İngilizler onu gizlice takip ettiriyor ve neredeyse siyasal kariyeri başladığı zamandan beri gözlerini üzerinden ayırmıyorlardı. Bu konu hakkındaki belgeler İngiliz karşı-
casusluk
arşivlerinde, KV 2/2251-2252 numaralı dosyalarda bulunuyor.
NKVD’nin Kontrolü Altında
Menahem Begin (1913-1992) 1929’de
Polonya’dayken sağcı Siyonist
gençlik örgütü Beitar’a katıldı. İngilizler 1930’larda
Avrupa ülkelerindeki seyahatlerini ve
Filistin sömürgesinde Londra’nın politikalarına karşı faaliyetlerini, düzenlediği
protesto eylemlerini ve örgütlediği gösterileri izlemeye başladılar. 1939’da Begin, Siyaonist örgüt Beitar’ın Polonya kolunun başına geçti. Aynı yılın
Mayıs ayında Varşova’daki İngiliz konsolosluğunun önünde
Yahudi göçünün sınırlanmasını protesto eden kitlesel gösterileri örgütledi. İngilizlerden gelen talep doğrultusunda tutuklandı ve aylarca
hapis yattı.
Alman orduları Varşova’ya yaklaşırken serbest bırakıldığında Filistin’e gidebilme umuduyla ailesiyle beraber
Litvanya’ya kaçtı. 1940 yılında Litvanya, Sovyet toprağı haline geldiğinde tekrar siyasi nedenlerle tutuklandı ve 8 yıllığına Sibirya’ya sürüldü. Ancak Almanların
SSCB’ye saldırmalarının ardından
general Vladislav Anders yönetiminde “Yeni Polonya
Ordusu”nun kurulmaya başlanması sayesinde 1941 kışında beklenmedik bir şekilde serbest bırakıldı. Yeni ordunun birimlerinden birinde görev alan Begin kendisini İngiliz mandasındaki Ürdün’de buldu ve 1942 Mayıs’ında da Filistin’e gitti.
Rus Bilimler Akademisi’ndeki Dünya Tarihi Enstitüsü’ndeki arşivlere göre Anders’in ordusu, NKVD
kontrolü altındaydı. O zamanlar temsilcilerinin
Ortadoğu’daki faaliyetleri Komintern tarafından izleniyordu. Begin 1943’e dek bu orduda görev aldı ve sonra da Anders ile İngiliz-karşıtı Yahudilerin görüşmeleri sonucunda radikal grup “Irgun Tzvai Leumi”ye (
Ulusal Askeri Örgütü – ETZEL) geçti.
İsrail kaynaklarına göre o dönemde Anders’in ordusunda görevli olan Begin tüm Filistin’de Beitar’ın başına geçti. Bu dönemde Sovyet istihbaratıyla arasında olabilecek bağlara dair İngilizlerin şüpheleri giderek daha da arttı.
1947’ye dek Begin karısı ve çocuklarıyla, devamlı kılık değiştirerek ve sahte belgeler kullanarak yeraltına çekildi. Filistin otoriteleri başına 30 bin dolarlık bir
ödül koydular. ETZEL üyelerinin 1946’da Kudüs’te Kral Davut otelindeki İngiliz karargahına saldırılarının ardından Begin, İngiliz istihbarat görevlisi Chilik Weizman’a göre Ocak 1947’de
estetik ameliyat oldu. Yeni açılan arşiv belgelerinde İngiliz karşı-
casusluk örgütünün endişeleri belirtiliyor, çünkü “yeni yüze dair bir tanımlama mevcut değil.”
O zamanlar İngiliz MI5 Gizli Servisi analistleri Begin’in kelimenin tam anlamıyla bir Rus
ajanı olmadığı ihtimalini göz ardı etmemişlerdi. Onlara göre, aynı zamanda, kendi örgütü için Sovyet gizli
servisinden finansal
yardım almış veya talep etmiş olma ihtimali de çok yüksekti. (…). ETZEL faaliyeti hakkındaki Kim Filby tarafından toplanmış bilgiler içeren KV 5/34-416 nolu dosyalar da buna tanıklık ediyor.
İsrail devletinin oluşumundan sonra bile (1948) İngiliz özel servisleri Menahem Begin’in yurtdışına yaptığı tüm yolculuklarının izini sürmeye devam ettiler.
Bağımsızlık ilanının ardından İsrail ordusunun kuruluşunda temel oluşturmuş olan bir başka Siyonist örgüt de “Hagana”ydı ve İngiliz Gizli Servisi MI5, bu örgütün de Sovyet
gizli servislerinden
destek aldığından şüphe ediyordu. İngiliz bakışının bu versiyonu, KV 5/33 dosyasında belirtildiği üzere, özellikle Filistin’deki İngiliz askerleri arasında dağıtılan
propaganda kitapçıklarında destekleniyordu. Geneldeyse, “Hagana” ile SSCB arasındaki muhtemel bir bağlantı bölgedeki İngiliz çıkarlarına yönelik en büyük tehditlerden birini oluşturuyordu. Bu örgütün yöneticileri arasında birçok eski Sovyet vatandaşı, hatta
kızıl ordu ve Sovyet ordusu
subayları bulunuyordu. Mesela “Hagana”nın başkomutanı Itzhak Sade, çadırında Stalin’in portresini taşıyordu. Komutası altındaki birçok da subay açıkça Sovyet yanlısı görüşlere sahiptiler. İngilizlerin görüşüne göre, en azından bazıları (casus olmasalar bile) Sovyet gizli servislerinin etki-edici ajanlarıydılar.
Gizli Bağlantılar
Sovyet istihbaratının daha önce basılmış olan arşiv belgeleri İngiliz karşı-casusluk örgütünün korkularını doğrular nitelikte. İsrail’in kuruluşunun öncesindeki dönemde SSCB gizli servisleri Filistin’de, 1920’lerde başlamış olan yoğun ve etkili faaliyetlerde bulunuyorlardı.
1929’da Ortadoğu’daki tüm “residentura”nın başına
Afganistan ve İran’da sabit gözlem görevleriyle casusluk yapmış olan Georgy Agabekov getirildi. Bunun hemen ardından da Batı’ya gönderildi. Anılarında Filistin’deki temel görevin o zamanlar “sınıfsal ve ulusal tüm karşılıklı ilişkilere dair dikkatlice çalışmalar yürütmek ve
İngiltere ile savaş halinde Sovyetlerin kime (Yahudilere mi yoksa Araplara mı) güvenebileceğini bulmak” olduğunu belirtiyor. Agabekov’un sözleriyle: “Bu çok önemliydi. Dolayısıyla
Moskova kızıl
deniz sahilinde olan Filistin’de büyük bir stratejik önem görüyordu.”
İlk başlarda Filistin’deki Sovyet gizli-servis ağı, eski Rus imparatorluğu vatandaşları olan Yahudilerce kurulmuştu. Agabekov ilk aşamada Filistin’deki ajan ağının Berlin’deki Sovyet istihbarat temsilcisi tarafından kontrol edildiğini belirtiyor, ancak yirmili yılların sonuna doğru
İstanbul “residentura”sının kontrolüne giriyor. SSCB gizli servisleri, Filistin’deki faaliyetlerinde (1929’da
Kremlin’in girişimiyle kurulmuş olan) yerel Komünist Parti’nin faal işçilerini ve aralarında aşırı sağcı radikallerin de bulunduğu Siyonist örgüt üyelerini kullanıyorlardı. Ancak her ne kadar komünistler Moskova ile aralarında olan bağı saklama ihtiyacı duymuyorlarsa da, Siyonistler bu tür bağlantılarının gizli kalmasına çabalıyorlardı. Özellikle de, 1920’lerden 1940’lara kadarki dönemde Sovyet istihbaratıyla
işbirliği yapan bazı Siyonistlerin daha sonra İsrail devletinin siyasi liderlik kadrolarında, orduda ve gizli serviste önemli yerleri işgal etmiş olduklarını belirtmek gerek.
Sovyet gizli polisinin kurucusu olan Felix Dzershinsky, Dışistihbarat Servisi Şefi Meyer Trelisser’e gizli bir not gönderdi. Bu notta “Siyonistlerle dost olmak, güvenlerini kazanmak ve onları kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanmak” gerektiğini belirtiyordu. Bu belgede Siyonist hareketin önemi, özellikle de bu çerçeve dâhilinde ve Ortadoğu’da, İngiltere’yle karşı karşıya gelmek olarak görülüyordu. 1923 sonunda yasadışı bir Sovyet “residentura”sı Filistin’de göreve başladı.
Temel görevlerinden biri de “Hagana” ismi altında bir gizli servis ağı kurmaktı. Agabekov’un 3 yıl sonra tanıklık ettiği üzere “Siyonist partiden üç üye Filistin’den Moskova’ya gitti ve OGPU -KGB’nin ilk hali- ile bağlantı kurdu.” Agabekov’un yazdıklarına göre “(Sovyet istihbaratının) dışistihbarat servisiyle konuşmalarında Siyonistler, Filistin Yahudilerinin İngilizlerle anlaşmazlıklarını belirttiler ve Filistin’de bağımsızlığa ulaşmak için yardım talep ettiler. Propaganda yürütmek için finansal kaynak ve
silah desteği istediler. Sovyet hükümeti bu öneriyle fazlasıyla ilgilendi.” Rus kaynaklarına göre 1937’den beri Sovyet istihbaratının Siyonist aşırı sağcı radikal örgüt ETZEL içinde ajanları vardı.
SSCB, İsrail’i Yakından Takip Etti
1940’lı yıllarda Filistin’deki durumu gösteren bazı bilgiler, üç yıl önce Moskova’da SVR arşivleri temel alınarak “Rus Dış
İstihbaratının Tarihine Dair Bazı Eskizler” cildinde yayımlandı. Bu bilgiler, zamanın gizli belgelerine göre yerel şartların “bir bütün olarak düşünüldüğünde Sovyet istihbaratı için
tercih edilebilir” olduklarını gösteriyor. Bu durum ayrıca “1940’lı yıllarda gelen yerleşimcilerin bazılarının savaş yıllarını SSCB’de geçirmiş, Sovyet ordusunda ve gerilla gruplarında savaşmış olmaları, ve de Sovyetler Birliği’ni ikinci anavatanları olarak görmeleri” sonucunda daha da belirginleşiyordu. 1948’de Moskova’nın desteği sayesinde Ortadoğu haritasında bir İsrail devleti oluştu. İsrail Karşı-Casusluk Örgütü’nün ilk başkanı olan Isser Harel yazdığı “Sovyet Casusluğu” adlı kitabında şöyle diyor: “Varlığının ilk günlerinden beri
küçük İsrail devleti Sovyet casusluk faaliyetinin temel hedefi haline geldi. Jeopolitik konumu ve batılı demokrasilerle, özellikle de ABD ile olan bağı yüzünden İsrail’in Moskova için önemi büyüktü. Sonuç olarak Sovyet casusluğu İsrail’de hayatın her alanına büyük ilgi gösteriyordu.” Kremlin gizli servislerinin Ortadoğu tarihindeki “İsrail” dönemi işte böyle açılmış oldu ve bu günümüze dek uzanan bir dönem olacaktı.
DÜNYA GÜNDEMİ GAZETESİ