Kahire Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nadye Mustafa, Ortadoğu'da etnik ve bölgesel farklılıklar kullanılarak ülkelerin parçalandığına dikkat çekti. Mustafa, bölgede büyük devletlerin bırakılmayacağını iddia etti.
Yeni Ümit ve Hira dergileri tarafından organize edilen İcma ve Kolektif Şuur Sempozyumu'na katılan Prof. Dr. Nadye Mustafa, Cihan Haber Ajansı'na verdiği özel mülakatında bölgedeki gelişmeler ile ilgili önemli değerlendirmede bulundu.
Mısırlı akademisyen Nadye Mustafa, Suriye'deki sürecin uzamasının birçok sebebi olduğunu belirtti. Sebepleri sıralayan Nadya Mustafa, "Bunlardan bir tanesi halihazırdaki yönetimin inadı. Yönetim tüm Suriye'yi yerle bir edip halkının tamamının yaşamına mal olsa bile yönetimde kalmak istiyor. İkinci olarak Suriye'deki toplum yapısı bir çeşitlilik arz ediyor. Bununla birlikte halkın devrimi barışçıl gösteriler ile başladı ve silahlı mücadeleye dönüştü. Kaldı ki orada masum bir halk her türlü silahı kullanmaktan çekinmeyen bir orduya karşı mücadeleye veriyor. Dördüncüsü bölgesel ve uluslararası sistem söz konusu. Esed yönetimi İran, Hizbullah'ın yanı sıra Rusya'nın desteğini alıyor" diye konuştu.
Suriye'de uluslararası bir oyunun söz konusu olduğunu kaydeden Nadye Mustafa, "ABD yönetimi Suriye'de yönetimin kimyasal silah kullanmasının kırmızı çizgi ve askeri müdahale gerekçesi olarak gösteriyordu. Ancak yönetimin Suriye'de işlediği cinayetler kimyasal silah kullanımını bile geçmiş durumda. Onlar Suriye halkı için kimyasal silahlardan endişe etmiyorlar. Onların tek bir endişesi var o da İsrail'dir. Bahsi geçen silahların muhaliflerin eline geçmesi gibi gerekçelerin hepsi birer bahaneden ibarettir" değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'de uzayan çatışmaların mezhepsel bir çatışmaya dönüşmek üzere olduğunu ve komşu ülkeleri de tehdit ettiğini ifade eden Mustafa, "Suriye'deki mezhepsel çatışma Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelerdeki gerilimi artırıyor. Suriye halkını ve Suriye devrimini savunanların mezhepsel bir çatışmadan kaçınmaları gerekiyor. Suriye'de çeşitli mezheplerin olduğunu biliyoruz ancak, demokratik bir ortamda bu mezheplerin bir arada yaşaması sağlanabilirse bu neden yetmesin? Baskıcı bir yönetim zamanında bile yan yana yaşayabilmelerine rağmen, demokratik bir ortamda neden yaşayamasınlar ki? Beraber yaşayabilmeleri için baskıcı bir rejimin olması mı gerekiyor?" diye konuştu.
Tüm Arap toplumlarında farklı alanlarda ihtilaflar ve sorunlar bulunduğuna işaret eden Mustafa, "Arap toplumlarında ya mezhepsel ya etnik farklılıklar var. Tüm bu farklılıklar ülkelerin parçalanması için tehlikeli bir araç olarak kullanıldı. Tabi tüm bunlar demokratik söylemler ile insan hakları çiğnenerek yapıldı. Biz İslam toplumu olarak tüm mezhepleri uzun yıllar bir arada yaşatırken, bizler neden bir arada kendi topraklarımız üzerinde barışçıl bir şekilde yaşayamıyoruz? Eşit haklara sahip yan yana yaşamak için çalışmamız gerekiyor. Askeri ve şiddet yöntemleri dışında bu yöntemleri kullanmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Bölgenin tamamında büyük bir tehlike olduğunu ileri süren Mustafa, "Mısır'da Müslüman ve Hristiyan kartı oynanmak isteniyor. Bununla birlikte Libya'da Cezayir'de ve Tunus'ta ki, buralar Berberi hattı olarak değerlendiriliyor. Öte yandan Sudan'da, Arabistan'da ve Yemen'de mezhepsel kartlar oynanmaya çalışılıyor. İsrailli istihbaratçının dediği gibi tüm bölgenin Balkanlaştırılması projesi var. Bölgede hiçbir büyük devlet bırakılmayacak. Küçük emirliklere ve devletçiklere dönüştürülecek. Her bir petrol kuyusunun başında bir devletçik kurulacak. Bu projeyi kendi çıkarları için uygulamalarını engellemek için biz ne yaparız ona bakmamız lazım. Toplumsal olarak uyanık ve dikkatli olmamız gerekir. Düşünür, gazeteci, akademisyen, vatansever olarak bu projenin karşısında olmazsak hepimiz kaybolup gideceğiz" uyarısında bulundu.
Türkiye'de PKK'nın silah bırakması süreci konusunu değerlendiren Mısırlı akademisyen Mustafa, bu silah bırakmanın zamanlaması ve sebepleri konusunda soru işaretlerini beraberinde getirdiğini savundu. Mustafa şöyle konuştu: "PKK'nın silah bırakması aynı şekilde İsrail'in Türkiye'den özür dilediği zamana denk geldi. Öte yandan Irak'ta ve bölgedeki gelişmeler var. Tabii ki, tüm bu gelişmeler birbiriyle bağlantılı. Olaylar çok net olmadığı için bu konuda kesin bir şey söylememiz oldukça güç. Ancak önemli olan bu gelişme Türk'ü ve Kürt'ü ile Türkiye'nin çıkarınadır. Bu sorun Türkiye'nin uzun yıllar enerjisini heder etti" dedi.
CİHAN