Taraf Gazetesi'nden Süleyman Yaşar, Ruhani'nin Türkiye ziyaretiyle ilgili olarak çarpıcı değerlendirmelerde buldundu. Yaşar'a göre, bildiğiniz gibi Batılı ülkelerin İran’a uyguladığı yaptırımlar nedeniyle İran’da temel mallar bulunamaz hâle geldi .Bunun üzerine İran yönetimi ihtiyaç duyulan malları temin etmek için yeni bir yöntem geliştirdi.
Peki neydi bu yöntem?
Hemen açıklayalım bu yöntemi; “Petrolü devletten al, müşteriyi nasıl bulursan bul, petrolü sat komisyonunu al. Ve bu petrol parasıyla İran’ın ihtiyacı olan malları ülkeye getir.” İşte yaptırımlar karşısında bulunan yöntem buydu.
Tabii bu yöntemi özellikle genç işadamları ve İran Devrim Muhafızları kullandılar, İran petrolünü Asya ülkelerine örneğin Malezya’ya gemiyle gönderdiler. Bu ülkede petrol stok edilip ülke kimliği değiştirildi ve diğer ülkelere satıldı.Yine İran petrolü, Irak ve Oman’a gönderilerek o ülkelerin petrolü gibi küresel piyasalara arz edildi.
Tabii bu arada bazı çift pasaportlu işadamları ve Devrim Muhafızları satılan petrolün parasını İran devletine ödemediler. Kendi hesaplarına başka ülkelerde bu paraları kullandılar ya da depo ettiler. Fakat işler geçen yılın haziran ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle değişti. İşte İran’da Ahmedi- Nejat’ın ardından seçimleri kazanıp iktidara gelen Hasan Ruhani bir de baktı ki Hazine bomboş. Bu arada devletin 80 milyar dolar borcu olduğunu öğrendi. Yine enflasyonun yüze 40, genç işsizlik oranının yüzde 24,3 oranına ulaştığını gördü. Yani bir yanda çalınan petrol diğer yanda yüksek borç, yüksek enflasyon ve yüksek oranlı işsizlikle karşı karşıya kaldı Ruhani.
Tabii Ruhani hemen araştırma başlattı ve İran’da Ahmedi-Nejat dönemindeki son sekiz yılda elde dilen 650 milyar dolar tutarındaki petrol gelirlerinin 200 milyar dolarının kayıp olduğunu tespit etti. Bunun üzerine hemen geçen yılın aralık ayında ekonomik yolsuzluklarla mücadele ofisinin başına Cumhurbaşkanlığı Birinci Yardımcısı Es’had Jahangiri’yi getirdi. Bu atamadan hemen iki gün sonra Türkiye’de de bilinen işadamı Babek Zencani tutuklandı. Bu tutuklama üzerine Ruhani’nin danışmanı Akbar Torkan Financial Times’a açıklamasında; “Zencani verimli bir satıcı. Muhtemelen onun gibi pek çok satıcı var. Ne kadar petrol satıp ne kadarını Hazine’ye yatırdıklarını hâlâ bilemiyoruz” diyor. Bu arada Ruhani, Petrol Bakanlığı ve Merkez Bankası’nda yolsuzluk yaptığı belirlenen siyasetçilere yakın kişilerin yerlerine profesyonellerin atamasını yaptı. Hemen unutmadan belirtelim Ruhani’nin bu tespitlerinin ardından İran’da gerçek kişiler ile Devrim Muhafızları’nın devlet ihalelerine girip petrol almaları yasaklandı.
Bütün bu araştırmalar sürerken Afarid Khosravi isimli pek bilinmeyen bir işadamı üç yıl önce 2,8 milyar doları zimmetine geçirdiği gerekçesiyle hükümet baskısıyla geçen ay idam edildi.
Hemen belirtmekte fayda var, İran devletinin 200 milyar dolarını arayan İran gizli servisi, devlet petrolünü alıp satan gerçek kişileri Türkiye, Dubai ve Malezya’da arıyor. Yakaladıklarını rehin alıp götürüyor. Tabii bu arada 6 Haziran 2013 Financial Times nüshasında tam sayfa bu konuya ilişkin analizi yayınlanan gazeteci Najman Bozorgmehr “İran petrolünü satıp parasını Hazine’ye yatırmayanlar bütün bu olanların Batı’nın yaptırımlarına karşı bir hile olduğunu ileri sürüyorlar ama onlar aslında İran ulusuna hile yaptılar” değerlendirmesini yapıyor.
Anlayacağınız İran’ın son sekiz yılda 200 milyar doları kayboldu. Şimdi bu kayıp para ve parayı kaybedenler üç ülkede aranıyor. Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye oluyor tabii. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bugün Türkiye’de, bakalım dünya medyasında yer alan bu konu gündeme gelecek mi?