Avrupa'da mali krizden çıkış arayışları son hız devam ediyor.
Berlin ve
Paris hükümetleri hummalı bir şekilde
Euro Bölgesi için yeni bir istikrar paktı üzerinde çalışıyor.
"
Tasarruf etmeyen
ülke kapı dışarı edilecek."
Almanya ve
Fransa’nın Euro krizini aşmak için üzerinde çalıştıkları plan bu yönde gelişebilir. 27 Birlik ülkesinin devlet ve hükümet başkanlarının 9 Aralık’ta Brüksel’de bir araya geleceği AB zirvesinde,
Almanya Başbakanı
Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy, mali krizden çıkış için yeni planlarını açıklayacak.
Gerçi bu yeni bir gelişme değil, her iki politikacı da bu haberi kamuoyuna çoktan duyurdu. Ancak bazı Alman gazeteleri, yeni bir Avrupa İstikrar Paktı için "gizli
müzakereler" yürütüldüğü yönünde bir
takım iddialardan söz ediyor.
Müzakereler yürütülüyor ama gizli değil
"Welt am Sonntag" gazetesinin haberinde, Merkel ve Sarkozy’nin tüm AB ülkelerinin uzlaşmasını beklemek yerine ilk aşamada
Euro Bölgesi’nin tasarrufa hazır ülkeleri ile bir
anlaşma imzalamak istedikleri öne sürülüyor. Haberde bu anlaşmanın sıkı tasarruf tedbirlerini zorunlu kılacağı ve ulusal bütçelerin AB’nin kontrolüne açılmasını öngördüğü belirtiliyor.
Üst düzey bir Alman hükümet yetkilisi,
pazar günü
Reuters haber ajansına verdiği demeçte gizli müzakere iddialarını yalanlandı, ancak "iki ülkenin açıkladığı, borç krizine gerekli siyasî
yanıt olarak AB anlaşmasında sınırlı değişiklikler yapılması konusundaki işbirliğine" de işaret etti.
Schengen örneği
‘Çekirdek Avrupa’ düşüncesi yeni değil. Bu plana 1985 yılındaki Schengen Antlaşması bir örnek oluşturabilir. Çünkü o dönemde sadece Almanya, Fransa ve üç Benelüks ülkesi
Belçika,
Hollanda ve
Lüksemburg, sınır kontrollerinin aşamalı olarak kaldırılmasına imza atmıştı. Ama Schengen bölgesi günümüzde Cebelitarık’tan
Kuzey Kutbu’na, doğuda da
Rusya sınırına kadar genişlemiş durumda. Bu örnekte antlaşmalarda yapılacak değişikliklerin arkasındaki düşünce, borç yükü yüksek ülkelerin ulusal bütçelerine Avrupa düzleminde müdahele etme hakkının hukukî açıdan ancak bu şekilde garantiye alınabilmesi.
AMB’nin bağımsızlığı tehlikede mi?
Almanya
Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann, bu şekildeki bir istikrar antlaşmasının başarı şansı olduğunu düşünenlerden. Weidmann, hafta sonu Berliner Zeitung gazetesine verdiği demeçte, bu antlaşmada genel olarak inandırıcı bir konsolidasyon ve reform programı ile mali birliğin bir adım öteye taşınmasının önemli olduğunu belirtti.
Ortak euro tahvili önerisine şimdiye kadar karşı çıkanlar arasında yer alan Weidmann, bu tür bir malî birliğin ortak "Euro tahvili" için ön koşul olduğunu söyledi. Weidmann aynı şekilde Avrupa
Merkez Bankası’nın borç krizindeki euro ülkelerine ait devlet tahvillerini giderek artan oranlarda satın almasına da kesinlikle karşı çıkıyor.
Avrupa Merkez Bankası Başiktisatçısı Jürgen Stark, Frankfurter Allgemeine Zeitung'a pazar günü verdiği demeçte, Avrupa Merkez Bankası’nın gelecekteki rolü ile ilgili hâlihazırda yürtülen tartışmalardan kaygı duyduğunu belirtti. Stark "Açıkça görevlerimizin genişletilmesi tartışılıyor. Bu, sadece bizim bağımsızlığımıza dokunmakla kalmıyor, aynı zamanda tehlikeye sokuyor" diye konuştu.
Maliye bakanlarının işi yoğun
İlk aşamada Euro Bölgesi ülkelerinin maliye bakanları 29
Kasım salı günü bir araya gelecek. Bakanların toplantısında ana konuyu, Avrupa Mali İstikrar Fonu’nun (
EFSF) genişletilmesi, yani
kredi hacminin büyütülmesine yönelik çerçeve oluşturacak.
EFSF’nin elinde kalan 250 milyar euronun
yabancı sermaye aracılığıyla artırılarak 1 trilyon euroya kadar çıkarılması hedefleniyor. AB maliye bakanlarının ayrıca Yunanistan’a verilecek bir sonraki 8 milyar euroluk kredi dilimini serbest bırakması bekleniyor.
Almanya'nın Sesi