Güney Kore'nin başkenti
Seul'de düzenlenen
G-20 Zirvesi'nde, liderler arasında
döviz kuru konusunda bazı görüş ayrılıkları olsa da, zirve sonunda ''küresel gerilimler ve kırılganlıkların'' üstesinden gelme konusunda fikir birliğine varıldı.
Kur değerlerinde ''
rekabet devalüasyonu''ndan uzak durulması gerektiğini sonuç bildirgesinde ifade eden liderler,
ekonomik krizin risklerinin halen sürdüğü belirtti. Bildirgede, ''Bazılarımız güçlü
büyüme yaşarken, bazılarımız yüksek seviyede işsizlik ve cansız toparlanma ile karşı karşıya. İnişli çıkışlı büyüme ve artan dengesizlikler, küresel çözümlerin eşgüdümsüz çabalara sapmasına sebep oluyor.'' denildi.
Zirvede asıl anlaşmazlığın Çin ve ABD arasında geçtiği öğrenildi. Para birimi Yuan'ın kur değerlerinde denetimini sıkı tutan Çin'in delegasyonları, ABD'li delegasyonların ağır baskılarına maruz kaldı. Anlaşmazlığın bir diğer sebebi de iki
ülke arasındaki ticari dengesizliklerdi.
Zirve'de alınan ortak bildiride ayrıca 2011'deki 'Dördüncü
Birleşmiş Milletler Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi'nin Türkiye'de, 'Dördüncü Yüksek
Seviye Yardım Etkinliği Formu'nun
Güney Kore'de düzenlenmesinden memnun duyulacağı kaydedildi. Bildiride ayrıca, gelecek G20 zirvesinin
Fransa'da, 2012'deki zirvenin ise Meksika'da toplanacağını ifade edildi. Bildiride, Seul Eylem planı'nın kabul edildiği yer aldı.
Yavaş büyüyen gelişmiş ekonomiler,
faiz oranlarını
rekor düşük seviyelerde tutarak, büyümelerini hızlandırmaya çalışırken, gelişmekte olan piyasaların hızlı büyümeleri, ekonomilerinde aşırı
ısınma kaygısı oluşturuyor.
YENİ KURTARMA MEKANİZMASI 2013 ORTALARINDA
Öte yandan,
İngiltere, Fransa,
Almanya,
İtalya ve
İspanya ortak bir
deklarasyon yayımlayarak, gelecekteki olası bir
Avrupa Birliği (AB)
kurtarma fonu için tahvil piyasalarını yatıştırma kararı aldı. İrlanda'nın tahvil
faiz oranları rekor yüksek seviyelere çıkarken, liderler, AB'nin müdahale etmesi gerektiği görüşünde. Beş ülkenin ortak deklarasyonunda, herhangi bir yeni kurtarma mekanizmasının 2013 ortalarında uygulamaya geçebileceği ve mevcut anlaşmalara herhangi bir etkisinin olmayacağı da belirtildi.