ABD'nin etkili
dergilerinden
National Journal'ın son sayısında çıkan geniş bir haber-
analiz yazısında, ordusunu siyasetten giderek uzaklaştıran
Türkiye'nin demokratik ve
ekonomik dönüşüm hikayesinin bölgedeki Arap
ülkeleri için ‘hem
dersler hem uyarılar' içerdiği belirtildi.
James Kitfield'in kaleme aldığı ‘
Anadolu'ya Giden Yol' başlıklı yazıda, Baş
bakan Recep Tayyip Erdoğan'ın istikbalin Arap liderleri için ‘rol
model' olduğu ifade edilirken, şu ifadeler kullanılıyor: “Türkiye'nin ezici oranda
İslami toplumunu , -laikliği uzun zamandır ataerkil ordusunca kollanan-
serbest piyasa demokrasisiyle bağdaştırma yolunda süregelen mücadelesi, kendi dönüşümlerini yaşayan
Mısır ve diğer
Arap ülkeleri için hem bir ders hem de bir uyarı hikâyesi.”
AK Parti hükümetinin ‘komşularla sıfır problem' siyasetinin ve vizeleri kaldırmasının milyonlarca Arap ve İranlıyı Türkiye'ye çektiğini Şanlıurfa'dan bizzat yaptığı gözlemlerle anlatan yazar Kitfield, ziyaretçilerin ‘kuzeylerindeki Anadolu Kaplanı'nın başarısını ilk elden müşahede ederek' ülkelerine döndüklerini belirtiyor.
PKK'YA DESTEK DÜŞTÜ
Analizde, ‘Türk ordusu ile ayrılıkçı
Kürt grup PKK arasında 'kirli savaş'a sahne olan Doğu'da Erdoğan'ın yaptığı bazı icraatların etkisiyle Kürt ‘sorunları'nın artık fazla emaresinin görülmediği, PKK'ya desteğin ‘dramatik oranda' düştüğü kaydediliyor.
Urfa'daki Yeni Dergah Camii'nin ‘laikçilerle dini bütün Müslümanlar arasındaki gergin mücadele'nin önemli bir delili olduğu, burada kendisine ithaf edilmiş bir mozolesi bulunan İslam alimi
Bediüzzaman Said Nursi'nin cenazesinin 1960
darbecilerince çıkarılarak bilinmeyen bir mekana tekrar gömüldüğü anlatılıyor.
1960 darbe döneminin Türkiye'nin ‘çifte kimlikleri arasındaki ihtilaf'ı ortaya koyduğunu belirten yazar, bu noktada ‘kendi İslami ve demokratik doğalarını korumacı askeri kurumlarla bağdaştırmaya çalışan' Mısır ve
Tunus gibi ülkeleri bekleyen tehlikelere işaret ediyor.
TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ ARAPLARIN ANLAMASI ELZEM
“Askeriyedeki subaylar demokrasiyi ‘kurtarmak' için
sivil hükümetleri devirdiğinde ve dini figürlerin mezarlarını mabed-devlet ayrımı adına talan ettiğinde, ‘laik', ‘İslamcı' ve ‘demokrat' gibi kelimelerin manasını büküyor.” tespitinin yapıldığı yazıda, Türkiye'nin ‘demokratik normalleşme' yolunda maruz kaldığı zorlukları anlamanın bu seyahate daha yeni başlayan Arap komşuları için ‘elzem' olduğu kaydediliyor.
Bu yolun ‘buhranlı' ilk evrelerinde Atatürk'ün yaptığı tarzda ‘vizyoner bir liderlik' gerektiği ifade edilirken, Türkiye'nin yolunun İslam kültürü ile serbest
pazar demokrasisi arasında çelişki bulunmadığını ispat ettiği vurgulanıyor. National Journal'a göre, “(Türkiye'nin) bu yolculuğu aynı zamanda subaylar bir kez siyasette
baskın rol aldığında askerin devlet kurumlarını saran kollarını çözmenin zorluğu konusunda bir ikaz olarak kendini gösteriyor.” Bakan Ali
Babacan, dergiye verdiği demeçte, yapılan birçok askeri darbe ile ordunun siyasi sisteme karışmasını içeren uzun bir siyasi dönüşüm yaşandığından “Türkiye'nin gerçek potansiyelini daha yeni açığa çıkarmaya başladık.” diyor.
MEDENİYETLER ÇATIŞMASI TEZİNE CEVAP: TÜRKİYE
Soğuk
Savaş boyunca ‘itaatkar bir NATO müttefiki' olarak tasvir ettiği Türkiye'nin
Usame bin Ladin'in Batı ile İslam arasında ‘medeniyetler çatışması' söylemine
cevap oluşturduğunu ifade eden yazar, “Tunus, Mısır,
Libya ve diğer yerlerdeki yakın dönem demokratik kalkışmalarda o modelin hisse değerinin büyük ölçüde yükseldiği kesin.” yorumunu yapıyor. Ancak, bu müşahhas ‘Türkiye modeli'nin hızla yok olduğunu, ülkenin demokratik ve ekonomik reformlara bir ‘metamorfoz' geçirdiğini eklerken şöyle devam ediyor: “Bu metamorfozdan neş'et eden Türkiye, aynı zamanda hem daha demokratik, hem daha
dindar muhafazakar; daha güçlü fakat Batı'ya tereddütsüz yönelimli değil; laiklikte kararlı ancak tüm dini sembollerin kamusal teşhirine açıktan düşman değil.”
AK Parti milletvekillerinden
Suat Kınıklıoğlu dergiye demecinde, Türkiye'nin 1970'ler ve 80'lerdeki ‘uydu ülke' olmadığına işaret etmekle beraber, Türk-
Amerikan ilişkilerinin de ‘felaket tellallarının tasvir ettiği kadar kötü olmadığını' vurguluyor.
IRAK TEZKERESİNİN REDDİNDEN İKİ GÜN SONRA DARBE SEMİNERİ
“ABD bir zamanlar bodur ama güvenilir
küçük ortağındaki dönüşümü tasvir için yeni bir kelime dağarcığı geliştirmezse yeni Türkiye'yle zihninin karışması muhtemel.” denilen analizde, ABD'nin tam 2000'lerin başlarında AK Parti'nin yükselişe geçtiği dönemde
Irak Savaşı vesilesiyle Türk ordusundan eski düzeni yeniden ihdas etmesini istediğini öne sürülüyor. Türkiye'nin Irak Savaşı'na kuzeyden cephe açmaması üzerine
Bush yönetimi yetkililerinin orduyu suçladığı hatırlatılıyor.
TBMM'nin 2003'te tezkereyi reddinden iki gün sonra
Balyoz davasına konu olan, iddia edilen darbe seminerinin yapıldığına dikkat çekilirken,
Ergenekon davasından da bahsediliyor. “Bu davalar laik milliyetçilerle İslami demokratlar arasındaki gerilimlerin nasıl kaynadığını gösteriyor.” deniliyor.
“Türk ordusunun istikrara
hizmet eden iyi kalpli ve pederşahi bir güç olduğu yönündeki ABD algılamalarına rağmen, seçilmemiş askerlerin nihai garantör olduğu puritan laikliğin demokratik prensiplere maliyeti yüksek oluyor.” değerlendirmesini yapan yazar Kitfield, son 10 yılda ordunun ‘ülke siyasetinin merkezinden ric'at etmesi' sonucu ülkede ‘Kürt azınlıkla ve birçok komşuyla gerilimin azaldığı' görüşünü savunuyor.
Çok sayıda subayın popüler bir hükümeti devirme iddiasıyla hapiste olmasının ordunun Türk siyasetindeki ‘aşırı büyük' rolünü bitirdiği yolundaki uzman görüşlerini aktaran National Journal, çoğu Batı'da eğitim görmüş ve daha demokratik bir Türkiye'de yetişmiş yeni nesil subayların ise demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti devirmeyi düşünmesini imkansız buluyor.
YENİ ANAYASA, DEMOKRATİK DÖNÜM NOKTASI
Today's Zaman editörlerinden Celil Sağır'ın “Türkiye basın özgürlüğünü de kutsal kabul eden yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuyor.” beyanatından hareketle, AK Parti'nin, seçimi kazanırsa Meclis'teki partilerle ortak çalışarak yeni bir anayasa hazırlama sözü verdiğini hatırlatan dergi, bunun Türkiye'nin Arap komşularının da ‘derin ilgisini' çekecek bir ‘demokratik dönüm noktası' olacağına işaret ediyor.
ERDOĞAN'IN MÜTHİŞ HAMLESİ
Erdoğan'ın AK Parti'yi ‘
iş dünyası dostu' ve ‘demokrasi yanlısı' yapmasının ‘en akıllıca' hamlesi olduğunu kaydeden yazar, AK Parti'nin zorla İslami değerleri yaydığı, devlet memurlarının kendilerini
Cuma namazına gitmeye mecbur hissettiği,
alkol vergilerini çok arttığı gibi iddialarla Erdoğan'ın liderliğini ve AK Parti'nin gündemini sorgulayanlar olduğuna da değiniyor. Analizde, Türkiye'nin yakın dönemdeki ekonomik başarısına ve bununla gelen özgüvenin AB üyeliğine bakışa etkisine de dikkat çekiliyor.
CİHAN