Brüksel-
Ankara hattında bugünlerde en çok
gündeme gelen konu TCK'nın 301'inci maddesi. Ancak
Avrupa Komisyonu'nun
Yargı ve
Temel Haklar başlığı için hazırladığı tarama raporunda fikir özgürlüğü konusunda
Türkiye'yi zorlu bir sürecin beklediği anlaşılıyor. Bu başlığın müzakerelere açılması için 6 açılış kriteri öneren Komisyon, üye ülkelere yolladığı tarama raporuyla ilgili soru ve görüşleri toplamaya başladı. Referans'ın ulaştığı tarama raporunda Avrupa Komisyonu'nun en geniş yer ayırdığı bölümler
ifade özgürlüğü ve dini özgürlükler.
Raporda şiddet içermeyen görüşlerin ifadesi nedeni ile açılan davaların 2006 yılında 2005 yılına göre 2 kat arttığı, bu davaların yarısından fazlasının ise TCK'nın hükümleri uyarınca açıldığı tespitine yer veriliyor. TCK hükümleri içinde ise ifade özgürlüğünü en çok
hedef alan maddenin Türklüğe ve
Cumhuriyete hakareti yasaklayan 301'inci madde olduğunun altı çiziliyor.
Yargıtay 9'uncu
Ceza Dairesi'nin
Hrant Dink'e 'Türklüğü tahkir ve tezyif' suçundan verilen 6 ay
hapis cezasını esas yönünden onadığı, Dink'in daha sonra suikaste
kurban gittiği hatırlatılıyor. 301'in en çok
Ermeni ve
Kürt sorunları ile askerin rolüne ilişkin beyanlar aleyhine kullanıldığı tespitine de yer veriliyor.
Kürt sorununa ilişkin görüşlerin yargılanmasında TCK 215, 216, 217 ve 220'nci maddelerinin de kullanıldığı hatırlatılıyor. Yeni
terörle mücadele yasasının terör tanımını ve terör
eylemlerini sıralayan listeyi genişlettiği hatırlatılırken, yasanın yeni hali ile özgürlükleri kısıtlayan olumsuz bir etki yaratması riski olduğu belirtiliyor.
Kürtçe yayın yetersizeğitim imkânsız
Hükümetin ve yetkililerin temel haklara saygı için ülkede bir tolerans atmosferi yaratmak için çabalamasının gereğine dikkat çekiliyor. Hrant
Dink cinayeti ve Malatya'da 3 Hıristiyan'ın ölümü ile sonuçlanan saldırının ardından üst düzey yetkililerden gelen açıklamaların olumlu olduğu ancak dini özgürlükler ve
azınlık haklarına ilişkin açıklamaların aynı hassasiyette olmadığı belirtiliyor. Ülkedeki mevcut atmosferin değiştirilmesi için acil adım atılmaması durumunda Türkiye'nin 2007 yılındaki trajik olayların tekrarlanması riski ile karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor.
Kürtçe yayınların süre ve içerik bakımından kısıtlı olduğu hatırlatılırken,
Kürtçe eğitim programlarına ise izin verilmediği vurgulanıyor. Kürtçe'nin ve diğer lehçeleri konuşan çocukların ana dillerini Türkiye'de okullarda öğrenmesinin de hâlâ mümkün olmadığına dikkat çekiliyor. Siyasi Partiler Yasası'nın ise partilerin
Türkçe dışında diller kullanmasını mümkün kılacak şekilde değiştirilmesi isteniyor.
Şemdinli olaylarına ilişkin hazırladığı iddianamede dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın da adının geçmesi nedeni ile Van
Cumhuriyet Başsavcısı Ferhat Sarıkaya'nın görevden alınması, yargının tam bağımsız olmadığını gösteren çarpıcı bir örnek olarak yer veriliyor.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Sarıkaya'ya ilişkin kararının bu kurulun diğer devlet kurumları ile ilişkilerine yönelik soru işaretlerine neden olduğu hatırlatılıyor. Yargı müfettişlerinin
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan çok Adalet Bakanlığı'na bağlı olmaları da eleştiriliyor.
Vicdani ret de temel hak
Alevilerin büyük sorunlar ile karşı karşıya olduğu belirtilirken, cemevlerinin
ibadethane olarak tanınmaması örneğine yer veriliyor. Devlet denetimindeki ilkokul ve liselerdeki dini eğitim müktesebatının Alevi çocukları dışladığına dikkat çekiliyor.
Gayri-müslim dini topluluların ise lise eğitimi ve yüksek
öğretim veremediği hatırlatılırken, 1971 yılından beri kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun bir an önce açılması isteniyor.
Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin hristiyanlıkla ilgili "ekümenik" sıfatını kullanılmasına izin verilmemesi de eleştiriliyor. Patikhanesinin hem "ekümenik" sıfatını hem de tüzel kişiliğini kullanabilmesinin önünün açılması isteniyor.
Türkiye'de askerlik görevinin yasal olarak zorunlu olduğu ve vicdani ret kapısının kapalı olduğu hatırlatılırken Murat Ülke'nin Türkiye aleyhine
AİHM'de açtığı davaya yer veriliyor. AİHM Bakanlar Komitesi'nin
Ekim ayında konuyu yeniden değerlendireceği hatırlatılırken, Türkiye'nin vicdani redde olanak sağlanacak yasal düzenlemeleri yapması isteniyor.
Tartışma uzun sürecek
Siyasi konuların çoğunlukta olması nedeni ile Yargı ve Temel Haklar başlığına ilişkin
tartışmaların uzun sürmesi bekleniyor. Diplomatik kaynaklar, açılış kriterlerini sertleştirmeyi hedefleyen ülkelere
Yunanistan'ı örnek gösteriyor. Yunan tararının Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ve Fener Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik" sıfatı için bastırması güçlü ihtimaller arasında.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Patrikhane konusunu Temmuz ayındaki
Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısına özel gündem maddesi olarak ekletmişti.
Konsey'deki tartışmaları dikkatle takip eden Ankara ise, Yargı ve Temel Haklar konusunda AB üyesi ülkelerin ortak pozisyonunun ardından
Mart 2006'dan beri Fransa'nın itirazı nedeni ile bekletilen Eğitim ve
Kültür başlığının açılmasını istiyor.
Anayasa bahane olmasın
Kasım ayında yayımlayacağı İlerleme Raporu'nun hazırlıklarına başlayan Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin bu tarihe kadar reform sürecinin devamına yönelik güçlü sinyaller göndermesini bekliyor. Avrupa Komisyonu'na göre Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinde değişiklik ve 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e takılan yeni Vakıflar Yasası'nın çıkarılması İlerleme Raporu'nu yumuşatabilir. TBMM'nin ekime kadar tatilde olduğunu dikkate alan Avrupa Komisyonu, Ankara'ya son dakika değişikliklerini rapora yansıtacaklarının garantisini de veriyor.
Yeni anayasaya yönelik tartışmaları olumlu karşılayan Brüksel, anayasa sürecinin acil reformlar için bir bahane haline gelmemesi yönünde ise Ankara'yı uyarıyor. Yeni anayasanın yazımının ve onayının uzun süreceğine dikkat çeken AB yetkilileri, TCK'nın rahatsızlık yaratan maddelerinin yeni anayasa beklenmeden değiştirilmesini bekliyor. Türk tarafı ise TCK'nın 301'inci maddesindeki "Türklüğü tahkir ve tezyif" gibi ifadelerin ancak kapsamlı bir anayasa çalışmasından sonra yeniden düzenlenebileceği görüşünde.
6 AÇILIŞ KRİTERİ BELİRLENDİ
Tarama raporunu geçtiğimiz haziran ayında tamamlayan
AB Komisyonu, Yargı ve Temel Haklar müzakere başlığı için 6 tane açılış kriteri önerdi. Bunlar şöyle:
· Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliğinin güçlendirilmesini hedefleyen bir Yargı
Reformu Stratejisi'nin hazırlanması.
· Yolsuzlukla mücadele için etkin bir kurumsal çerçeve oluşturacak Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi'nin hazırlanması.
· Temel haklara ilişkin yasaların tam olarak uygulanması ve praktikte bu haklara uyumun hedeflendiği bir eylem planı hazırlanmalı. Sözkonusu eylem planı AİHM içtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile garanti
altın alınan hak ve özgürlükleri de kapsamalı.
·
Birleşmiş Milletler prensipleri ile örtüşen bağımız bir
Ombudsmanlık sistemi oluşturulmalı.
· İfade özgürlüklerine ilişkin yasalar AİHM içtihatlarına da uyumlu hale gelecek şeklide değiştirilmeli.
· Türkiye, işkence ile mücadelede bağımsız ulusal mekanizma kurulmasını öngören
Birleşmiş Milletler İşkence ile Mücadele Anlaşması'nın tercihli protokolünü imzalamalı.
REFERANS