Avrupa Parlamentosu başkan vekilinden çarpıcı açıklamalar

Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu başkan vekili Ska Keller, Samanyolu Haber TV'de ekranlara gelen Avrupa Masası'nın konuğu oldu.

Avrupa Parlamentosu başkan vekilinden çarpıcı açıklamalar

Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu başkan vekili Ska Keller, Samanyolu Haber TV'de ekranlara gelen Avrupa Masası'nın konuğu oldu.

Gazeteci Selçuk Gültaşlı'nın konuğu olan Keller, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başta olmak üzere basın hürriyeti ve Türkiye'nin Avrupa Birliği süreciyle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu.

Basın hürriyeti ile ilgili olarak "Türkiye'de basın özgürlüğüne konusunda iç karartan bir resim çiziyor. Zaten basın özgürlüğünün birkaç yıldır çok iyi gitmediğini biliyorduk. Gazetecilerin tehdit edilmesi, hapse atılması yeni bir şey değil. Fakat bir genel yayın yönetmeninin gözaltına alınmasıyla, aynı şekilde Cumhuriyet gazetesi vakasıyla bu hikaye yepyeni bir noktaya ulaştı. Dolayısıyla çeşitli alanlarda durumun hakikaten kötüleştiğini görüyoruz. Basın hürriyeti beter durumdaydı. Fakat daha da kötüye doğru gidiyor." ifadelerini kullandı.
 
İŞTE SKA KELLER'İN RÖPORTAJININ TAMAMI

Selçuk Gültaşlı:  Programın açılışında seyircilerimize 14 Aralık'ta Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV'ye yönelik operasyonları sert bir şekilde kınayan Avrupa Parlamentosu'nun geçen haftaki kararından bahsediyordum. Bu programın yayınlandığı Samanyolu Televizyonu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca 40  günü aşkın bir süredir hapiste. Brüksel temsilciliğini yaptığım Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı da 14 Aralık'ta gözaltına alındı, daha sonra ise tutuksuz yargılanmak üzere yurtdışı seyahat yasağıyla serbest bırakıldı. Ülkemizi yakından takip eden bir Avrupa Parlamentosu üyesi olarak bu tablo size Türkiye hakkında ne anlatıyor?

''TÜRKİYE'DE BASIN HÜRRİYETİ DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR''

Keller: Bence bu durum, Türkiye'de basın özgürlüğüne konusunda iç karartan bir resim çiziyor. Zaten basın özgürlüğünün birkaç yıldır çok iyi gitmediğini biliyorduk. Gazetecilerin tehdit edilmesi, hapse atılması yeni bir şey değil. Fakat bir genel yayın yönetmeninin gözaltına alınmasıyla, aynı şekilde Cumhuriyet gazetesi vakasıyla bu hikaye yepyeni bir noktaya ulaştı. Dolayısıyla çeşitli alanlarda durumun hakikaten kötüleştiğini görüyoruz. Basın hürriyeti beter durumdaydı. Fakat daha da kötüye doğru gidiyor.

S.G:  Türk hükümeti, Avrupa Parlamentosu kararının kendileri için yok hükmünde olduğunu ve Ankara'ya ulaştığında geri iade edileceğini açıkladı. Türk hükümetinin AP'nin kararı konusundaki bu tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

''BU SÖZÜ İLK KEZ DİLE GETİRMİYORLAR''

Keller:  Bunun sadece bu karara mahsus bir şey olmadığını söylemek zorundayım. "Avrupa Parlamentosu ne söylerse söylesin bizi ilgilendirmez" sözünü ilk kez dile getirmiyorlar. Fakat Türkiye, AB ile üyelik müzakereleri yürüten bir ülke ve anladığım kadarıyla Türkiye hala Avrupa Birliği'ne katılmak istiyor. 

''HEM AB'YE KATILMAK İSTEDİKLERİNİ İDDİA EDİYOR HEM DE BU SÖZLERİ SÖYLÜYOR''

Ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği'nin en temel kurumlarından biri. Eğer siz  Avrupa Parlamentosu'nu gözardı etmeyi tercih ederseniz, bu bütün Avrupa Birliği'ni görmezden geliyorsunuz demektir, en önemli muhatabınızı, en önemli ortağınızı hiçe sayıyorsunuz. Aynı zamanda bu durum, Türk parlamenterlerle, Türk yetkililerle, Türk sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmaya gayret eden Avrupa Parlamentosu'ndaki bir çok milletvekili için iyi bir şey de değil.

S.G: AKP iktidarı size 14 Aralık'ta neler olduğuna dair bir takım dökümanlar gönderdiler. Tutuklananların gazeteci değil, terörist olduğunu  söylediler. Öyle anlaşılıyor ki Başbakan Davutoğlu da bunlara rağmen meseleyi anlamadığınız için sizlere kızıyor. 

''ERDOĞAN'A MUHALİF GAZETECİLER HEDEF ALINIYOR''

Keller:  Evet, böyle eleştiriler var. Elbette Türk hükümetinin olanları kendi bakış açısıyla anlatmasını memnuniyetle karşılarız. Fakat bizler parlamenterler olarak kendi bağımsız fikrimizi oluşturmaya mecburuz. Sadece hükümetin değil, gazetecilerin, vatandaşların, sivil toplumun da görüşlerini dikkate almalıyız. Bunlar da oldukça önemli. Ve bunların çoğu hükümetinkinden çok farklı bir resim çiziyor. "Terörizm" ve "darbe" suçlamaları insanları tutuklamak için bir bahane olarak kullanılıyor. Bu ilk defa da yaşanmıyor ve hükümet bu noktada güvenilirliğini kaybediyor. Görüyoruz ki sürekli Erdoğan'a muhalif gazeteciler ve insanlar hedef alınıyor. Burada belirli bir mantık izleniyor. 

S.G: Dumanlı ve Karaca hakkındaki suçlamalar tüyler ürpertici bir etki yaptı. Silahlı bir terörist örgütün üyesi ve yöneticisi olmakla suçlanıyorlar. Bu programın yayınladığı televizyon, temsilcisi olduğum Zaman ve ben size terörist gibi görünüyor muyuz?

"TÜRKİYE'DE OLUP BİTENLERDEN ÇOK KAYGILIYIZ''

Keller:  Hayır, siz terörist değilsiniz.  Fransa'da son saldırıların ardından basın özgürlüğü için yapılan büyük protesto gösterisinde kurşun kalemin kalaşnikovdan daha güçlü olduğuna dikkat çekildi. Dolayısıyla belki bu açıdan çok sayıda kalemi olan gazetecilerle birlikte bir genel yayın yönetmeni çok büyük, tehditkar bir örgüt olabilir. Fakat o zaman soru şu: Siz kimi terörist olarak adlandırıyorsunuz ve tehdit edici olan şey ne? İfade özgürlüğü ve basın hürriyeti, açık ve demokratik bir toplum için son derece hayatidir. En güçlü demokrasileri ayakta tutan unsurlardır bunlar. Kısacası, Türkiye'de olup bitenlerden çok kaygılıyız. 

S.G.: Bu programa kaç kez katıldınız hatırlamıyorum. Dolayısıyla siz Türkiye'de terörist bir televizyon kanalına destek veren biri olarak görülebilirsiniz.

Keller: Bu, almak zorunda olduğum bir risk. Göze almam gerekiyor(gülüyor)

S.G:  Avrupa Parlamentosu'nun "Türkiye'de medya özgürlüğü" başlıklı karar metninde 14 Aralık polis baskınları, gazetecilerin ve medya temsilcilerinin gözaltına alınmasını kınandı. Bu kınama kararıyla Türkiye'ye ne mesaj gönderdiniz?

''AVRUPA PARLAMENTOSU'NUN NEREDEYSE TAMAMI KARARI DESTEKLEDİ''

Keller:  Avrupa Parlamentosu'nun neredeyse tamamı kararı destekledi.

S.G: Afedersiniz araya giriyorum. Bu karara itiraz eden tek bir siyasi grup olmadı. Sadece 11 üye hayır oyu kullandı.

Keller:  Bütün Avrupa Parlamentosu, Türkiye'ye açık bir mesaj göndermek istedi diyebiliriz. Özellikle konu Türkiye olduğunda parlamentonun her zaman tek ses olmadığını da biliyoruz.  Bu olayda ise oldukça nettik ve Türkiye'de gördüğümüz şeyin kabul edilemez olduğunu söylemek için tüm farklılıklarımızı bir tarafa bıraktık. 

S.G: Pekala. Diğer bir gazeteci Sedef Kabaş da  17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasına takipsizlik kararı veren savcıyla ilgili tweet attığı için evi basılarak gözaltına alındı ve şimdi 5 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor. AP kararın da onun ismi geçmiyordu. Bu konuda neler söylersiniz? Neden Sedef Kabaş olayı kararda yer almadı?

''BİR GAZETECİ BU YÜZDEN ALINIYORSA BU SİZE ÜLKE HAKKINDA BİR ŞEY ANLATIR''

Keller:  Aslında kararda birçok vakaya atıfta bulunulmadı. Kısmen zamanlamadan kısmen de her şeyi koyduğunuzda kararın çok uzun olacağından böyle oldu. Fakat bu tweet olayı bize yine bir şey anlatıyor. Bir gazeteci tek bir tweetinden ötürü gözaltına alınıyor. Bildiğim kadarıyla söz konusu tweette nahoş bir şey yoktu, şiddet çağrısı da yapılmıyordu.

S.G: Sedef Kabaş, suçlamalara konu olan tweetinde "17 Aralık soruşturmasını kapatan savcıyı unutmayın." diyor.

Keller: Aynen. Ve bu tehditkar bir ifade değil. Kesinlikle kabul edilebilir ve normal bir şey. Fakat bir gazeteci tweet attıktan sonra gözaltına alınıyorsa, bu size ülke hakkında bir şey anlatır. Bu tweet vakasını, Gezi protestoları sırasında da gördük. Protestocular, twitter'ı kullanmaları sebebiyle gözaltına alındı.  Benzer vakalar. Ardından da twitter yasaklandı, ancak mahkeme kararının ardından yeniden açıldı. Fakat twitter'ın kullanımı hala cezalandırılıyor. Twitter, fikirlerinizi ifade edebileceğiniz ve mesajlarınızı yayabileceğiniz çok önemli bir platform. Twitter artık yasak değil ancak kullanımı hala tehlikeli.

S.G: Başbakan Davutoğlu'nun geçen haftaki Brüksel'i ziyaretine gelelim. Davutoğlu, Avrupa Parlamentosu üyelerinin Brüksel'de olmadığı bir günü tercih etti. Siz Stasbourg'da tam da Türkiye'yi tartışırken Davutoğlu'nun hiçbirinizle görüşmemesi tuhaf değil mi?  Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

''DARBE TEZİ YILLARDIR KULLANILIYOR ARTIK İNANDIRICI DEĞİL''

Keller: İnandırıcı bulmuyorum. Bunu söylemeliyim. Çünkü bu 'darbe' tezi yıllardır kullanılıyor. Her iki tarafın da kendi delillerini sunduğu gerçek, bağımsız bir yargılama olsaydı bu inandırıcı olurdu. "Evet, bu darbe girişimidir" diyebilirdik. Fakat hala böyle bir şey yok. Tarafların delillerini ortaya koyduğu düzgün, bağımsız bir mahkeme olmadığından birçok insanın da bunun darbe olduğuna inanması oldukça güçleşiyor. Bu artık inandırıcı değil. Başlangıçtan bu yana hatalar yapıldı.

S.G: Meclis, yolsuzluk soruşturmasının ardından istifa eden 4 eski bakanı Yüce Divan'a göndermedi. Bakanların herhangi bir yanlış iş yapmadıklarına hükmetti. Sizce bu bakanlar hakkındaki iddialar bağımsız bir şekilde soruşturulabildi mi? Bakanların yolsuzluk yapmadığına kanaat getirdiniz mi?


<< Önceki Haber Avrupa Parlamentosu başkan vekilinden çarpıcı açıklamalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER