İsrail bombardımanı altındaki Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta toplanan 1200 Türk, Deniz Kuvvetleri'ne ait İskenderun gemisi ile yola çıktı. Dünya basını, güvenliği sağlayan SAT komandolarına büyük ilgi gösterdi.
'ÇOK İYİ İŞ OLDU'
Beyrut Büyükelçisi İrfan Acar: Askerlerimiz görevlerini en iyi şekilde yaptı. Son derece düzgün bir tahliye oldu. Kargaşa yaşanmadı.
En büyük tahliye
İsrail bombardımanı altındaki Beyrut'tan 1200 Türk vatandaşı tahliye edildi. Mersin'e getirilen Türkleri ordunun en seçkin birliği SAT komandaları korudu.
Türkiye, İsrail bombardımanı altındaki Lübnan'ın çeşitli yerlerinden Beyrut'a toplanan 1200 Türk'ü tahliye etti. Günlerdir çeşitli yabancı ülke vatandaşlarının tahliye edildiği Beyrut Limanı'na yanaşan Deniz Kuvvetleri'ne ait İskenderun gemisi Türk vatandaşlarını alarak Mersin Limanı'na doğru yola çıktı. Beyrut'tan İskenderun gemisine binen Türk vatandaşlarının güvenliğini SAT komandoları sağladı. Cumhuriyet tarihinin denizden en büyük sivil tahliyesini gerçekleştiren gemiye Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait iki hücümbot da eşlik etti. Hücumbotlar, yolcular gemiye binerken de liman açıklarında bekledi.
15 BİN TÜRK YAŞIYOR
Lübnan ve ülkenin başkenti Beyrut'ta çok sayıda Türk vatandaşı yaşıyor. Çoğu da Mardinli ailelerden oluşuyor. Türkler çeşitli işlerde çalışmak için Lübnan'a geliyor, daha çok hizmet sektörü ve tekstil işiyle uğraşıyor. Lübnan'da 15 bine yakın Türk vatandaşı olduğu sanılıyor. Büyükelçi İrfan Acar, bu sayının daha yüksek olabileceğini söylüyor. Türkiye Büyükelçiliği daha önce Türk vatandaşlarına çağrıda bulunarak ülkeden ayrılmak isteyenlerin başvurmasını istemişti. Türkiye Büyükelçiliği'ne pasaportlarıyla başvuranlar Beyrut'un Şuheyda Meydanı'nda toplandı. Burada kurulan masalarda Türk Büyükelçilikyetkilileri başvuranların resmi işlemlerini bitirerek otobüslere bindirdi. Otobüsler limana doğru yol aldı. Otobüslerden inen Türkler, Türk askerinin eşliğinde hızla İskenderun gemisine bindirildi. Askerler Beyrut Limanı'nda çevre güvenliğini alırken, bir yandan yolcuların bavullarını gemiye taşıdı.
'LÜBNAN YENİDEN DOĞAR'
Lübnan'da yaşayan Türkler, geride işlerini, evlerini bıraktı. Lübnan'ın Sayda kentinde yaşayan Serpil Dümer, yoğun bombardımanın sürdüğü kentteki evini bırakıp ülkeye dönmeye çalışanlardan. Serpil Dümer, Lübnan'ı ikinci vatanı olarak gördüğünü söylüyor. Serpil Dümer'in evinin hemen bitişiğindeki bir cami bombalanmış ve evi hasar görmüş. Geri dönüp dönmeyeceğini sorduğumda Dümer, "Lübnan çok savaşlar gördü. Bu savaş da bitecek ve ben de evime döneceğim. Lübnanlı eşim burada kaldı. Ama ben ve kızım savaş bitene kadar, Türkiye'de kalacağız. Lübnan'ı yıkamazlar. Her yıkıldığında küllerinden yeniden doğar Lübnan" diyor. Birleşmiş Milletler Barış Gücü eski temsilcisi Timur Göksel de ailesini Türkiye'ye gönderenlerden. Timur Göksel, Lübnan'daki durumun daha da kötüye gideceğine inanmadığını söylüyor. Timur Göksel savaşın 10 güne kadarbitebileceğini söylerken, "Ama yine de burası Lübnan, ne olacağı belli olmaz. Eşimi ve çocukları fırsattan istifade Türkiye'ye tatile gönderiyorum" diyor, gülerek.
YİNE DÖNECEKLER
Beyrut'a yıllar önce Adana'dan göç eden ailesiyle birlikte yaşayan Gülseren Akar da hiç ayrılmak istemiyor. Gülseren Akar, "Burası çok güzel bir şehir. Burada kuaför olarak çalışıyorum. Gelirim de iyi. Ancak evimizin hemen yakınına bombalar düştü. Bu yüzden Adana'ya akrabalarımın yanına dönüyorum. Ama savaş bittiğinde hemen döneceğim" diyor. Burada konfeksiyon atölyesi işleten Süleyman Ayaz'ın hikayesi ise biraz daha farklı. Süleyman Ayaz gemiye binecekler arasına ismini yazdırmış, ancak eşine izin verilmediği için o da gitmiyor. Süleyman Ayaz burada tanıştığı Filipinli bir kadın ile evlenmiş. Türk Büyükelçiliği'nin vize verdiği halde eşinin gemiye binmesine izin verilmediğini söylüyor. Süleyman Ayaz, "Eşim Filipinli. Asıl ismi Ceraldine, fakat evlendikten sonra Müslüman oldu ve Fatma ismini aldı. Büyükelçilik vize verdi ama gemiye binmesine izin verilmiyor. Bu yüzden ben de kalacağım" diyor.