Aralarında ABD Temsilciler Meclisi eski danışmanlarından Alan Makowsky ve eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin de bulunduğu BPC, 2011 seçimlerine göre AKP ’nin gerilediğine dikkat çekerken, yine de yolsuzluk iddiaları ve internete düşen ses kayıtlarının AKP seçmeninin yüzde 75’inde hiçbir etki bırakmadığını belirtti. Rapor Gezi Parkı ile hareketlenen siyasi bilinç ve seçmen katılımındaki artışa da dikkat çekerken CHP, seçmeninde neden daha büyük bir artış yaratmadığına detaylı bakılması gerektiğini vurguladı.
BPC raporuna göre, ekonomi çevreleri Başbakan Erdoğan’ın seçim sonucu sonrası daha “merkezci, uzlaşıcı” bir politika uygulayacağına, kutuplaştırmadan vazgeçeceğine inanıyor. “Hiçbir rakibi olmadığı için sertleşmesine gerek yok” diyen bu çevrelerin karşısındaki görüşe göreyse, Erdoğan yolsuzluk iddiaları ve suçlamalara rağmen hiçbir şekilde politikasını değiştirmeyecek ve otoriter ve baskıcı tavrını aynen devam ettirecek.
SANDIK ALGISI ZARAR GÖREBİLİR
Radikal gazetesinden Ahu Özyurt'un özel haberine göre, Bipartisan Policy Center, seçimin sonuçlarını yorumlamak için kongre üyelerine yolladığı raporda, Başbakan Erdoğan’ın bundan sonra nasıl davranacağını anlamak için dört noktaya bakılması gerektiğine dikkat çekti. Bu noktalar şöyle sıralandı:
• Oy sayımında usulsüzlük: Daha önceki seçimlere kıyasla 30 Mart seçimleri çok büyük ölçüde şaibeli ve gölgeli. Elektrik kesintileri, çöplüklerden çıkan oylar, kayıp tutanak vakaları çok yaygın. AKP’nin bütün yeniden sayım itirazları kabul görürken, CHP ve BDP’nin hiçbir itirazı dikkate alınmadı. Oy sayımındaki yolsuzluklar ciddiye alınırsa, iki seçim daha yaklaşırken halkın demokrasi algısı zarar görmemiş olur.
• Sosyal medyaya karartma: Twitter ve Youtube yasaklarının büyük ölçüde Başbakan Erdoğan’ın akrabaları ve çevresindekilerle yaptığı ve yolsuzluk iddialarına konu olan telefon konuşmaları ile ilgili olduğu düşünülüyor. Başbakan Erdoğan, mahkemenin Twitter’i açma kararına “saygı duymadığını ama uyacağını” açıkladı. Youtube’u açma kararını nasıl uygulayacağına dikkatle bakmak gerek.
• MİT Yasası: Seçim öncesi gündeme gelen ama geri çekilen yasa, Meclis’te ilk sırada. Eğer, uzmanların ve gazetecilerin dediği gibi bu yasa MİT’i tamamen denetim dışına çıkartacaksa ve bir nevi “muhaberat” örgütü yaratmaya yönelik ise Erdoğan’ın otoriter eğilimlerinin gayet kuvvetle yerinde olduğunun işaretidir.
• İsrail ile normalleşme: Müzakereler seçim öncesi önemli bir aşamaya gelmişti. Erdoğan’ın İsrail karşıtı tabanına seçim öncesi bu konuyu götürmemesi sürpriz değil. Seçimlerden sonra şimdi ciddi adım atıp atmayacağına bakmak gerek. Eğer hiçbir hareket yapmazsa, zaten baştan bu yana anlaşmak için hiç istekli olmadığı ve Batı’nın “otoriterlik” eleştirilerini savuşturmak için zamana oynadığı ortaya çıkacak.