AB, 21
Eylül 2005 tarihli beyanı ile
Türkiye'nin limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmasını, aksi takdirde gelişmelerin 2006 içerisinde değerlendireceğini kayıtlara geçirmişti.
Ankara ise son olarak Lüksemburg'da
Abdullah Gül'ün ağzından, ‘
Brüksel,
Kuzey Kıbrıs konusunda adım atmadan limanları açmayız' mesajı verdi. AB'nin limanlara ilişkin sonbaharda yapacağı değerlendirmenin olumsuz olacağı, bu nedenle Türkiye ile müzakerelerin askıya alınabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, Kıbrıs krizinin aşılması için farklı
senaryolar üzerinde duruyor. Zaman kulislerde ele alınan çözüm senaryolarını 5 başlık altında topladı.
Kıbrıs konusunda sonbaharda
Avrupa Birliği ile yaşanması muhtemel bir krizin aşılabilmesi için şimdilik şu 5 senaryo ön plana çıkıyor:
1- 2006 değerlendirmesi bir sonraki yıla bırakılır. İngilizlerin bu çerçevede Brüksel’de nabız yokladıkları; ancak üyelerin büyük bir kısmının bu teklife sıcak bakmadığı kaydediliyor. Fransa’nın 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimlerine gittiği ve genişleme sürecini mümkün olabildiğince yavaşlatmak istediği göz önüne alınırsa, değerlendirmenin ertelenme ihtimali çok güçlü görünmüyor.
2- Türkiye’nin ısrarla talep ettiği üzere, AB, sözünü tutup KKTC’ye tecridi kaldırır, karşılığında Ankara limanları
Rumlara açar. En makul görünen bu çözüm ise AB’nin Konsey kararına rağmen Rum vetosuna takılıyor. Rumlar, AB’nin
Kuzey Kıbrıs’a söz verdiği doğrudan ticaret tüzüğünün onayı için Maraş’ın kendilerine verilmesi ve
Gazi Magosa Limanı’nın ortak işletime açılmasını talep ediyor. AB de tecridin kaldırılması ile limanların açılması arasında hiçbir bağ olmadığını savunuyor. AB dönem başkanı
Avusturya’nın
Dışişleri Bakanı
Ursula Plassnik, önceki gün bu yöndeki bir soruya, “Biz siyasî bir söz verdik; ama Türkiye hukukî sorumluluk altına girdi.” cevabı verdi.
3- Ankara, limanların Rumlara açılmasını öngören “ek
protokol”ün uygulanmasına ilişkin sorunun AB-Türkiye Ortaklık Komitesi ve Konseyi’nde karara bağlanmasından yana. Burada
anlaşma sağlanamaması halinde karar mercii olarak AB yargısı ATAD’a yani “tahkime” gidilmesi söz konusu olabilir. Yargının vereceği karardan fazla emin olunmasa da, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunabilir umudu ile kazanılacak zaman, Ankara’nın elini rahatlatabilir. Ancak Brüksel, bu formüle sıcak bakmıyor.
4- Ankara’nın AB’nin talebini yerine getirmemesi halinde, müzakerelerin askıya alınması yerine, gümrük birliği ile ilgili fasıllarda fiilî müzakerelerin açılmaması gündeme gelebilir. Diplomatik kaynaklar, 35 müzakere faslının en az yarısının yoruma açık olarak
Gümrük Birliği ile irtibatlandırılabileceğine dikkat çekiyor. Ankara’nın bu formüle sıcak bakmasına karşın AB kaynakları sonucun bu olmayabileceğini vurguluyor.
5-
Birleşmiş Milletler
çözüm süreci tekrar canlandırılabilir. Ancak geçtiğimiz haftalarda seçimlerden oyunu artırarak çıkan Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, şu an itibarıyla hiçbir çözüm girişimine sıcak bakmıyor.
24 Ocak’ta Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracak bir “
eylem planı” açıklayan Türkiye’nin, çözüm çabalarını yoğunlaştırması bekleniyor. Yaklaşan genel seçimlere dikkat çeken siyasi gözlemciler, “
AK Parti hükümeti, Kıbrıs konusunda
Avrupa Birliği’nin beklediği adımları atmaz, taviz vermez.” görüşünde birleşiyor. Bu arada Ankara’nın, Kıbrıs konusunda elini güçlendirmek için sonbaharda yayınlanacak “İlerleme Raporu” öncesi reform paketlerini hızla tamamlayacağı vurgulanıyor.
‘İlişkiler çıkmaz sokağa girer’
Lüksemburg’da sergilediği tavırlar tepki çeken Avusturya
Dışişleri Bakanı Plassnik dün bir yazılı açıklama yaparak, ''Fiili müzakerelerin başlamış olmasının Türkiye için hem
teşvik hem de ciddi bir uyarı sinyali olduğunu'' vurguladı. Plassnik, Türkiye'nin limanlarını Rumlara açmaması halinde ‘ilişkilerin çıkmaz bir sokağa gireceği'' uyarısı yaptı. Abdullah Gül ise dün "Türkiye'nin AB üyelik süreci bir Kıbrıs müzakere sürecihaline getirilmemeli." mesajı verdi.
ZAMAN