AB üyelik süreci kapsamında
Türkiye'nin son bir yılını değerlendiren İlerleme Raporu'nda "İktidar partisi, bir grup akademisyeni 1982
Anayasası'nı, diğer unsurlar yanında Türkiye'de temel hakları uluslararası standartlarla uyumlu hale getirecek şekilde değiştirmekle görevlendirdi. Buna rağmen bugüne dek ne bir
taslak TBMM'ye ya da kamuoyuna sunuldu, ne de bunun tartışılması için somut bir takvim belirlendi" deniliyor.
"Bunun yerine TBMM;nin
Şubat 2008;de üniversite öğrencilerine başörtüsü yasağını kaldırmak amacıyla Anayasa;nın 10 ve 42;nci maddelerini değiştirdiği" aktarılan raporda,
AK Parti, MHP ve DTP;nin desteğiyle gerçekleştirilen değişikliğin
CHP ve DSP;nin başvurusu üzerine
Anayasa Mahkemesi;nce iptal edildiği hatırlatılıyor.
"Bu karara katılmayan 2 üyenin Mahkeme;nin anayasa değişikliklerini içerik değil şekil yönünden denetleyebileceğini
savunmasının not edildiği" raporda belirtiliyor.
AB Komisyonu'nun hazırladığı belgede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "siyasi aktörler ve
sivil toplumla ilgili uzlaştırıcı bir rol oynama çabaları, hükümetle iyi çalışma ilişkisi kurması, AB'yle ilgili reformların hızlandırılması çağrılarını sürdürmesi ve dış
politikada aktif bir rol oynayarak dış ziyaretleri sıklaştırması" övülüyor.
İlerleme Raporu'nda "CHP'nin 2008 yılında, AB'yle ilgili
demokratikleşme reformları dahil 16 yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğu" not edilerek "büyük
siyasi partiler arasındaki
diyalog ve uzlaşma ruhu eksikliğinin siyasi kurumların düzgün işleyişini olumsuz etkilediği"' kaydediliyor.
"Silahlı kuvvetlerin resmi ve gayrı resmi kanalları kullanarak önemli siyasi etki icra ettiği" tespiti yapılan belgede bu kapsamda üst düzey komutanların "
Kıbrıs,
Güneydoğu,
laiklik ve siyasi partiler gibi yetkilerini aşan iç ve
dış politika konularında görüş bildirdiği" ifade ediliyor.
-İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ-
Raporda "Türk basınında, toplumda 'hassas; olarak algılanan konular dahil geniş bir alanda açık
tartışma devam ediyor" deniliyor.
AB raporunda "Üst düzey yetkililer, özellikle yolsuzluk iddialarıyla ve
terörle mücadeleyle ilgili haberlerin ardından basını şiddetle eleştiren açıklamalar yaptı" tespiti yapılıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri;nin "hala bazı gazeteci ve medya kuruluşlarının resepsiyonlara ve brifinglere katılmasına izin vermediği" belirtilen raporda, "basın özgürlüğüne tam saygı gösterilmesi" isteniyor.
İlerleme Raporu'nda, Türk
Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinde yapılan değişikliğin bazı olumlu sonuçlar doğursa da "metnin büyük ölçüde korunduğu ve
dava açılmasında
Adalet Bakanı'na tanınan yetkiyle siyasallaşma ihtimaline kapı aralandığı" eleştirisi yapılıyor.
Türkiye'de son dönemde internet sitelerinin sıklıkla ve orantısız şekilde yasaklanmasını "sorunlu" bulan AB raporu, popüler görüntü paylaşım sitesi Youtube'ın da birçok kez yasaklandığını gündeme getiriyor.
Raporda, 1
Mayıs gösterilerinde ve
Nevruz kutlamalarında güvenlik güçleri orantısız güç kullanmakla ya da şiddete başvurmakla suçlanıyor.
-YARGI-
AB raporunda "yargının tarafsızlığıyla ilgili endişelerin sürdüğü" belirtilerek bazı üst düzey yargı mensuplarının çeşitli konularda kamuoyuna yaptıkları açıklamalarla "gelecekteki davalarda tarafsızlıklarını riske attıkları" uyarısı yapılıyor
Belgede "
Ergenekon" davasıyla ilgili olumlu ya da olumsuz görüş bildirilmeksizin
soruşturma süreciyle ilgili şu bilgiler veriliyor:
"2007 yılında
suç örgütü kurdukları gerekçesiyle Ergenekon adıyla bilinen yapılanmaya yönelik başlatılan soruşturma,
emekli generaller dahil bazı tutuklamalarla sonuçlandı.
İstanbul savcılığının 14 Temmuz 2008 tarihli Ergenekon iddianamesinde (Ergenekon;a)
terör örgütü kurarak hükümeti devirmeye çalışmak ve şiddet yoluyla kamu düzenini yıkmaya çalışmak gibi suçlamalar getirildi. Soruşturma sürecinde, savunma hakkının yeterince güvence altına alınmadığı ve iddianamesiz tutukluluk süresinin uzunluğu konularında yargı, medya ve siyasi kaynaklardan eleştiriler yapıldı. Davanın benzersiz ölçekte ilk duruşması, planlandığı gibi 20
Ekim;de yapıldı."
İlerleme Raporu'nda, "AK Parti ve DTP;nin kapatılması istemiyle açılan davalar, siyasi partilerle ilgili mevcut yasaların siyasi aktörlere,
ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünd
e devlet müdahalesine karşı yeterli koruma sunmadığını göstermektedir" deniliyor.
-YOLSUZLUKLA MÜCADELE-
Yolsuzlukla mücadele konusunda "hükümetin kapsamlı bir strateji hazırlamaması" eleştirilen raporda, üniversiteler,
yerel yönetimler ve
arazi yolsuzluklarıyla ilgili birçok iddianın basında yer aldığı ve bunun sonucunda üst düzey isimlere karşı soruşturmalar başlatıldığı aktarılıyor.
İlerleme Raporu'nda,
Deniz Feneri davasında Frankfurt
mahkemesinin kararına atıf yapılarak
Ankara savcılığının soruşturma başlattığı ve
Alman makamlarından gerekli belgelerin istenmesi için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunduğu belirtiliyor.
Türkiye'de yolsuzluğun "yaygınlığını koruduğu" tespiti yapılan raporda, son bir yılda yolsuzlukla mücadelede "sınırlı ilerleme sağlandığı" ifade ediliyor.
Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı iptal başvurusu nedeniyle Türkiye'de alternatifi bulunmayan
Ombudsmanlık kurumunun 2006 yılından bu yana hayata geçirilemediği belirtilen İlerleme Raporu'nda, "Ombudsman yoluyla oluşturulacak denetim mekanizmasının toplumun farklı kesimleri arasında gerilimi düşürmeye, birey haklarını korumaya ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmeye katkı sağlayacağı" dile getiriliyor.
Metris Cezaevi'nde bir hükümlünün işkence nedeniyle hayatını kaybetmesi üzerine Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in kamuoyundan özür dilediği hatırlatılan raporda, olayın sorumluları hakkında hızla idari yaptırımlara gidilmesi övgü alsa da güvenlik güçlerinin
insan hakları ihlali iddialarının yeterince hızlı, tarafsız ve bağımsız soruşturulamadığı ileri sürülüyor.
-DİNİ ÖZGÜRLÜKLER-
Dini özgürlükler başlığı altında gayrimüslim ve
Alevilere değinilen raporda, Şubat 2008'de kabul edilen Vakıflar Kanunu'yla gayrimüslim azınlıkların mülk edinme sorununun çözümü başta olmak üzere birçok konuda iyileşme sağlandığı belirtiliyor.
Belgede, "hükümetin Alevi toplumuyla diyalogu geliştirme ve endişelerini giderme amacıyla başlattığı girişim,
ülke tarihinde bir ilk oldu. Bir belediye meclisi cemevini
ibadet yeri olarak tanıyarak su faturasında camilere uyguladığı tarifeyi esas aldı. Bununla birlikte hükümetin girişimi düzgün takip edilmedi. Aleviler eğitim ve ibadet yeri başta olmak üzere genel olarak önceki sorunlarıyla yüzleşmeyi sürdürdü. Bu durum Alevi bir AK Parti milletvekilinin
Başbakanlık Danışmanlığı görevinden istifasıyla sonuçlandı" deniliyor.
-CİNSİYET EŞİTLİĞİ-
Türkiye'de bir önceki yıl yüzde 24,9 olan işgücüne katılan kadın oranının 2007'de yüzde 24,8'e gerilediği ve bunun AB ve
OECD üyeleri arasında en düşük değer olduğu, kadınların siyasette yeterince temsil edilmediği,
aile içi şiddetin, namus cinayetlerinin ve kız çocuklarının
erken yaşta zorla evlendirilmesinin hala ciddi bir sorun teşkil ettiği anlatılan raporda,
cinsiyet eşitliği konusunun Türkiye'nin en önemli sorunları arasında bulunduğu ifade ediliyor.
-KÜLTÜREL HAKLAR-
AB Komisyonu raporunda, TRT'ye
Türkçe dışındaki dillerde yayın yetkisi ve Muş FM'e
Kürtçe yayın izni verilmekle birlikte Radyo
Televizyon Üst Kurulu'nun (
RTÜK) getirdiği kısıtlamalar nedeniyle Türkçe dışındaki yayınların "işlevsiz olduğu ve ticari açıdan uygulanabilirliği bulunmadığı" iddia ediliyor.
Raporda "Türkçe konuşamayanların kamu hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için hiçbir önlem alınmaması" eleştiriliyor.
Hükümetin Güneydoğunun kalkınması için Mayıs 2008'de 14 milyar avroluk kaynak ayırarak 2012 yılına kadar GAP'ı bitirmeyi hedeflemesine yer verilen raporda, bölgenin
ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmeyi amaçlayan bu girişimin halkın hak ve özgürlüklerden tam faydalanabilmesine yönelik yeni adımlarla desteklenmesi isteniyor.
-KIBRIS-
Raporda, "Türkiye'nin Kıbrıs sorununa BM gözetiminde kapsamlı çözüm bulunması taahhüdüne bağlılığını koruduğu,
Eylül ayında adada 2 toplum liderleri arasında başlayan kapsamlı müzakereleri memnuniyetle karşıladığı not ediliyor." Türkiye'nin Ek Protokolü eksiksiz
uygulama ve Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkileri normalleştirme yönünde herhangi bir adım atmayarak Rum yönetiminin uluslararası örgütlere ve sözleşmelere katılmasını veto etmeyi sürdürdüğü bildirildi.
Raporda, "Türkiye;nin (Kıbrıs;ta) kapsamlı çözüm konusundaki iyimser havaya somut adımlarla katkı sağlaması" talep ediliyor.