ABD Dışişleri Bakanı
Clinton: ''ABD,
Türkiye'nin
bölgede ve dünya sahnesinde artan rolünden memnuniyet duyuyor''
-''Öğrencilerden girişimcilere ve hükümet yetkililerine kadar, Türklerle konuştuğumda kendine güven ve iyimserlik görüyorum, ki bunun da iyi bir nedeni var''
-''Türkiye, şu anda dünyanın 17'nci büyük ekonomisi olması ve gelecek yıllarda da ilk 10'a girme arzusuyla gurur duyabilir. Bazılarının 'Türk mucizesi' dediği bu hikaye iyi biliniyor''
Clinton,
Amerikan Türk Konseyi'nin (ATC) 30. Yıllık Konferansı dolayısıyla düzenlenen
akşam yemediğine katıldı.
Burada yaptığı konuşmada, uçağındaki
teknik arıza nedeniyle toplantıya katılamayan Baş
bakan Yardımcısı Ali
Babacan ile bugün
telefon görüşmesi yaptığını ve Babacan'ın toplantının tüm katılımcılarına selamlarını yolladığını belirten Clinton, ABD Başkanı
Barack Obama ve Amerikan halkı adına, Van'daki depremde hayatını kaybedenlerin yakınlarına
başsağlığı diledi, duaları ve düşüncelerinin onlarla
kurtarma ekipleriyle ve Türk halkıyla birlikte olduğunu söyledi.
Depremde 48 saat sonra
Azra bebek ile annesi ve babaannesinin, 13 yaşındaki Yunus'un enkazdan çıkarılması gibi örnekleri hatırlatarak, insanoğlunun yaşama direncini gösteren bu hikayelerin kendilerini derinden etkilediğini kaydeden Clinton, iki hafta önce
terör örgütü PKK'nın Çukurca'da düzenlediği
hain saldırıyı da anımsatarak, ABD'nin şiddet içeren aşırılıklarla mücadelesinde Türkiye'nin yanında yer aldığını vurguladı.
Clinton, geçen ay yeni başlatılan küresel
terörle mücadele forumuna
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile eşbaşkanlık etmiş olmaktan gurur duyduğunu ifade etti. Bunun Türkiye ile ABD arasındaki geniş boyutta ve giderek daha kapsamlı hale gelen ortaklığın sadece bir örneği olduğunu belirten Clinton, ABD Başkanı Obama'nın, göreve başladıktan sonraki ilk yurtdışı ziyaretini düzenlediği Türkiye'de TBMM'de yaptığı konuşmada, Türk-Amerikan ilişkilerinin her iki taraf için de taşıdığı önemin altını çizdiğini hatırlattı.
-''ABD, Türkiye'nin artan rolünden memnuniyet duyuyor''-
Clinton, Kongre'deki kimi çevreler de dahil olmak üzere bazı Amerikalıların, Türkiye ile ABD arasındaki bu hayati ortaklığın geleceğine dair soru işaretleri dile getirdiklerine dikkati çekerek, bu çevrelerin ilişkilerin kalıcılığı ve Türkiye'nin bölgede gelecekte oynayacağı rolleri sorguladıklarını, okuduklarından gördüğü kadarıyla bu ortaklığa dair şüpheler taşıyan Türklerin de olduğunu söyledi.
Bu sorulara
cevap vermenin, her iki
ülke yönetimlerinin sorumluluğu olduğunu ifade eden Clinton, ''Şunu vurgulamak istiyorum ki; ABD, Türkiye'nin bölgede ve dünya sahnesinde artan rolünden memnuniyet duyuyor'' dedi.
Clinton, Türkiye ile her konuda tam görüş birliği içinde olmayabildiklerini, ancak hiçbir iki ülke, iki dost ve hatta aynı ailenin iki üyesinin de her zaman her konuda aynı şekilde düşünmesinin imkansız olduğunu belirtti.
Türkiye'nin, artan etkisiyle birlikte gelen sorumluluklarını üstlendikçe, ABD ile arasındaki ortaklığın da ilerleyen yıllarda daha yapıcı hal alacağından emin olduklarını ifade eden Clinton, Türk-Amerikan ilişkilerinin, bazen daha az dikkati çeken, ancak ortak gelecekleri açısından giderek daha merkezi hale gelen bir yönüne de odaklanmak istediğini kaydetti ve bunun da Türkiye ile ABD arasındaki
ekonomik bağlar ve Türkiye'nin bölgede artmakta olan ekonomik liderliği olduğunu söyledi.
-''Türk mucizesi''-
Türkiye'nin son yıllarda ekonomik alanda çarpıcı
büyüme gösterdiğini hatırlatan Clinton, geçen on yıla göre Türk ekonomisinin üçe katlandığına dikkati çekti.
Clinton, sözlerine şöyle devam etti:
''Öğrencilerden girişimcilere ve hükümet yetkililerine kadar, Türklerle konuştuğumda kendine güven ve iyimserlik görüyorum -ki bunun da iyi bir nedeni var- Türkiye, şu anda dünyanın 17'nci büyük ekonomisi olması ve gelecek yıllarda da ilk 10'a girme arzusuyla gurur duyabilir. Bazılarının 'Türk mucizesi' dediği bu hikaye iyi biliniyor. Ancak bunun stratejik anlamları belki de daha az anlaşılmış durumda. Dolayısıyla dört noktaya dikkati çekmek istiyorum; birincisi, güçlü Türk-Amerikan ilişkisi Türklerin
refahına katkıda bulundu. İkincisi olarak da bunun karşılığında, Türkiye'nin ekonomik büyümesi bizim ortaklığımızı daha fazla güçlendirmeli. Üçüncüsü, Türkiye'nin sahip olduğu avantajlardan tam olarak yararlanabilmesi için, evinde demokratik ilerlemeyi, bölgesinde de barış ve istikrarı sağlamlaştırmalı. Dördüncüsü de Türkiye'nin ekonomik liderliği bölge genelindeki ilerleme için güçlü bir itici güç olabilir.''
-AB üyeliğine sürekli
destek-
Hükümetin son yıllardaki ekonomik açılımlarından övgüyle bahseden Clinton, Türkiye'nin kapılarını
yabancı yatırımcılara açma, enflasyonu frenleme,
Avrupa ile daha yakın ekonomik entegrasyon yolunu
arama ve gelişmeyi büyük kentlerin ötesine
taşıma gibi çok önemli adımlar attığını ama ABD ile güçlü ortaklığın da bunda rol oynadığını kaydetti.
Clinton, Türkiye ile ABD'nin NATO'daki
işbirliği,
Ortadoğu'daki aşırılıklara karşı koyması,
Balkanlar ve Orta Avrupa'da barış ve istikrara katkı sağlaması gibi ortak faaliyet alanlarından bahsetti.
İki ülkenin terörle mücadelede de boyutu giderek genişleyen işbirliği yaptığını ifade eden Clinton, NATO'nun yeni stratejik konsepti yoluyla 21'inci yüzyılın tehditlerine karşı birlikte sergiledikleri çalışmalar ve Türkiye'nin NATO
füze savunma mimarisindeki
erken uyarı radarına ev sahipliği yapacak olmasının, Türkiye ve NATO'nun birbirlerinin güvenliğine yaptıkları katkıların örneklerini oluşturduğunu belirtti.
Clinton, Türkiye'nin bir gün AB'ye katılması halinde, sahip olduğu refahın daha da artacağına inandığını kaydederek, ABD olarak Türkiye'nin AB üyeliğine sürekli destek verdiklerini hatırlattı.
-''Daha iyisini yapabiliriz''-
Uzun zaman iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin, güvenlik alanındaki
ortaklıklarının gerisinde kaldığını anımsatan Clinton, ancak bunun değişmeye başladığına yönelik umut olduğunu belirten Clinton, aralarındaki ikili ticaretin bu yılın ilk 8 ayında neredeyse yüzde 50 büyüdüğüne, Amerikan-Türk Konseyi'nin üyeleri
Boeing,
Sikorsky, Raytheon gibi firmaların Türkiye'de giderek daha fazla iş yaptığına ve bunun her iki ülkedeki çalışanlara ve tüketicilere yarar sağladığına işaret etti.
Clinton, ''Ancak daha da iyisini yapabiliriz. Bu odadaki sizlerin de
yardımıyla bu ilişkiyi yeni bir düzeye çıkarabiliriz ve güvenlik ittifakımızdaki kadar dinamik ve kalıcı bir refah seviyesi için ortaklık inşa edebiliriz'' dedi.
Bu nedenle, ABD Başkanı Obama ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün liderliği altında diplomatik temaslarını artırdıklarını ifade eden Clinton, Türkiye ile ABD arasında kurulan Ekonomik Ortaklık Komisyonu'nun çalışmalarından övgüyle bahsetti.
Clinton, Obama yönetiminin, geleneksel diplomasinin ötesine uzanarak, özel
sektör,
sivil toplum ve
diaspora toplumlarıyla doğrudan etkileşim kurmaya önem verdiğini,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Küresel Girişimcilik Zirvesi'nin ikincisine ev sahipliği yapacak olmasından memnuniyet duyduklarını ifade etti.
ABD-Türkiye İş Konseyi'nin geçen ay ilk toplantısını düzenlemiş olmasından da mutlu olduklarını kaydeden Clinton, ABD'nin
iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve toplumlar arasında yeni bağlar inşa edilmesine katkı sağlamak için başlatılmasına ön ayak olduğu Yeni Başlangıç İçin Ortaklar girişiminin
İstanbul ayağının faaliyetlerine de değindi.
-''Türkiye,
Arap Baharı olarak adlandırılan büyük tarihi değişimlerin olduğu bir zamanda, kapsayıcı demokrasinin gücünü ve sorumlu bölgesel liderliği göstermesi yolunda eşsiz bir fırsata sahip''
-''Türkiye'nin artmakta olan etkisi, Ortadoğu ve
Kuzey Afrika'daki ekonomilerin entegrasyonu ve modernizasyonuna katkı sağlamada
kilit role sahip. Bu vizyonun, önümüzdeki yıllardaki ortaklığımızın temel taşı olması gerektiğine inanıyoruz''
-''Müttefikliğimizin içinde bulunduğu durum ve çıkarlarımızın örtüşmesi konusunda rahatım, birlikte başardıklarımızdan gurur duyuyorum ve gelecekte birlikte başaracaklarımıza dair de umutluyum''
-''Türkiye'deki mevcut anayasal reform süreci değerli bir fırsat. Bu süreç, kapsayıcı ve şeffaf olmalı''
-Clinton,
Milli Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz ile görüştü
ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton, ''Türkiye'nin, Arap Baharı olarak adlandırılan büyük tarihi değişimlerin olduğu bir zamanda, kapsayıcı demokrasinin gücünü ve sorumlu bölgesel liderliği göstermesi yolunda eşsiz bir fırsata sahip olduğunu'' söyledi.
Amerikan Türk Konseyi'nin (ATC) 30. Yıllık Konferansı dolayısıyla düzenlenen akşam yemeğine katılan Clinton, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tam potansiyelini hayata geçirme yeteneğinin, evinde demokrasiyi, bölgesinde de barış ve istikrarı güçlendirmeye yönelik kararlılığıyla bağlantılı olduğunu kaydetti.
Türkiye'deki mevcut anayasal reform sürecinin değerli bir fırsat olduğunu belirten Clinton, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve diğerleriyle bu süreç hakkında çok yapıcı görüşmeler yaptıklarını anlattı.
Bu anayasal sürecin, kapsayıcı, şeffaf, ifade ve
ibadet özgürlüğü de dahil olmak üzere tüm Türk vatandaşlarının insan haklarına saygıyı artırıcı nitelikte olması gerektiğini vurgulayan Clinton, Türkiye'deki tüm
azınlık gruplarının seslerine
kulak verilmesi ve kaygılarının ele alınmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Clinton, Başbakan Erdoğan'ın, dini azınlıklarının mallarının iadesi kararından özellikle etkilendiğini de söylerken, Heybeliada Ruhban Okulu'nun tekrar açılması gibi diğer olumlu adımları da görmeyi umut ettiklerini belirtti.
Clinton, canlı bir ekonominin fikirlerin özgürce paylaşılmasını, enformasyonun serbest akışını ve hukukun üstünlüğünü gerektirdiğini, adil yargılamayı güçlendirme ve yolsuzluğun üzerine gitmenin ülkelere daha hızlı büyümeleri yolunda yardım ettiğini, ayrıca özgür ve bağımsız bir medyayı korumanın da çok önemli rol oynadığını ifade etti.
Gerçek refahın geniş boyutta paylaşılması gerektiğini de dile getiren Clinton, Türkiye'de hükümet, iş dünyası ve sivil toplum içindeki güçlü ve başarılı kadın liderlere eşit fırsatlar verilmesi gerektiğini, kadınların haklarının güçlendirilmesinin Türkiye'nin
gelişim sürecinin devamı açısından kritik önem taşıdığını vurguladı.
-''Türkiye eşsiz bir fırsata sahip''-
Clinton, ''Arap Baharı'' olarak adlandırılan büyük tarihi değişimlerin olduğu bir zamanda, Türkiye'nin, kapsayıcı demokrasinin gücünü ve sorumlu bölgesel liderliği göstermesi yolunda eşsiz bir fırsata sahip olduğunu ve bu açıdan Türk muhataplarıyla yakından çalıştıklarını söyledi.
Örneğin, Irak'ın merkezi kurumlarının desteklenmesi ve bu ülkenin daha geniş bölgeye ekonomik entegrasyonuna katkı sağlamada Türkiye ile birlikte çaba gösterdiklerini belirten Clinton, Türkiye'nin,
Suriye Devlet Başkanı Beşşar
Esad'ın kendi halkına uyguladığı şiddeti güçlü biçimde kınadığını ve Suriye'deki
muhalif grupların Türkiye'de toplandığını hatırlattı.
Clinton, Türkiye'nin, ülkelerinden kaçan 7 binden fazla Suriyeli göçmene kucak açtığına da dikkati çekerek, ''Türk Hükümeti,
Beşşar Esad iktidarda daha ne kadar kalır ve kendi halkına ne kadar daha
baskı uygularsa Suriye'nin, sadece Suriyelileri değil, sınırları ötesindeki çevreleri de tehdit edici bir
kaos ve çatışma ortamına girmesi riskinin de o derece artacağını anlıyor'' diye konuştu.
ABD'nin, Türkiye ile
Yunanistan arasındaki ilişkilerde, geçen yılki ortak
kabine toplantısı ve stratejik işbirliği konseyinin kurulması gibi ilerleme işaretlerinden memnuniyet duyduğunu da kaydeden Clinton, ancak Türkiye ile
İsrail arasındaki ilişkilerde yaşanan gerilemeden ise kaygı duyduklarını söyledi.
Clinton, Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda, ''Bu ilişkinin iki ülkeye de yıllar boyunca
hizmet ettiğine inanıyoruz. İki hükümetin, kapılarını uzlaşıya açık tutmaları olumlu ve iki ülkeyi de bu önemli ilişkiyi tekrar rayına oturtmak için fırsatlar aramaya çağırıyoruz'' diye konuştu.
-
Kıbrıs-
Konuşmasında Kıbrıs sorununa da değinen Clinton, tüm tarafların, adada iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonla sonuçlanan kalıcı bir çözüme ulaşma yönündeki temel
hedef üzerinde mutabık kaldığını belirtti.
Clinton, ABD'nin, Kıbrıs sorununda BM'nin ara buluculuğunu desteklediğini ve tüm taraflarca kamuoyu önünde sergilenen retoriğin, taraflara çözüme ulaşmak için gerekli imkanın verilmesi için minimum düzeye indirilmesi gerektiğini kaydetti.
Bakan Clinton, Kıbrıs Rum kesiminin kendi münhasır ekonomik bölgesinde
doğal kaynaklar arama hakkını tanıdıklarını, ancak bununla birlikte, genel bir anlaşmanın çerçevesi içinde adadaki iki tarafın da ortak kaynaklardan faydalanmasını arzu ettiklerini dile getirdi.
Türkiye ile
Ermenistan ilişkilerinde ilerleme sağlanmasının da olumlu bir adım olacağını belirten Clinton, TBMM'nin mevcut yasama dönemi içerisinde protokolleri imzalayacağını ve Ermenistan ile ilişkilerini normalleştireceğini umduklarını söyledi.
Tüm bu sorunların bölgenin ilerlemesi ve gelişmesini yavaşlattığını kaydeden Clinton, komşularla gerilimleri azaltmak ve istikrarı artırmanın, büyüme ve etkinin artmasının reçetesi olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin liderleri de bunu farkında, bu nedenle son yıllarda açılımlar yapıyorlar. Ancak bu, sadece Türkiye tarafından değil, tüm ülkeler tarafından da cesur seçimler ve güçlü siyasi iradeyi gerektiriyor'' dedi.
Clinton, Türkiye'nin ekonomik liderliğinin, ülkenin kendi sınırlarının ya da yakın çevresinin çok ötesinde olumlu değişimleri destekleme potansiyelini içinde barındırdırdığını ifade ederek, ''Türkiye,
ihraç mallarının dörtte birinden fazlasını Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ülkelere gönderiyor. Dolayısıyla Türk şirketleri bölge genelinde yoğun yatırımlar yapıyor. Türk iş çevreleri Irak'ın yeniden inşasına yardımcı oluyor. Mısır'daki en büyük yabancı doğrudan yatırım kaynaklarından biri konumundalar.
Türk uçakları zaten Libya'ya uçuşlara yeniden başladı. Bu bölgede siyasi değişim ve reformlara, ekonomik reformlar da eşlik etmeli. Başarılı olmak için, Arap siyasi uyanışı, ekonomik bir uyanış da olmalı'' diye konuştu.
-''Türkiye değerli bir ortak''-
ABD Başkanı Obama'nın, bölgede devam eden demokratik dönüşümleri desteklemek için kapsamlı bir ekonomik programı açıkladığını ve bu çabada Türkiye'nin değerli bir ortak olduğunu belirten Clinton, geçiş sürecindeki demokrasilerin ABD, Avrupa ve Türk pazarlarına erişimini artırmak istediklerini kaydetti.
Clinton, Türkiye'nin artmakta olan etkisinin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ekonomilerin entegrasyonu ve modernizasyonuna katkı sağlamada kilit role sahip olduğunu söyleyerek, ''Bu vizyonun, önümüzdeki yıllardaki ortaklığımızın temel taşı olması gerektiğine inanıyoruz çünkü bu önemli ilişkiye ekonomik mercekten bakarsak, geçmiştekinden daha da fazla umudu görürüz'' dedi.
Türkiye'nin artan liderliğinin, öncelikle Türk halkı, sonrasında da sınırlarının çok ötesindekiler için büyük çapta potansiyel faydaları bünyesinde barındırdığını belirten Clinton, ''ABD açısından bu durum, iyimserliğin bir nedeni'' ifadesini kullandı.
Clinton, ''Müttefikliğimizin içinde bulunduğu durum ve çıkarlarımızın örtüşmesi konusunda rahatım, birlikte başardıklarımızdan gurur duyuyorum ve gelecekte birlikte başaracaklarımıza dair de umutluyum'' diye konuştu.
Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Clinton, yemekteki konuşmasından önce Milli
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile ikili bir görüşme yaptı.