Bu konuya büyük fonlar ayıran
Amerikan yönetiminin bu amaçla çıkardığı son
kanunlar da kadın ve
insan hakları kuruluşlarınca memnuniyetle’ karşılanıyor. ABD’nin
aile içi şiddeti önleme teşebbüslerinde ‘inanca-dayalı’ inisiyatifler de önemli yer tutuyor. Teşviklerle ülkenin dört bir yanında
gönüllü gruplarca açılan sığınma evleri ise kadına karşı şiddetle mücadelenin “en büyük kalesi” olmuş. Kayıtlara göre ABD’de son 10 yılda aile içi şiddet oranında yüzde 59 azalma görülmüş. Sivil
toplum örgütlerinin yoğun gayretleri sonucu Kongre’nin onayladığı
Kadınlara Karşı
Şiddet Kanunu (VAWA) Başkan
Bush tarafından 5 Ocak’ta imzalandı. İlk versiyonu 1994’te
Clinton döneminde çıkarılan kanunun geliştirilerek aldığı son şekil, kadın ve insan hakları kuruluşlarınca memnuniyetle’ karşılanıyor. Kanuna göre önümüzdeki 5 yılda aile içi şiddetle mücadelede bütçeden 3,9 milyar dolar harcanacak. Bunun önemli kısmı, başarılı
sivil toplum örgütlerine
yardım ve
teşvik fonu olarak veriliyor. Çünkü devlet, meselenin hukukî ve cezaî sorumluluğunu üzerine alırken, sosyal
hizmetle ilgili mesuliyetin büyük kısmını sivil toplum üstleniyor.
1995’te
Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan Kadınlara Karşı Şiddet Dairesi (OVW) ise
bakanlık adına meselenin hukukî ve siyasî boyutlarını takip ederek yurtiçi ve yurtdışındaki girişimleri örgütlüyor. Aile içi şiddetle mücadele eden sivil toplum örgütlerine şu ana kadar 1 milyar dolar veren OVW, STOP adlı eyalet ve mahalli idare teşekküllerine de bu alanda eğitim ve hizmet için maddi katkı sağlıyor. 2003’te Başkan Bush tarafından başlatılan ‘Aile Adalet Merkezi İnisiyatifi’ çerçevesinde ise şu ana kadar Amerika’nın altı ayrı yerinde federal hükümetin desteğiyle özel merkezler kurulmuş. Bu merkezlere aile içi şiddete uğrayan herkes gelebiliyor ve “
avukat,
tedavi ve manevi
rehberlik” gibi çok geniş kapsamlı hizmetlerin hepsinden tek bir yerde aynı anda faydalanabiliyor.
ABD’de 2 bin sığınma evi var
Amerika’da bu büyük sosyal yükün ağırlıklı kısmını, ülkenin dört bir yanına yayılmış farklı gönüllü gruplarca işletilen sığınma evleri üstleniyor.
Ulusal Aile İçi Şiddeti Sona Erdirme (NNEDV) örgütünün direktörlerinden Allison Randall’ın Zaman’a verdiği rakamlara göre, ABD’de halihazırda 2 bin dolayında sığınma evi var. Hukukî danışmanlık gibi hizmetler veren merkezlerle bu sayı 3 bini buluyor. Sığınma evleri için başvuranların çoğunluğu yakın çevrelerindeki erkeklerin fiziksel ve cinsel tacizine uğrayan bayanlar.
Randall’a göre, ABD’deki sığınma evlerinin ortak kriterleri yok. Çünkü farklı toplumlarda, farklı şartlarda kuruluyor. Randall, konuyla ilgili organizasyon masasına bölgedeki
emniyet temsilcilerinden din adamlarına kadar geniş bir yelpazeden insanların oturması gerektiğini söylüyor. Dinî gruplarla çalışmanın ‘harika’ olduğunu söyleyen Randall, şiddet
uygulama konusunda “Kur’an şunu söylüyor,
İncil bunu söylüyor” diyerek, insanların “kalplerine hitap etme”nin faydalı olduğunu düşünüyor. Öte yandan Kadınlara Karşı Şiddet Dairesi’nin direktörü Diane Stuart’ın verdiği bilgiye göre, 2005’te federal hükümetin maddî teşvikle ödüllendirdiği sosyal kurumlar arasında inanca-dayalı ve cemaat organizasyonlarının payı 4 milyon doları buluyor. Sığınma evlerinin gizli tutulması ilkesinin de önemine işaret eden Randall, ancak tüm gayretlere rağmen mükemmel bir
gizlilik sağlanamadığını” kaydediyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün (AI) ABD Kadın İnsan Hakları Programı sorumlularından Alyson Kozma, Amerikan kadın hakları hareketinin devleti ‘itmek’ için ‘çok büyük gayret’ sarf ettiğini ve ‘birçok ilerleme’ sağladığını belirtiyor. Uluslararası Af Örgütü, aile içi şiddeti hukuken ‘işkence’ olarak görüyor ve yeterli
tedbir almayan devletlerin vatandaşlarını işkenceden koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini savunuyor.
Türkiye’de sığınma evi için Af Örgütü devrede
Kadınlara yönelik şiddete karşı dünya çapında kampanyalar yürüten Uluslararası Af Örgütü’nün şu sıralar Türkiye’de üzerinde yoğunlaştığı konu, kadın sığınma evlerinin artırılması. Türk hükümetinin çıkardığı kanunları olumlu bulan örgüt yetkilisi Alyson Kozma, uygulamadaki eksikliklere dikkat çekiyor. Mesela
Aralık 2004’te çıkarılan kanun, nüfusu 50 binden fazla olan belediyelere sığınma evi açma yükümlülüğü getiriyor; ancak çoğu belediye başkanı buna yanaşmıyor. İnsan hakları savunucularının Türkiye ile ilgili bir başka endişesi ise sığınma evlerinin gizliliğine yeterli özenin gösterilmeme ihtimali.
ZAMAN