Brezilya tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet yargılaması olarak bilinen 'mensalao' davası, yaklaşık 10 yıl süren soruşturma ve yargı sürecinin ardından geçtiğimiz günlerde karara bağlandı.
Yapılan itirazlar üzerine geçtiğimiz yıl yeniden görülmesine karar verilen davada 25 sanığın cezası kesinleşti. Yargı sürecini değerlendiren Anayasa Mahkemesi Başkanı ve davanın raportörü Joaquim Barbosa, uzun bir sürecin ardından neticelendirilen davayı 'olağanüstü bir başarı' sözleriyle özetledi.
DOKUNULMAZLARA DOKUNDULAR
Eski Devlet Başkanı Lula da Silva'nın birinci iktidar döneminde hükümetin icraatlarına kongre desteği sağlamak amacıyla milletvekillerinin hesabına düzenli olarak para yatırıldığının tespit edilmesiyle başlayan süreç, büyük bir yolsuzluk çetesinin varlığını ortaya çıkardı. İçlerinde bakan, milletvekilleri, banka müdürleri, bürokratlar ve işadamlarının bulunduğu 38 sanık, çete oluşturmak, kara para aklamak, görevi kötüye kullanmak ve zimmete para geçirmek gibi suçlardan yargılandı.
Mahkeme kararında sanıkların çoğu hapis cezasına çarptırılırken 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü. Soruşturma sürecinde verdiği ifadelerde 'sistemden haberi olmadığını ve en yakınları tarafından aldatıldığını' ifade eden Lula ise yüksek mahkeme tarafından sanık listesine dahil edilmedi.
MEDYA, YOLSUZLUĞU ORTAYA ÇIKARDI
Skandalın ortaya çıkartılması ve detaylara ulaşılması noktasında kilit rol oynayan Brezilya medyası bu süreçte büyük bir imtihan verdi. 2004 yılında basına sızan telefon görüşmeleri ile ülke gündemine oturan yolsuzluk operasyonunda hükümet, medya organlarını karalamaya yönelik herhangi bir kampanya yürütmedi. Ülkenin önemli gazeteleri de taraf tutmak, iktidarı yıpratmak veya süreci yönetenleri eleştirmek yerine manşetleriyle şeffaf yönetim ve yargıya destek verdi.
SKANDALIN ÜZERİ ÖRTÜLMEDİ
Yolsuzluk skandalının patlak vermesi üzerine partisini veya çalışma arkadaşlarını savunmak yerine halktan özür dileyerek yargıya destek veren Lula, o dönemde basına şu açıklamayı yaptı: "Kendimi bazı parti yakınlarının gerçekleştirdiği kabul edilemez eylemlerden dolayı aldatılmış hissediyorum. Ortaya çıkmasıyla ülkede şok etkisi yapan ve benim daha öncesinde bilmediğim hadiselerden dolayı kendime kızgınım. Özür dilemek zorunda olduğumuzu söylemekten herhangi bir utanç duymuyorum. İşçi Partisi halktan özür dilemek durumundadır. Çünkü hükümet, hata yaptığı yerde özür dilemeyi bilmelidir."
YARGI BAĞIMSIZLIĞININ ZAFERİ
Tüm bağlantıların delilleriyle birlikte ortaya çıkarılmasının ardından başlayan yargı sürecine dışarıdan herhangi bir müdahele yapılmadı. Teknik takip sonucu elde edilen deliller ve ses kayıtları ile desteklenen soruşturmanın yargıya intikal etmesinin ardından sanıklar tarafından yapılan tüm itirazlar değerlendirildi. Dava sürecinde, mahkeme üyeleri arasında bazı polemik unsurları olmasına rağmen taraflar kırıcı olmayarak birbirinden özür diledi. Yargı sürecinin en önemli isimlerinden biri olan Yüksek Mahkeme Başkanı Joaquim Barbosa, verilen kararlar sonrasında şu ifadeleri kullandı: "Özgürlüğü hapseden cezaları vermek kolay değildir. Hele böyle bir dava, uykusuz geceler ve uzun çalışma saatlerini beraberinde getirir. Bu davayı bitirebilmiş olmak olağanüstü bir başarıdır."
LİDERLER KARİZMASINI YİTİRMEDİ
Lula'dan sonra aynı parti kanalıyla iktidara gelen Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff de zan altında kalmak yerine Lula ile birlikte çalışan ve haklarında söylenti bulunan bakanları görevden alarak yargının bağımsızlığına destek verdi. Yargı sürecinin tamamında basına açıklama ve yönlendirme yapmaktan kaçınan iki lider de bugün popüleritelerini olduğu gibi koruyorlar. Ülkede başkanlık seçimleri yaklaşırken yapılan kamuoyu araştırmalarında Lula'nın da kendisine destek verdiği Rousseff'in popüleritesinin yüzde 56'ya tırmandığı belirtiliyor.