Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan
Terörle Mücadele Kanunu (TMK) Taslağı’na,
Avrupa’dan bir tepki daha geldi. Konuyla ilgili bir
rapor hazırlayan
AB Komisyonu Türkiye Temsilciliği, taslağın
demokratikleşme için son yıllarda çıkarılan uyum yasalarına ters düştüğünü açıkladı. Taslağın
insan hakları ve özgürlükleri kısıtlayacağına dikkat çeilen raporda, “Düzenlemenin, Türkiye’nin AB reform sürecindeki başarılarını, özellikle
ifade özgürlüğü ve
savunma hakkını riske sokacağı yönünde büyük endişeler var.” denildi. 3 Ekim’de Türkiye ile müzakere sürecini başlatan Avrupa, TMK ile ilgili rahatsızlığını gündeme getirmeyi sürdürüyor. AP İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı
Helene Flautre, Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu
Eşbaşkanı Joost Lagendijk ve İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin tepkisine bir yenisi daha eklendi. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye Temsilciliği, 29 Ekim’de Brüksel’e bir bilgi notu sundu. TMK ile ilgili dört sayfalık belgede, Hans-Jörg Kretschmer’den sonraki ikinci isim olan Politika Masası Başkanı Martin Dawson’un imzası bulunuyor. Raporda, Adalet Bakanlığı’nın temmuz ayında Prof. Dr. Feridun Yenisey başkanlığında 33 kişilik bir
komisyon oluşturduğu anlatıldı. Taslağın, Milli
Güvenlik Kurulu, Milli
İstihbarat Teşkilatı, Baş
bakanlık,
İçişleri Bakanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma temsilcilerinin katkı sağladığı belirtilen raporda, “Buna rağmen düzenlemenin büyük ölçüde asker tarafından hazırlandığı yönünde bir kanaat var.” ifadesi kullanıldı. Kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
AK Parti bünyesinde bir komisyon oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, hükümetin ‘ulusalcı
bürokrasi ve kamuoyunun tatmini ile
Kopenhag Siyasi Kriterleri arasındaki hassas dengeyi korumaya çalıştığı’ savunuldu.
TMK taslağının 1. maddesinde,
terör suçuyla ilgili tanımın büyük ölçüde genişletildiğine işaret eden AB Komisyonu, akademisyenlerin ‘bireysel terör yasaya giriyor’ tespitinden de alıntı yaptı. AK Partili Dengir Mir Mehmet
Fırat,
Hayati Yazıcı, Bekir
Bozdağ ve Nimet Çubukçu’nun konuyla ilgili demeçlerine de atıf yapılan raporda, terörün finansmanıyla ilgili tanımın da endişeye yol açtığı vurgulandı. Raporda, şu ifadelere yer veriliyor: “Normal olarak terör suçları örgütlü suçlardır; fakat bu taslağa göre bireysel olarak (bir kişi bile olsa) terör örgütleriyle hiçbir ilişkisi ve üyeliği olmasa bile terör suçundan cezalandırılabilecektir. Bu hükümlerle birlikte kişisel görüşlerin ifade edilmesi mahkemeler tarafından terörü hoş gösterme şeklinde yorumlanarak TMK kapsamında terör suçuna sokulabilecektir. Bu madde, temel hak ve özgürlüklere zarar verecek nitelikteki en tehlikeli hüküm olarak değerlendirilmektedir. AB’ye uyum kapsamında daha önce kaldırılan ‘devletin bölünmez bütünlüğüne karşı propaganda’ya ilişkin TMK’nın 8. maddesinin yeniden geri getirildiği ifade edilmektedir. Terör suçu işlemek için iki kişinin bir araya gelmesi yeterli görülmektedir. Bu hüküm, terör suçlarının 3 veya daha fazla kişi tarafından işleneceğini düzenleyen yeni TCK’nın 220. maddesiyle çelişmektedir. Normal olarak terör suçları şiddet suçlarıdır. Fakat
taslakta yer verilen bazı suçlar şiddet içermeyen ifade özgürlüğüyle ilişkilidir. Böylece şiddet içermeyen fiiller de terör suçu sayılabilecektir. Bu hükümler demokratik kültürü yetersiz olan güvenlik güçleri ve yargı tarafından kolayca suiistimal edilebilecektir. Eski 312. maddenin yerine düzenlenen ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’e ilişkin 216. madde bu tür suiistimaller için güzel bir örnektir.” AB Komisyonu, TMK taslağının terörün finansmanıyla ilgili bölümüne de dikkat çekiyor. Söz konusu maddenin geniş kapsamlı olduğu belirtilen raporda, terör örgütünün zorla para aldığı bir kişinin ‘terörü finanse etmek’le suçlanacağı vurgulanıyor. Raporda, şu değerlendirmede bulunuluyor: “Buna göre parayı veren kişinin
gönüllü olmaması hesaba katılmamaktadır. Bu durumda örgütün tehditle para aldığı gibi hem
soygun kurbanı olmakta hem de teröre
destek vermekten dolayı iki kez cezalandırılmış olacaktır. Bir
sivil toplum kuruluşunun terör örgütüyle bağlantısının ortaya çıkması halinde bu sivil toplum kuruluşuna
bağış yapanlar terör suçundan cezalandırılma riski altında kalacaktır.”
Savunmaya sınırlama getiriyor
Taslağın savunma hakkına ciddi sınırlamalar getirdiği raporda kayda geçirilmiş. Raporun son kısmına bırakılan değerlendirmeler ise şu şekilde: “
Güvenlik güçlerine ve idari birimlere olağanüstü yetkiler veren önleme tedbirleriyle ilgili hükümler de
eleştirilmektedir. Önleme tedbiri kapsamında güvenlik güçleri tarafından terör şüphesiyle gözaltına alma, bazı yerlere girmeyi yasaklama,
arama gibi uygulamalar yapılabilecektir. Bu bölüme kamuoyunun tepkisinden korkulduğu için taslakta yer verilmemiştir. Önleme tedbirleriyle ilgili bu hükümlerin, kimsenin açık bir şekilde öğrenmesine imkan verilmeden
oylama öncesinde yasaya sokulmasından endişe edilmektedir.”
3 Ekim’de müzakere sürecine giren Türkiye, AB tarafından daha yakın takibe alındı. TMK’yla ilgili AB tarafından duyulan rahatsızlık zaman zaman gündeme geliyordu. AP İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Helene Flautre’nin TMK’nın takipçisi olacaklarına yönelik beyanatı gazetelere yansımıştı. Flautre, “Gelişmeleri yakından izliyoruz. Türkiye’deki reform sürecini bir bütün olarak telakki ediyoruz ve bu bütün içerisinde aksayan tarafları gündeme getirmeye devam edeceğiz.” demişti. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eşbaşkanı Joost Lagendijk de ortaya çıkacak kanunun AB ilkeleri ve Türkiye’deki reform ruhuna uygun olmasını istemişti. AB üyesi bazı ülkelerde de
terörle mücadele kanunları hazırlandığına işaret eden Lagendijk’in “Maalesef
İngiltere,
Hollanda gibi ülkelerde de benzer yaklaşımlar var. İnsan hakları dernekleri bu tasarılara şiddetle karşı çıkıyor.” değerlendirmesi geniş yer buldu. TMK’ya yönelik dış eleştiri, merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Komitesi’nde de gündeme getirildi. Komite, taslağın ‘gereksiz ve tehlikeli’ olduğunu açıkladı.
Türkiye masasında ikinci isim: Raporu hazırlayan Politika Masası Başkanı Martin Dawson, J. Kretschmer’in yardımcısı olarak görev yapıyor. AB’nin Türkiye masasında ikinci isim olan Dawson, 123 kişilik bir ekiple
Avrupa Birliği yolunda Türkiye’ye ‘refakat’ ediyor. Türkiye’nin AB yolunda attığı adımları tek tek inceleyerek Brüksel’e rapor ediyor. Dawson tarafından kaleme alınarak Brüksel’e de sunulan son rapor, Türkiye açısından pek de iç açıcı değil. Raporda TMK taslağındaki özgürlükleri kısıtlayıcı maddelere vurgu yapılıyor. Tasarının kabul edilmesinin ‘uygun görülmediği’ raporda ‘TMK’nın içeriğinin AB ile uyuşmadığı’nın altı çiziliyor.
TMK taslağı, basına yansıdığı günden beri tartışılıyor
Taslak halindeki Terörle Mücadele Kanunu (TMK) maddeleri, ‘özgürlükleri kısıtlaması’ sebebiyle başta hukukçular olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının büyük tepkisini çekti. TMK'da değişiklik yapılması gerektiği konusu ilk olarak 19 Temmuz 2005'te
Genelkurmay 2. Başkanı
İlker Başbuğ'un konuşmasıyla gündeme gelmişti. Başbuğ’un, TMK'nın ihtiyaca
cevap verebilir hale getirilmesi gerektiğini söylemesinin ardından Adalet Bakanlığı tarafından daha önceden oluşturulan komisyon hızla toplandı. Başkanlığını ceza hukukçusu Prof. Dr. Feridun Yenisey'in yaptığı 33 üyeli komisyonda akademisyenler ve bakanlık bürokratlarının yanı sıra
Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma ve Emniyet'ten çok sayıda temsilci yer aldı.