrir olayları başlar başlamaz geniş çaplı müzakerelerde bulundu, başkalarına sürekli akıl sordu. İçlerinde bir kanat başlangıçta şöyle düşünüyordu:
1) “Biz 85 yıllık bir teşkilatız, büyük maceralardan geçtik. Hemen parti kurup iktidara gelmeye yeltenmeyelim. Bir seçim dönemini bekleyip görelim. Durum müsait görünürse partileşip bir sonraki seçimlere katılırız. Bizim için parti kurup siyaset sahnesine çıkmak üç-dört aylık zamana bakar.” Diğer kanat bu fikri naif buldu, hemen örgütlenip seçimlere katılmayı önerdi. Bir İhvan şöyle diyordu: Türkiye modeli önemli. Önce Fethullah Gülen Hareketi gibi kenarda duralım, sonra AK Parti aşamasına geçelim. Türkiye’ye sordular, onlara şu akıl verildi: “Sakın bu fırsatı kaçırmayın, Tahrir siyasi boşluk doğurdu, erken davranan iktidar olur.” İhvan’ın “hemen iktidar” diyen kanadı bu akla uydu.
2) Seçimlere katılmaya karar verince bir kanadı şunu önerdi: “Milletvekillerinin 2/3’ü için seçimlere girelim. Bir ihtimal çok sayıda sandalye kazanırız, bu da Tahrir koalisyonunu ve bizden hoşlanmayanları kızdırır, bize karşı bir cephede toplar. Hiç değilse sandalyelerin 1/3’ünü her halükarda bizim dışımızdakiler alsın.” İhvan’ın “hemen iktidar” diyen kanadı ve akıl sordukları Türkler “Sakın ha, fırsat bu fırsat. Kim bir seçimi tam kazanacakken başkaları lehine feragat eder” deyip onları bu hayli ilginç, hatta demokrasi tarihine geçecek fikirden vazgeçirdiler.
3) Temkin üzere hareket eden İhvan kanadı cumhurbaşkanlığa da aday göstermekten yana değildiler, ancak heyecanlı kanadı ve akıl hocaları buna da vize vermediler.
4) İhvan’ın bir kanadı Birinci Tahrir’dekilerle aynı fikirde olup askerleri siyasi sistemden temizleme taraftarıyken, akıl hocaları “Ordu artı İhvan eşittir iktidar” formülünü takip etmeleri gerektiğini söylediler. Türkiye’de de böyle oluyordu. Bu Tahrircilerin İhvan’dan kopuşuna yol açan ilk faktör oldu.
5) Türkler, İhvan’a karşı bir darbe hareketliliği olursa haber verecekti, Sisi muhtıra verdi. Türkler darbe ihtimali olmadığını söylediler. Oysa Suud ve İran diplomatları Mısır’da kanlı bir darbe olacağını çoktan ülkelerine rapor etmişlerdi.
6) Mısır ordusu muhtıra verdi. İhvan’ın temkinli kanadı aralık için erken seçim ilan edilmesini ve bu arada bir teknokrat hükümetin kurulmasını teklif ettiler. Mursi’nin Türk danışmanları “Sakın ha, bu bizim 2007 e-muhtıramıza benziyor, dik durursan kazanırsın.” dediler. 48 saat dolunca ordu darbe yaptı, Mursi’yi tutukladı. Olanlar oldu.
Mısır’ı yakından takip edenler, bütün bunların aynen vuku bulduğunu bilir. Mamafih geçen hafta bunları Sisi yanlısı Mısırlı bir akademisyenden dinledim. Dediği şuydu: “Kesinlikle aralık ayı için erken seçim ilan edilip bir ara hükümet kurulsaydı darbe olmazdı. Mursi ve çevresi ‘akıl hocaları’na çok güvendiler.”
Akademisyen, Mısırlıların Türkiye’nin ilgisinden ilk defa Başbakan Erdoğan’ın Kahire’ye gelişinde Refah kapısından Gazze’ye gitmek ve Tahrir’de konuşma yapmak istemesinden kuşkuya düştüklerini söyledi. Gazze’ye gidiş, 1948’den bu yana Filistin davasının ağır bedellerini ödeyen Arapları ve elbette Mısır’ı by-pass edip Filistin davasını maliyetsiz temellük etmek, Tahrir konuşması da devrimin akıl hocalığına soyunmak şeklinde algılandı.