[
Yorum -
Selçuk Gültaşlı]
Darbe hazırlıkları iddiası ile
soruşturma geçiren askerlerin
Avrupa standartlarına müracaat etmeleri ve bu standartlardan medet ummaları memnuniyet verici bir gelişme.
İçlerine
hapis korkusu düşünce Avrupa standartlarına müracaat edenlerin tutarlı olabilmeleri için diğer zamanlarda da Avrupa kriterlerine sarılmaları gerekir. Avrupa kriterleri
adalet dağıtılırken yol gösterici olarak telakki ediliyorsa, asker-
sivil ilişkilerinde de referans alınmaları tutarlılık açısından elzemdir.
AİHS'den
istifade ederek serbest kalan asker kişilerin tutarlılık çerçevesinde Avrupa'da iki konuya daha dikkat kesilmeleri gerekiyor. Bunlardan birincisi, asker-sivil ilişkilerinde kimin dediği oluyor, sivil otorite ile anlaşamayan askerler ne yapıyor? İkincisi ise AB'ye 1959'da müracaat eden müzakereci
aday ülke Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri düzenleyen belgeler bu konuda neler söylüyor?
Birincisinden başlayalım. Avrupa'da sivil otorite ile çatışan, hükümeti yeteri kadar bilgilendirmeyen, yönettiği orduyu yeteri kadar şeffaflaştırmayan askerlerin başına neler geliyor? Türkiye'de çok fazla atıf yapılan örneklerden biri
İspanya Kara Kuvvetleri Komutanı
Jose Mena Aguado'nun 2006'da göz hapsine alınıp
emekliye sevk edilmesi. "Avrupa'nın en
genç generali" unvanlı Fracisco Franco'nun 1975'te ölene kadar yönettiği İspanya, askerlerin siyasete derinden müdahale etmesine alışkın olmasına rağmen 1986'da girdiği
Avrupa Birliği ve Avrupa standartları sayesinde şu an büyük bir itina ile askerlerini siyasetten uzak tutuyor. Siyasi beyanatlar veren askerler derhal emekliye sevk ediliyor. General Aguado, Ocak 2006'da Katalan bölgesinin daha fazla özerkleşmesine
itiraz edince önce 8 gün göz hapsine alınmış, ardından emekliye sevk edilmişti.
Almanya'daki hadise, bizim Heron skandalıyla büyük benzerlikler gösteriyor. Şöyle ki: 4
Eylül 2009'da Afganistan'da görev yapan Alman
komutan,
Taliban tarafından kaçırılan iki akaryakıt tankerinin bombalanması için emir veriyor. Hemen havalanan iki F-16 savaş uçağının bombardımanı çok sayıda insanı öldürüyor. Ölenlerin sayısı 99 ile 142 arasında değişiyor. Alman askerî kaynakları, Alman
savunma bakanına
bombalama sonucu ölenler arasında sivil bulunmadığı bilgisini veriyor. Bakan da Alman
Meclisi'nde ölenlerin hepsinin Taliban militanları olduğunu söylüyor, ta ki
Bild aynen bizde Taraf'ın yaptığı gibi uçaktan çekilmiş görüntüleri yayımlayıncaya kadar.
Bild, olaydan iki ay sonra
Amerikan Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-15'in tankerin vurulması anının görüntülerini aynen Taraf'ın yaptığı gibi internet sitesine koyuyor. Bild'in görüntülerinde aynen Taraf'ın
Hantepe olayının ortaya çıkardığı gibi insanlar "
küçük siyah noktalar" olarak tespit ediliyor. Bild, ayrıca Alman Savunma Bakanlığı'nın konuya ilişkin gizli yazışmaları da yayımlıyor ve saldırının ilk dakikalarından itibaren Alman yetkililerin yanarak feci şekilde ölen sivillerden haberdar olduğunu ortaya çıkarıyor.
Almanya'da
kıyamet kopuyor. Saldırıda sadece Taliban militanlarının öldüğünü iddia eden yetkililerin Alman kamuoyunun desteğini kaybetmemek için sivil kayıpları örtbas ettiği anlaşılıyor.
Savunma Bakanı,
Genelkurmay Başkanı Wolfgang Schneiderhan'ı görevden alıyor. Muhalefet "siviller de bedel ödemeli" deyince Savunma Bakan Yardımcısı Peter Wichert de istifa ettiriliyor.
Zor durumda kalan
Başbakan Angela Merkel, "Almanların bize itimat etmesini talep ediyorsak mutlak manada şeffaf olmalıyız." diyor. Muhalefet partileri meclis tartışmalarında savunma yetkililerine "yalancı" sıfatını layık görüyor.
ALMANYA'DA KIYAMET KOPUYOR
Orgeneral Atila
Işık olayına benzer şekilde
silah arkadaşı
Genelkurmay Başkanı Schneiderhan'ın görevden alınmasını hazmedemeyen
Tuğgeneral Henning Hars, savunma bakanına
mektup yazıp bu tasarrufun sebebini soruyor. Karara "
isyan" eden Tuğgeneral Hars, tabii ki mektubuna bir
cevap alamıyor. Cevap, kendisini sorgulamaya gelen bir müsteşar ve savunma bürokratı şeklinde geliyor. Her iki yüksek memur da Savunma Bakanı Karl Theodor zu Guttenberg'e generali
görevden alma tavsiyesinde bulunuyor. Kovulan Tuğgeneral Hars, tepkisini soran gazetecilere "Görevim, resmi meselelerde bana susmamı söylüyor." karşılığını veriyor.
Kunduz katliamında sivillerin öldüğünü gizleyen Alman genelkurmay başkanı ve savunma bakan yardımcısı, görüntülerin Bild'de yayımlanmasının ardından derhal görevden alınırken, kararları veren savunma bakanının tasarrufunu sorgulayan diğer bir tuğgeneral de derhal kovuluyor. Alman Bakan ezcümle "Seçimle işbaşına gelen hükümetin aldığı kararların hikmetinden sual olunmaz." diyor emrindeki
generallere.
İşte Avrupa kriterleri dediğimiz
kuralların icraata dökülmüş hali böyle bir şey. Bizde bırakın savunma bakanını, başbakana bile bağlı değil, "sorumlu" olan genelkurmay başkanı YAŞ kararlarını 8 gün bloke ederken, Alman savunma bakanı, genelkurmay başkanını, yardımcısını, bu olaya itiraz eden bir generali ceffelkalem görevden alabiliyor. Bild gazetesinin haberi üzerine kelleleri alınan 3 üst düzey yetkiliye karşın, Taraf'ın ortaya çıkardığı Heron skandalında şimdiye kadar bir kelime açıklama yapılmadı. Bild'in haberinden sonra Alman Meclisi'nde kıyamet koparken Bugün'ün ortaya çıkardığı "Heronları düşürelim, çok zayiat veriyoruz" muhaveresinde adı geçen Tuğgeneral Mustafa
İlhan, insansız hava araçlarının bağlı bulunduğu Diyarbakır'daki 8. Ana Jet Üssü'ne komutan olarak atanıyor.
Avrupa kriterlerine göre askerler sivil idareye mutlak itaatle vazifeli. Kural: Ya mutlak itaat ya da istifa!
1998'den bu yana Türkiye ile ilgili ilerleme
raporları kaleme alan AB Komisyonu'nun 14
Ekim 2009'da yayınladığı raporun askerle ilgili değerlendirmelerini kısaca hatırlamakta fayda var. Raporda yer alan hususların, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporları ve Avrupa Konseyi'nin Türkiye kararları ile tamamen teyit edilmiş olduğunun altını çizelim.
Askerin görev tanımının dışında yer alan iç ve dış konularda konuşmaya devam ettiğine işaret eden rapor, Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ için oldukça ağır bir ithamda bulunuyor. Rapor, Başbuğ'un
Ergenekon davası ve iddianamesine ilişkin doğrudan yorum yaparak yargıyı
baskı altına aldığını vurguluyor ve bazı kıdemli askerlerin davaları süren askerlere
destek verdiğine işaret ediyor. Türkiye'de asker sadece yürütmeye değil, yargıya da müdahale ediyor diyor
Brüksel.
Madem yargıda Avrupa standartlarını temel alıyoruz, o zaman asker-sivil ilişkilerinde de bu ölçüyü kullanmalıyız. Avrupa asker-sivil ilişkilerinde aslında sadece bir şey söylüyor: Asker, seçilmişlerin mutlak emrindedir ve hükümetin icraatının hikmetinden sual edemez. Bu kurala uymayanlar azledilir. Makalemizi askerlerin daha iyi anlayacağı bir uyarlama ile bitirelim: Avrupa kriterleri bir bütündür, bölünemez!