Prof.Dr.
Mahir Kaynak çözümün olmaması durumunda Türkiye'nin ve
Avrupa'nın büyük zarar göreceği görüşünde . Bugünkü
Star Gazetesindeki köşesinde Kriz
senaryolarını değerlendiren Kaynak'a göre ortadoğuda bütün hesaplar enerji üzerine kurulmuş.
İşte Kaynak'ın yazısının tamamı
KIYAMET SENARYOSU
Bir süreden beri kısık sesle dile getirdiğim, bazen ima ettiğim bir gelişmeyi
İran dini lideri
Hamaney somut olarak ifade etti. ‘Eğer İran ile ilgili olarak yanlış bir hareket yaparsanız, bölgedeki enerji sevkiyatı ciddi biçimde tehlikeye girer’ sözleri bir
kıyametin habercisi gibiydi.
İran’ın tavrı hesapsız bir davranış gibi görünmüyordu. ABD’nin askeri üstünlüğünü dengeleyecek kozları vardı ve bu tüm Batı alemi için bir
yıkım anlamı taşıyordu.
Petrolün dünya ekonomisindeki rolü bir insanın damarlarındaki kan gibiydi ve bunun yokluğu, bir organın kaybının ötesinde
ölüm demekti. İran bir çatışmanın galibiyetle sonuçlanacağını düşünmese bile bölgedeki bir
yangının tüm dünyayı
ekonomik yıkıma götüreceğini anlamıştı. Sözleri şöyle yorumlanabilirdi: ‘ Beni denize itmeyin, hep birlikte boğuluruz’
Çatışmanın İran’la sınırlı kalmayacağı, tüm bölgeye yayılacak bir karmaşanın dünya petrol arzının üçte ikisini etkileyeceği düşünülüyor ve bunun aylar içinde tüm dünyayı ekonomik bir kaosa sürükleyeceği hesaplanıyordu.
Bu tablo İran’ın, tek başına, dünyayı istediği yere götürebileceği anlamını taşımıyordu. Onu destekleyecek ya da en azından engellemeyecek başka bir güce ihtiyaç vardı. Mesela
Rusya böyle bir yıkımı engelleyecek bir
politika izlerse İran’ın yapacağı hiçbir şey kalmazdı. İpler İran’ın elindeymiş sanılsa bile gerçek aktör Rusya idi. Dünyayı onarılması güç bir felakete sürükleyecek bu senaryodan Rusya hiç etkilenmeyecek hatta büyük ölçüde karlı çıkabilecekti. Olay bir kar-zarar hesabını da aşıyor varlık yokluk anlamını taşıyordu.
Rusya böyle bir kaosu istiyor denemezdi ama kozlarını masaya sermiş pazarlık etmeyi bekliyordu. Karşılığında talep edeceklerinin az olmayacağı tahmin edilebilirdi.
Bu büyük satrancın taraflarını tahmin etmek sanıldığı kadar kolay değildi. Acaba oyun ABD ile Rusya arasında mıydı yoksa ikisi başka bir güce karşı ortak mı hareket ediyordu? İran’ın tavrı kendi iç dinamiklerinin bir eseri miydi, yani seçimlerden Ahmedinecad’ın çıkması öngörülmemiş miydi? Rafsanca’ni kazansaydı böyle bir durumla karşılaşılmaz ve İran’ın renkli Soros devrimlerinden birini yaşayacağı için küresel
sermaye ile uyumlu bir politika izler ve bugünkü
kriz ortaya çıkmaz mıydı?
Ben komploculuk iddialarına muhatap olmayı göze alarak ABD ile Rusya’nın ortak hareket ettiğini, yeni bir dengenin bu iki güç arasında kurulacağını düşünüyorum. İran’ın bu tehdidinin en çok Avrupa, Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerini tedirgin edeceğini, küreselcilerin güçlerinin bir anlamının olmadığını göstereceğini zannediyorum.
Herhangi bir denge oluşturulduğu zaman bu sadece günün yöneticilerinin karar ve niyetlerine bağlı olarak ayakta kalmaz. Bu dengenin sürmesini sağlayacak maddi yapılar oluşturulur. Ben önümüzdeki günler için kendi senaryomu yazacağım. Beğenmeyenler başka şeyler söyleyebilir ve rakamları alt alta sıralayarak trend analizleri yapar, enflasyon ve
büyüme tahminlerine dayanarak geleceği tahmin edebilir.
Tüm Ortadoğu’nun bir yangın yerine çevrileceğine dair güçlü işaretler verilecek ve genel bir ekonomik çöküşün sinyalleri hissedilecektir. ABD, İran’ı vurursa misillemenin petrol akışını durdurmak olacağı izlenimi yaratılacaktır. Türkiye’nin Batı safında yer alması halinde, askeri gücünü kullanarak, kaosu sınırlayacağı düşünülecek ama onun tavrında bir netlik olmayacaktır.
Avrupa, Çin ve küreselciler masadaki kozlara bakarak yeni kurulacak dengeye razı olacak ve
alternatif enerji kaynakları devreye girinceye kadar petrolün kontrolü ABD ve Rusya’ya bırakılacaktır. Bu Avrupa’nın güç dengesinde taraf olmayacağı anlamına gelecek dağılmış bir Avrupa bu iki tarafın yanında yer alacaktır. Uzakdoğu ekonomik olarak tecrit edilecek, küresel sermayenin desteği ve pazarlarının sınırlandırılması nedeniyle ekonomik gerileme yaşayacaktır.
Bunların bir senaryo olduğunu düşünebilir ve dünya borsalarının Türkiye’ye etkilerinin çok daha önemli olduğunu söyleyebilirsiniz.
STAR GAZETESİ