Ünlü
Ermeni şarkıcı Charles Aznavour'un anılarını yazdığı kitapta kullandığı "
Soykırım kelimesi artık beni rahatsız ediyor" ifadesi Batı dünyasında bir hayli tartışıldı.
Uluslararası üne sahip bir Ermeni'nin kilitlenmiş kalmış bir problem konusunda farklı bir söz söylemesi büyük yankı uyandırdı. Bu söz, siyasi ve
ekonomik kazançlarını bunun üzerine kurmuş Ermeni ve diğer lobilerin hiç hoşuna gitmedi.
Ermeni meselesinin de tıpkı
Kürt meselesi gibi, bitirilip çözümlenmesini istemeyen çok ciddi lobiler var.
Yine dün ajanslara ilginç bir haber daha düştü.
İsrail'in aşırı sağcı
Dışişleri Bakanı
Avigdor Lieberman,
Türkiye'nin İsrail'e karşı aldığı kararlara cevaben bazı "cezalandırıcı" adımlar atacaklarını, ABD'de Ermeni lobisiyle
işbirliği içine girecek ve PKK'ya askerî
yardım teklifinde bulunacaklarını söylüyordu. Yani Kürt ve Ermeni problemleri Yahudiler tarafından istismar edilecekti.
Lieberman'ın aklına yeni gelen bu durumun daha önce kimsenin aklına gelmediğini söylemek
komik olur tabii ki. Bu problemlerin, bölgede hesabı kitabı olan her güç merkezi tarafından tepe tepe kullanıldığını söylemeye gerek bile yok. Hatta denebilir ki
Kürtlerden veya Ermenilerden çok daha fazla bu meselelere kafa yordular.
Ermeni meselesi yıllarca büyük devletlerin Türkiye'nin üstünde Demokles'in kılıcı gibi kullandığı, istediğini aldıktan sonra da tekrar buzdolabına koyduğu bir mesele olarak duruyor. Zaten bu konuyu, dünya çapında bir mesele haline getirenler ve Türkiye aleyhine besleyip büyütenler de maalesef Batı devletleri oldu.
Tarihçiler, o dönemde tehciri yaşamış birinci kuşak Ermenilerin, devlete karşı duydukları bütün kırgınlığa rağmen Türklerden nefret etmediklerini, aksine gittikleri yerlerde bir Şark toplumu gibi yaşamaya devam ettiklerini, hatta çoğu evlerde
Ermenice yerine
Türkçe konuştuklarını aktarıyor. Özellikle sözkonusu Ermeniler,
sivil Türkleri, Türk komşularını hasretle andıkları biliniyor. Ermeni tehcirinin bir
kan davası haline dönüşmesi; ancak Anadolu'yu hiç görmemiş üçüncü dördüncü kuşaktan sonra oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, önce tehcir edildikleri yerlerden kafilelerle Batı
Avrupa ülkelerine ve
Kuzey Amerika'ya göç ettiler. Sonra tehciri bir kan davasına dönüştürmenin çabası içine girdiler. Bu mesele sayesinde Türkiye'yi istedikleri gibi köşeye sıkıştırmaya çalıştılar. Lieberman bu meseleyi belki ilk defa aleni bir şekilde dillendirdi.
İsrail gibi Türkiye ile problemi olanların, bu sıkıntıların bitmemesi için her şeyi yaptıkları ve aleyhimize kullandıkları ortada. Ancak gerek Ermeni meselesinden gerekse
Kürt meselesi tartışmalarından en az fayda gören, belki de hiç fayda görmeyenler kuşkusuz Ermeniler ve Kürtler oldu. Yıllardır 1915 olaylarını bahane ederek Türkiye'ye karşı
öfke kusan Ermeniler bugüne kadar bir şey kazandıklarını söyleyebilirler mi? Ama Fransa'nın, ABD'nin ya da başka ülkelerin neler kazandıklarını saymaya kalksak bu satırlar yetmez. Tıpkı Kürt meselesi gibi!
12
Eylül döneminin faşist uygulamalarını bahane ederek ısrarla
silah kullanmaya devam eden PKK'nın Kürtlere ne faydası olmuştur ya da bugün nasıl zararı oluyor hiç düşünüyorlar mı?
MEHMET KAMIŞ - ZAMAN