İsrail, Türkiye'ye neden muhtaç?

1950'lerde başlayan ve ağırlığını askeri işbirliklerinin oluşturduğu Türkiye-İsrail ilişkileri, Tel Aviv'in Davos rövanşını önlüyor.

İsrail, Türkiye'ye neden muhtaç?

Çünkü böylesi bir hamlede en çok zararı yine İsrail'in göreceğini tarihi süreç ortaya koyuyor. 'Dış politikamız üzerinde cereyan eden müzakerelerde Arap ve İsrail meselelerini çok sık bahis konusu ettik. Filistin asırlarca Osmanlı hakimiyetinde kalmış bir toprak parçasıdır. O zaman içinde bir İsrail doğmadı. İsrail devletini de biz icat etmedik. İsrail devleti doğarken bunun bölgede bir huzursuzluk yaratacağını Birleşmiş Milletler'de ifade ettik. Ancak vücut bulduktan sonra tanıdık. Milletlerarası münasebetlerde 'benim dostumla dost ol' demek ne kadar doğru ise 'benim düşmanımla dost olma' demek de o kadar mümkün değildir. Türk hükümetinin siyasetinde ipotek yoktur. Türkiye'nin İsrail ile normal münasebetleri vardır ve bu münasebetler hiçbir biçimde Arap dostlarımız aleyhinde olmamıştır." Meclis tutanaklarında yer alan bu sözler, bundan 42 yıl öncesine ait olsa da bugünkü tartışmaları yansıtır cinsten. Süleyman Demirel hükümetinin Arap-İsrail denklemindeki dış politikasını eleştiren muhalefete karşı dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in cevabıydı bu. Aradan geçen yıllara rağmen Türkiye'nin Arap-İsrail sorununa yaklaşımının pek de değişmediğini ortaya koyması açısından önemli. Geçmişte olduğu gibi bugün de Ankara, hem Arap dünyasıyla hem de İsrail ile ilişkilerini korumaya özen gösteriyor. Arap yanlısı çıkışlarda bile dengeli bir yaklaşım içinde olduğu görülüyor. Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmek için İsrail ile var olan köprülerin kaldırılmayacağını ortaya koyuyor. Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde 29 Ocak akşamı İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen 'Gazze: Ortadoğu'da Barış Modeli' konulu panelde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında yaşanan sert diyalog, iki ülke arasında gerilime yol açmış olsa da aradan geçen 12 günlük sürede iki ülkeden yapılan açıklamalar, ilişkilerin kopmasını engelledi. Dış politikaya 'komşularla sıfır sorun' vizyonunu kazandıran hükümetin karşı bir tutum sergilemesi de beklenmiyordu elbette. Ancak muhalefet iki ülke arasındaki gerginlikten pay çıkarmakta gecikmedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti döneminde İsrail ile ilişkilerin en üst düzeyde olduğunu vurgulayıp Başbakan'ı eleştirdi: "Gazze'de o çocukların üzerine bomba atan pilotlar Konya'da eğitilmektedir. Askeri projeler yürütülmektedir, en ileri işbirliği içindeyiz İsrail'le." Bununla birlikte bazı çevreler Davos'un geri dönüşünün kötü olacağı yönündeki senaryolarını dillendirmeye başladı bir merkezden harekete geçmişçesine. Türkiye-İsrail ilişkileri bir kez daha sorgulanmaya başladı. 28 Mart 1949'da 'de facto' (fiili) tanımayla başlayan devletlerarası münasebetler, bugün olduğu gibi birçok kez gerildi geçmişte. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) kurulmasının ardından olduğu gibi Hamas'ın Ankara'ya davet edilmesi de krizdi, iki ülke için. İsrailli askerlerin Kuzey Irak'taki Peşmergelere verdiği eğitimin ortaya çıkması da ilişkileri olumsuz etkilemişti. Ancak iki ülkenin birbirine olan faydası her sorunun aşılmasında önemli rol oynadı. Özellikle askeri alandaki işbirliği, silah alımı ve modernizasyon anlaşmaları 'ortaklık' düzeyinde olmasa da 'stratejik' ilişkiler kurmasını sağladı. İŞTE HABER DOSYASINDA AYRINTILARINI BULACAĞINIZ DİĞER BAŞLIKLAR İLK GİZLİ İTTİFAK NE ZAMAN KURULDU 'STRATEJİK ORTAKLIK' MI, KARŞILIKLI 'ÇIKAR İLİŞKİSİ' Mİ? DAVOS SONRASI İLİŞKİLER NASIL ŞEKİLLENECEK? İLİŞKİLERİN DEVAMI TÜRKİYE'DEN ÇOK İSRAİL'İN MENFAATİNE Mİ? AKSİYON
<< Önceki Haber İsrail, Türkiye'ye neden muhtaç? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER