'Bir gece ansızın gelebilirim'

Rumlar, çatışma yıllarında, özellikle Mücahitleri etkilemek için, mevzilere yakın yerlerde, radyolardan, 'Bekledim de gelmedin' şarkısını çalarak, Türkiye'nin müdahalesini bekleyen Kıbrıs Türkünün moralini bozmaya çalışır.

'Bir gece ansızın gelebilirim'

Kıbrıs Türkü buna karşı da önlemini alarak, Bayrak Radyosu kanalından, 'Bu kadar yürekten çağırma beni/Bir gece ansızın gelebilirim' şarkısıyla karşılık verir. Kıbrıs Türk halkı için 20 Temmuz 1974 özgürlüğe kavuşmanın bir müjdesiydi ama Gazeteci Akay Cemal 20 Temmuz günü iki müjdeyi birden yaşadı. Barış Harekatı'nın yapıldığı ve yoğun atışların sürdüğü saatlerde zor koşullarda eşi doğum yapan Akay Cemal'in kızına, harekatı takip etmek için Türkiye'den gelen meslektaşları 'Müjde' adını koyar. Kıbrıs Türkünün ve Akay Cemal'in 'Müjde'si bu yıl 37 yaşına geldi. Türkiye'nin, Garanti ve İttifak Anlaşmaları'na dayanarak, Kıbrıs Türkünün can ve mal güvenliğini korumak, Kıbrıs'ta bozulan düzeni yeniden tesisis etemk üzere 20 Temmuz 1974'de icra ettiği Kıbrıs Barış Harekatı, Ada geneline barış ve huzur getirmiş, Kıbrıs Türkleri, 11 yıl süren karanlık yılların ardından özgürlüğüne kavuşmuştu. Barış Harekatı sırasında gazeteci olan Akay Cemal ile harekat sırasında çocuk yaşlarda olan, babası esir kampında tutulan ve Ada'nın güneyinden Kuzeyine göç etmek durumunda kalan gazeteci Fevzi Tanpınar, 20 Temmuz 1974'ün Kıbrıs Türkü için önemini AA muhabirine anlattılar. AKAY CEMAL: KIZILAY'IN YARDIMLARI UNUTULMADI Kıbrıs Türk basının önemli isimlerinden usta gazeteci Akay Cemal, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına bu yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacak olmasının, kendileri için büyük mutluluk verici olduğunu söyledi. Barış Harekatı sırasında, Dr. Fazıl Küçük'ün gazetesi Halkın Sesi'nde çalıştığını belirten Cemal, Yunan Cuntası'nın 15 Temmuz 1974'de Makarios'a karşı yaptığı darbenin Kıbrıs Türkü için 'son şans' olduğunu kaydetti. 21 Aralık 1963'te Akritas Planını uygulamaya koyan Rum tedhiş örgütü EOKA-B'nin Yunan askerleriyle birlikte uzun yıllar Kıbrıs Türkünü dize getirmeyi denediğini, o yıllarda Kıbrıs Türkünün büyük acılar yaşadığını, ancak Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nda ilham alarak direndiğini ve teslim olmadığını anlatan Cemal, o varoluş mücadalesi sırasında Türkiye'nin Kızılay'la gönderdiği gıda ve ilaç yardımlarının unutulmadığını ifade etti. BÜYÜK SANCI Akay Cemal, Kıbrıs Türkünün 15 Temmuz 1974 ile 20 Temmuz 1974 arasındaki 5 günlük sürede 'Türkiye yine gelmezse' diye en büyük sancıyı çektiğini söyledi. Türkiye'nin o tarihteden önce bir kaç kez kısıtlı harekat yaptığını ama toplu bir harekat olmadığını dile getiren Cemal, bundan dolayı, Kıbrıs Türk halkının, 'Bu kez gelmezlerse işimiz biter' diye düşündüğünü aktardı. Cemal, bunu bizzat, gazetesinde çalıştığı Dr. Küçük'ün de 15 Temmuz darbesinden sonra ifade ettiğini belirtti. Rumların amacının çok iyi bilindiğini ifade eden Cemal, 'Onun için bütün gözler Kuzeye (Türkiye'ye) çevrilmişti; aman bu kez Türkiye müdaha etsin başka şansımız yoktur diye...' dedi. Darbenin hemen ardından, Dr. Küçük'ün, nabız yoklatmak için, kendisini ve bir kaç kişiyi Rum tarafına gönderdiğini ve darbeyi yapan Nikos Samson'un Mahi gazetesine gittiğini, orada, Samson'un yardımcılarıya konuştuklarını aktaran Akay Cemal, Rumların kendisine, 'Merak etmeyin bunlar sizi ilgilendirmez, bizim hesabımız Makarios'ladır... Türklerle bir alıp vermediğimz yok, endişe etmeyin' dediğini söyledi. Kendilerine, 'çocuk avutur gibi' sözler söylendiğini, bunlara inanmadıklarını, darbenin gerçek amacını çok iyi bildiklerini, Türk liderliğinin de durumu Ankara'ya bildirdini anlatan Cemal, Kıbrıs Türkleri'ndeki bütün heyecanın 'Türkiye gelecek mi gelemeyecek mi' olduğunu kaydetti. Cemal, 'Çünkü, 11 yıl varoluş mücadelesi veren bir halkın tek beklentisi; aman ne olur bu kez gelsin idi. 19 Temmuz gecesi herkes inanmıştı ki, sabaha yakın, güneş doğmadan bu harekat gerçekleştirilecek...' diye konuştu. RUMLARIN PSİKOLOJİK TAKTİĞİ Rumlar, çatışma yıllarında, özellikle Mücahitleri etkilemek için, mevzilere yakın yerlerde, radyolardan, 'Bekledim de gelmedin' şarkısını çalarak, Türkiye'nin müdahalesini bekleyen Kıbrıs Türkünün moralini bozmaya çalışır. Kıbrıs Türkü buna karşı da önlemini alarak, Bayrak Radyosu kanalından, 'Bu kadar yürekten çağırma beni/Bir gece ansızın gelebilirim' şarkısıyla karşılık verir. Rumların bu taktiğine de değinerek, Mücahidin buna karşı önlemini aldığını ifade eden Akay Cemal, 'Bu kez geldiler ve tam geldiler' dedi. Harekatı Rumların da beklemediğini, paraşütçülerin inmesinin Kıbrıs Türk tarihindeki öneminin büyük olduğunu ifade eden Cemal, Hamitköy bölgesinde bir Türk paraşütçünün Rum mevzisinin hemen önüne düştüğünü, Rum askerin donup kaldığını anlattı. Akay Cemal, 20 Temmuz 1974'ü gazetesine, 'Selam ey şanlı ordu' manşetiyle aktardığını ifade ederek, 'O, Kıbrıs Türküne büyük bir müjdeydi' dedi. İKİNCİ MÜJDE GELİYOR>/b> Akay Cemal, 20 Temmuz'un telaşı içindeyken, eşinin kliniğe kaldırıldığı haberini aldığını, Dr. Mustafa Erbilen'in yaralılarla ilgilenirken, kurşunların altında, hastaneden kliniğe giderek, zor koşullarda doğumu yaptırdığını anlattı. Kızına bir kaç gün isim verilmediğini, Barış Harekatı'nı izlemek için Türkiye'en gelen bir meslektaşının, 'Bu Kıbrıs Türkü için müjdedir. Kızın ismi de Müjde olsun' dediğini ve kızının adını Müjde koyduklarını kaydetti. 37 YIL GEÇTİ Ardan geçen 37 yılın ardından, KKTC'nin, komşusuyla müzakerelere devam ederken, devletini güçlendirme gayreti içinde olduğunu da belirten Akay Cemal, Türkiye'nin KKTC'ye sağladığı desteğin görmezden gelinemeyeceğini söyledi. 'Nihayet bir sınırımız var. Türk askerinin güvencesindeyiz. Geceleyin yattığımızda rahat uyuyoruz' diyen Cemal, adanın bir ucundan bir ucuna güvenle gittiklerinin altını çizdi. KKTC'nin, bugün Rum tarafına elektrik verme aşamasına gelmesinin sevindirici olduğunu ifade eden Akay Cemal, Türkiye ile el ele vererek her geçen gün kalkınan bir KKTC görmenin halkın en büyük beklentisi olduğunu söyledi. Cemal, kin gütmediklerini ama geçmişi de unutmadıklarını belirterek, her zaman Türkiye'nin desteğine ihtiyaçları olduğunu vurguladı. FEVZİ TANPINAR: 'BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANDIĞI BİR NOKTA' KKTC Dış Basın Birliği Başkanı, Gazeteci Favzi Tanpınar da, 20 Temmuz'un Kıbrıs Türkü için önemine değinirken, şunları söyledi: 'Önce nereye bastığımızı anlamamız gerekiyor, 20 Temmuz'u anlamlandırıbilmek için. O farkı ortaya koyamazsak, yani 20 Temmuz 1974'le 20 Temmuz 2011 arasında Kıbrıs Türkü nerden nereye geldi, nelere sahip ve şu anda neyin üzerinde, 37 yıldır bu huzur ve güveni yaşıyor, bunun eğer farkına varamazsa bu gerçekten bir ulus için, bence, gelinebilecek en kötü noktadır. Bir ulus, yaşadıklarının farkındalığıyla ancak yaşadıklarını daha anlamlandırabilir, kıymetlendirebilir ve daha ileriye taşıyabilir. Arada değil dağlar, okaynuslar, evrenler kadar fark var.' 20 Temmuz 1974'de, 'bıçağın kemiğe dayandığı' bir noktada Kıbrıs Türk halkının yok olmanın eşiğine geldiğini, adanın yüzde üçüne hapsolmuş bir şekilde yaşağını ve Türkiye gelmeseydi 'son dualarını' edecek durumda olduğunu anlatan Tanpınar, 'Ama bugün kendi devletimizde, kendi bayramığızda o özgürlüğün tadını çıkararak ve Türkiye'nin tam desteğiyle birlikte gelişmişliğimizi de devam ettirerek, huzur ve güvenle yaşamaktayız' dedi. Bardağın boş tarafına bakarak, ülkenin gelişmişliğine gölge düşürülmesinin çok büyük vefasızlık olduğunu dile getiren Tanpınar, 'Aslında eksik olan şey şuydu; biz nesilden nesile tarihimizi doğru ve eksiksik bir şekilde belki de aktaramadık. Eğer aktarabilmiş olsaydık bugün genç nesil, nerden nereye geldiğimizin farkına varabilirdi' diye konuştu. Kıbrıs Türkünün, 20 Temmuz 1974'e gelene kadar, dininden, dilinden, ulusal benliğinden ödün vermeden mücadelesini devam ettirdiğini, bugün, dünyada tanınmamış olsa bile anavatanı Türkiye sayesinde çok önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Tanpınar, baskı ve izolasyonların kalkması ile Kıbrıs Türkünün çok daha iyi noktada olacağını söyledi. Tanpınar, KKTC'nin, Türkiye'nin desteğiyle gelişmiş ve kendi ayakları üzerinde durabilmenin uğraşlarını veren bir ülke olduğunu kaydetti. Kıbrıs Rum kesiminden Kuzey Kıbrıs'a göç eden bir göçmen çocuğu olduğunu, Larnaka'da doğduğunu, 1974'te orada bulunduğunu, 8-9 yaşlarında güneyden Kuzey'e annesi ve iki kardeşiyle göç ettiklerini, babasının esir kampında tutulduğunu anlatan Tanpınar, sıfırdan tutunarak bir mücadele verdiklerini kaydetti. Tanpınar, şöyle devam etti: 'O sıfırdan tutunarak verdiğimiz mücadelede, bizim için en önemli olan şey, geceleyin yatağa başımızı koyduğumuzda huzurla, güvenle uyuyabilmekti. Bir bayrağın güvencesinin ne olduğunu anlayarak uyuyabilmekti. Çünkü, bunların yıllarca eksikliğini yaşayarak büyümek, bunların eksikliğinde geceler geçirmek gerçekten çok zor. Bir bayrağın olmaksızın bir gecenin nasıl geçirileceğini, ancak o bayrak gittiğinde anlarsınız.' Bir ülke sınırının, bayrağın, devletin olmazsa olmaz olduğunu ifade eden Tanpınar, Kıbrıs Türkünün, 20 Temmuz 1974 öncesi bunlardan yoksun olduğunu, şimdi, kendi devleti ve bayrağı altında, anavatanının güvencesiyle rahat bir yaşam sürdüğünü söyledi.
<< Önceki Haber 'Bir gece ansızın gelebilirim' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER